Varoluş Dergisi

FALCILIK

İnsan var olduğundan beri bir sürü nesne icat etti. İhtiyacı olanların da kullanabilmesi için kullanma klavuzu üretti. Şöyleki kendimizi geriye çekip etrafa baktığımızda her şeyin belli bir sistem içerisinde çalıştığını görürüz. Evren, kendi döngüsünde, her an belli başlı durumları tekrar eder. Mesela, bizim ülkemizde sabahları güneş doğar ve akşamları batar ve bunun olmadığı tek günü bile duymadık büyüklerimizden ve onlar da onların büyüklerinden duymamış. Buradan bakacak olursak her şeyin bir çalışma mekanizması var diyebiliriz. İnsanoğlunda evrenin kullanma klavuzu yoktu ve keşfede keşfede bugünlere geldi. Güneşi, bulutları, yağmuru, fırtınayı, yırtıcı hayvanları kısacası doğayı, yaşamak için keşfetmek zorunda kaldı. Peki ya insan nedir, mekanizması nasıl çalışır, kullanım  klavuzu var mıdır, yoksa yaşarken keşfetmek zorunda olduğu şeylerden biri miydi kendisi de?

Bir ailenin içine doğanlar şanslı sayılanlardan. O aile ne yapıp ne yapmaması gerektiğini korunup, kollanması, beslenmesi, büyümesi vs gerektiğini öğretir. Bizler bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal varlıklarız. Beden kendi içerisinde belli bir sisteme göre çalışır ve gereklilikler sağlanamadığında istediğini alana kadar mücadele edecektir. Var olduğundan beri insanoğlu bedeni keşfettiği kadar duygu, zihin ve ruhu keşfedememiştir. Zihnimiz ve duygumuz aralarındaki ahengi kaybettiğinde aslında ruhumuza yansır ve biz gerçekten duygu ve zihin nasıl etkin kullanılır bilmiyoruz, en azından bedenimizi etkin kullandığımız kadar bilmiyoruz.

Oysa ki, zihin, duyguyla ahenkte olmadığında ruha yansır dedik, sonra ne olur peki,  beden etkilenmez mi? Keşke bunun bir kılavuzu olsaydı  ama  maalesef  insanoğlu bunu da yaşarken keşfediyor. Toplumun neredeyse tamamı kendi çalışma mekanizmasını bilmezken sistem ne kadar doğru çalışabilir? Kullanım kılavuzunu yazmaya, yaşamdan başlayan  insan, sanırım en sona bıraktı  kendi kullanma  kılavuzunu yazmayı. Neyse ki bazı bilim adamları o yolda ilerliyor. Dr. David D. Burns bunlardan bir tanesi.

Dr. David D. Burns  zihnimizi çarpıtarak nasıl hayatı daha zor hale getirdiğimizi 10 başlık altında toplamıştır:

1-Hep ya hiç düşünme                         6-Aşırı büyütme

2-Aşırı genelleme                                7-Duygusal karar verme

3-Zihinsel filtre                                   8-MELİ-MALI cümleleri

4-Olumluyu geçersiz kılma                 9-Etiketleme ve yanlış etiketleme

5-Sonuçlara atlama                             10-Kişiselleştirme

a-Zihin okumak

b-Falcılık yapmak

Aslında duygularımızı yönetebilmek için zihnimizi bu 10 başlıkta eğitsek, bilişsel çarpıtmalarımızda ortadan kalkacaktır. Kolay gibi görünse de her şey gibi bu da emek istiyor. Dr. Burns “iyi hissetmek” adlı kitabında uzun uzun bu başlıkları ele almış. Ben sizlere, kendi deneyimlediğim beni hataya düşüren bir bilişsel bir çarpıtmada yaşadığım aydınlanmayı paylaşmak istiyorum.

Spiritüele yatkın olan, altıncı hissi yüksek olanların sıklıkla yanılabileceği konudur, sonuçlara atlama. Sezgisel olanlar gerçekten de bir şeylerin ters gittiğini hissedebilir. Bu doğru da olabilir, tıpatıp doğruysa zaten gerçektir, bilişsel çarpıtma değil. Ama ne kadar sezgisel olursa olsun yorum yapan bir zihne sahip olmak bizi falcılık yapmaktan öteye geçiremez. Hissedilen negatif her ne kadar doğru olsa da ne ile alakalı olduğu karşı tarafın zihninden geçenleri bilmedikçe yorumdan öteye geçemez. Belki karşı tarafla konuşurken kafasında bambaşka bir şey vardı ve ses tonu, ifadesi hatta enerjisi bile ona göre şekillenmiş olabilir. Sezgi gibi güzel bir oluşumun bu şekilde falcılık yaparak sizi çarpıtmasına müsaade etmeyin, bırakın hissiniz orada dursun, her neyle ilgiliyse. Sana gelecek olan bilgi zaten her türlü gelir. Bu da benim kullanma kılavuzunuza ufak bir katkım olsun, zihniniz, duygunuzla ahenk içinde olsun.

Sevgiyle.

Sultan Merve GÜZEL

Sultan Merve Güzel

1989’da İzmir’de doğdum. Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldum ve Uluslararası Ticaret ve Pazarlama bölümünde yüksek lisans yaptım. İş yaşantıma özel sektörde başladım ve devam etmekteyim. Madalyonun diğer tarafında ise var olduğumdan beri sürdürdüğüm yaşantım var.
Eğitim-öğretim hayatımız boyunca her ne kadar hep beş duyu organımızla algılayabildiklerimize odaklanılsa da zamanla, üzerine düşündükçe, maddenin sadece maneviyatın şekil bulmuş hali olduğunu fark ettim. Çocukluğumdan beri varlığını derinlerimde hissettiğim ve dış dünyada etkilerini gördüğüm spiritüel tarafımın peşinden gitmek ise varlığımın amacı oldu. Can hocam, İsmail Bülbül ile tanışmak ise yolumda ışık oldu. Reiki Master (3b) seviyesindeyim ve beni kendime taşıyan, dengede tutan en iyi aracım oldu diyebilirim. Benliğimizde gizlediğimiz, hem kendi potansiyelime ulaşmak hem de insanların dengede, huzurlu olabilmeleri için, potansiyellerini ortaya çıkarmak ve onlara yardım etmek ise yürüdüğüm yolu sonsuza taşıyor.
Sevgiyle…

2 yorumlar

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler