Varoluş Dergisi

SABIR…

Bu ay içimden sabırla ilgili yazmak geldi… Yazılarımda pozitif bir kelime üzerinden ilerlemek hoşuma gidiyor. Bunu yazmak istemekle birlikte sabır sanki aktif bir kelime değil, enerjik değil, sanki biraz yorgun, biraz eski hissi uyandırıyor diye düşündüm. Yine de yazı bir şekilde aktı ve aslında ilk hissim tamamen kayboldu.

Okuyun bence siz de seveceksiniz.

Sabır demek koyduğun hedefe inanmak demek, sürece güvenmek ve elinden geleni yapıp birazda akışa bırakabilmek, engeller ve gecikmelerde moralini bozmadan yoluna metanet ve cesaretle devam edebilmektir.

Dünya sanki acele edilecek bir yere dönüştü. Kimsenin duygularını analiz edecek, sorgulayacak ve koyduğu hedefe ilerlerken olayın olgunlaştırmasını bekleyecek zamanı yok.

Yaşanan duruma verilen ilk tepkinin sonuçlarını fark edip analiz etmeden ikinci hatta üçüncü aşamalara geçmeye çalışıyoruz.

Karşımızdakini dinleyecek zamanımız yok, anlayacak zamanımız hiç yok.

Hayatımız sabırsızlık üzerine kurulu artık.

Bugün diyete başlıyor yarın baskülde eksileri görmek istiyoruz.

Bugün cildimize bir krem sürüyor ve yarın kırışıklıkların yok olmasını bekliyoruz.

Bugün bir iş başvurusunda bulunup yarın en iyi pozisyonu elde edemediğimiz için üzülüyoruz. Veya kısa çalışma sürelerinde hızlıca üst kademelere gelmek istiyoruz.

Sonra bunlar gerçekleşmediği için tekrar denemek istemiyor insan.

Bazen de sonucu çok uzak gördüğü için ilk denemeyi bile yapmak istemeyenler oluyor.

Bambu ağacı ile ilgili bir hikaye okumuştum, bambu 6 haftada 30 metre boyuna ulaşırmış. Ne güzel değil mi? Hemen büyüyen ve şekil alan bir ağaç. Ağaç gerçekten 6 haftada mı büyüyor?

Hikaye şöyle;

“Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.

Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.

Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.

Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.

Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.

Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 30 metre boyuna ulaşır.

Akla gelen ilk soru şudur : Çin bambu ağacı 30 metre boyuna altı hafta da mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?  Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır.

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?”

Bu hikayeden esinlenerek insan doğasına dönersek; kendi duygu ve düşüncelerini anlamak için vakit ayırdığında, doğru hedefi koyabilirsin. Hedefinden emin olduğunda sürece güvenip, zaman tanıyorsan ve sabrediyorsan sonuç o zaman tatmin edici, başarılı ve muhteşem oluyor.

Sevgiyle…

 

 

Şengül Tuncer

Uzun süre global şirketlerde zihnini dinleyerek çalışmış bir ruhum.

2010 yılında önce “Reiki”, daha sonra meditasyon yaparken doğru nefes alamadığımı fark ettiğimde ise “Nefes” hayatıma girdi. O andan sonra gölgede kalan yanlarım yavaşça aydınlandı, özgürleştim.

Sonra kalbimin sesini dinlemeyi öğrendim. Çok şanslıyım, çünkü yaşam misyonumu fark ettim ve hayatım muazzam şekilde değişti.

Tüm bu deneyimlerimi Kurumsal Nefes Eğitimleri ile ve İstanbul Ataşehir’de ki ofisimde Bireysel Nefes seansları, Reiki, NLP ve EFT gibi gelişim ve şifa tekniklerini etkin şekilde uygulayarak insanlarla paylaşıyorum.

Çünkü kendi tekamülümün farkına vardım, şimdi sıra başkalarının da değişimine katkıda bulunmakta.

Sevgiyle…

1 yorum

J.A. için bir cevap yazın Cevabı iptal et

  • Ne güzel bir yazı 🌱 tam da ihtiyacımız olan şey sabır.. bu hatırlatmalar, farkındalık yaratma çaban çok iyi geliyor 🙏🏼

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler