Varoluş Dergisi

YAŞAYAN MASAL DİYARI: SİNTRA

Masallarda anlatılan, sarayın kulesine kapatılan peri kızları…

Ağaçlarla saklanmış, bulutların ötesindeki şatolar…

Tüneller ve patikalarla dolu, gizemli bahçeler…

Daracık sokaklara sıkıştırılmış, orman içinde köy evleri…

Yaşayan Masal Diyarı: Sintra’ya hoş geldiniz!!!

Sintra Portekiz’in başkenti Lizbon’a yaklaşık 30km uzaklıkta bir kasaba. Onu bu kadar görülesi kılan şey elbette muhteşem bir doğanın içine saklanmış birbirinden güzel saraylar ve şatolar.

Öyle ki bu sarayları gezerken kendinizi bir masalın içinde gibi hissediyorsunuz.

Kasaba Unesco Dünya Mirası listesine alınmış. Buna pek şaşmamak lazım. Korunması ve gelecek nesillere de olduğu gibi kalması gereken bir kasaba.

Sintra’da 3 önemli döneme ait yapılar bulunmakta. İlki; Ortaçağda 9. yüzyıldan itibaren Kuzey Afrikalı Müslümanların inşaa ettiği “Berberi Kalesi” (Moorish Castle). Bunu takiben Rönesans Dönemi’nin altın çağında yapılan “Sintra Ulusal Sarayı” ki kraliyet ailesinin yazlık sarayı olarak kullanılmıştır.

Ve 19. Yüzyıl romantizmini yansıtan Pena Sarayı. Pena Sarayı 16. Yüzyılda yapılmış olan bir manastır üzerine yeniden yapılandırılarak inşaa edilmiş.

Pena Sarayı’nın dışı ne kadar gösterişliyse de içi bir o kadar mütevazi. 1755’de “Büyük Lizbon Depremi”nden büyük ölçüde etkilenmiş ve hasar görmüş ama daha sonra tekrar restore edilmiş. Saray tüm turistlerin gözdesi, yazın sıcak bir günde gidip kalabalıktan dolayı içeri girememiş olsam da şansımı kışın gittiğimde bir kez daha denedim. Ve o zaman bile oldukça sıra beklemek zorunda kalmıştım. Sabah ilk açıldığında gelmek ve önceden online bilet alarak ziyaret etmek bir hayli mantıklı. Yoksa günün yarısı sıra bekleyerek geçiyor.  Sarayın içinde geniş ve güzel bir kafe de var bu arada.  Saray her ne kadar gözetleme kuleleri, asma köprüleri ile harika görünse de asla savunma amaçlı yapılmamış.

Sintra Lizbon’a göre yazın daha serin olmasından ötürü kral yazlık sarayını buraya yapar, Kralın sarayını (Sintra Ulusal Sarayı ) buraya yapması bir çok zengin aileyi de buraya çeker ve zamanla birçok malikane ve yazlık ev inşaa edilir.

Sintra’da önemli yapılardan bir diğeri de Sintra Ulusal Sarayı’na 5 dakikalık yürüme mesafesinde olan “Quinta da Regaleira” dır. Tarih içinde yapı birçok kere el değiştirse de en tanınmış eski sahibi António Augusto Carvalho Monteiro’nun lakabına dayanan “Milyoner Monteiro Sarayı” olarak da bilinir. Saray, İtalyan Mimar Luigi Manini tarafından tasarlanmıştır.

Yapı, romantik bir saray, şapel, göller, mağaralar, kuyular, çeşmeler ve çok çeşitli zarif yapıların bulunduğu lüks bir parktan oluşmaktadır. Burayı bu kadar ünlü yapan en önemli özelliği ise bahçedeki ters minare şeklinde yapılmış kuyudur. Burası su çıkarmak için değil, mason törenlerindeki ritüellerin yapılması için tasarlanmış minare şeklinde bir kuyudur. Tersine çevrilmiş kule olarak da bilinir. Kuyunun sonunda bir tünel sizi bekler. Ve tünelden oluşan bir labirentin içinden sarayın bahçelerine ulaşırsınız.

Saray gotik ve romantik mimarinin iç içe geçtiği, birçok sembolü içinde barındırır.

Sintra küçük bir kasaba olmakla beraber, özellikle yaz aylarında turist akınına uğrayan Portekiz’in simge yerlerindendir. Lizbon’a yolunuz düşerse mutlaka gezilmesi gereken yerlerden biri olarak Sintra’yı listenize eklemeyi unutmayın.

 

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler