Varoluş Dergisi

AURAMIZDA HÜR BİR HAFİYE: “KOKU”

Birçok enerji ile donatılan kainat, elbette ki bir düzen üzerine kuruludur. Canlılar açısından incelendiğinde duygu ve düşünceler, içgüdüler ve tüm hareket kuramı, enerjinin bir dönüşüm macerasını anlatmaktadır. Varlıkların en üstünü olarak dünyaya atanan insanoğluna da, diğerlerine olduğu gibi, elektromanyetik bir alan bahşedilmiştir. Aura denilen bu çok yönlü yapı, birtakım atom geçişleri ile birlikte rezone olarak, yaşam enerjimizin dışavurumunu temsil etmektedir. Bu serbest alan, çakralar ile birlikte şiirsel bir harmoni içerisindedir.

 

Koku, tarihsel serüveni boyunca neredeyse tüm medeniyetlerde çeşitli amaçlar göz önünde bulundurularak kullanılmıştır. İnsanları cezbedici özelliği ile de aramızda gizlice dolaşan bir ajan şeklinde tanımlanabilir. Çevremizde adeta uçuşan bir süptil gaz bulutu oluşturan koku, duyularımız vasıtasıyla algılanabilmektedir. Bu yetenek, bizlere birçok özellik kazandırmaktadır.

İnsanların güzel kokma uğruna hasat ettikleri çok çeşitli kaynakların tüketilmesi, uzun bir zamandır devam eden pozitif döngünün yanında, elimine edilebilir bir parametre olarak görülüyor. Bitki ve hayvanlardan elde edilen özütler sayesinde, yaşamlarımıza bu görünmez hür hafiyeyi bir şekilde dahil ediyoruz. Doğal kaynakların yanında, sanayinin gelişimi ile birlikte, sentetik maddelerin keşfi, koku sektöründe alternatif hammadde kullanımını mümkün kılmıştır. Evlerimizde ortam kokulandırmada tercih edilen oda spreyleri ve bambular, saç bakımı için özenle seçilen kremler ve şampuanlar, hatta bulaşıkları ve çamaşırları yıkamak için satın alınan deterjanlar, bir koku içermektedir. Bu kompleks karışımların içeriğinde aldehit, meyve, çiçek, odun, baharat vb. “notalar” bulunur. Uçucu bileşenlerden oluşan her bir kokuya ise “esans” denir. Esans, bir yarı mamüldür. Nihai ürün değildir.

İnsanlık için bir kokuyu analiz etmenin birden fazla yolu olabileceği gibi bütün kokular, bireylerde farklı duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasına vesile olabilir. Geceleri rahat uyuyabilmek adına odanızdaki komodinde duran bir lavanta esansının atmosfer ile dansı, enerjinizi yükseltmek için seçilen narenciye kokuları, meditasyon için tercih edilen sandal ağacı tütsüler, sokağa çıktığınızda burnunuza buram buram gelen iç açıcı çiçek kokuları, masaj seansı sırasında rahatlama için kullanılan aloe vera yağları… Verilen tüm örnekler çoğaltılabileceği gibi, kokuların kullanım alanları da amaçlarına göre birbiri içerisinde çaprazlanarak kombine edilebilir.

Elbette ki koku veren doğal kaynaklar, sağlık açısından da önemli bir noktada insanlığa hizmet etmektedir. Bitkilerden elde edilen özütler ile krem, merhem gibi tedavi amaçlı kullanılabilecek birçok ilaç hazırlanabilmektedir. Soğuk algınlığı olan bir insanın burnunun tıkanmasına önlem olarak, nane yağı içeren bir burun spreyi kullanması tesadüf değildir. Hazımsızlık problemlerinde rezenenin, genellikle etkili bir çözüm olduğu da biliniyor. Vücudundaki yanıklar için ıtır bitkisinden kremler üreten insanlık da, zaman içerisinde şifacı olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Sağlık söz konusu olduğunda aromaterapi, homeopati ve fitoterapi gibi çeşitli alanlar sayesinde alternatif tıbbı layıkı ile kullanan uzmanlar, kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlığını iyileştirmeyi amaçlamaktadır.

Bu arada uzun zamandır bizimle birlikte hareket ederek havaya belirli dozlarda salım yapan ter kokumuzun, aslında auramızın bir parçası olduğunu hatırlamakta fayda var. Etrafa yaydığımız bu özel kimyasalın birçok kategoride incelenmesi önem arz etmektedir.

 

 

Günümüzde cinsellik teması altında büyük bir liderliğe sahip olan parfüm kokusunu, tam da bu noktada örnek vermek yerinde olacaktır. İnsanlar arasındaki davranışsal aktivitelerde, kokunun bir çekim gücüne sahip olduğu, su götürmez bir gerçektir. Kadın, erkek ve unisex şeklinde, içeriğindeki esans miktarına göre EDP, EDT ve EDC gibi versiyonlarla piyasaya sürülen parfümler, genel olarak bu amaçla pazarlanmaktadır. Çoğu zaman duyguları ile davranan bizler, mantığımızı bir kenara bıraktığımızda kokunun tesirine çabucak kapılabiliyoruz. Kendileri algılarımızı yönetmede, büyük bir ustalık sanatı gösteriyor.

“Kötü kokuyu bastırmak isteyen insanlık için parfümün bulunuşu” şeklinde ilerleyen koku hikayesinin günümüzdeki düzeyde popüler olması, şans eseri olamaz. Etrafındaki kaynakları kendi çıkarları için kullanan insanoğlu, en nihayetinde kokuyu da faklı amaçlar için üretmektedir.

Kokuların insanlar üzerindeki psikolojik etkisi, günümüzde etkileşime giren tüm kitleler için bir pazarlama ve satış unsuruna dönüşmüş durumdadır. Alışveriş yaparken mağazadan gelen yağmur

sonrası toprak kokusunun veya hafif bir pudra kokusunun bizlerin satın alma davranışı üzerinde söz sahibi olması gibi. Bilindiği üzere, yağmurun ardından toprak ile buluşan su damlalarının, toprak örtüsünün üst tabakasında yaşayan mavi-yeşil algler ve aktinomisetler ile birlikte ürettikleri geosmin kimyasalını sevmeyen çok azdır diye düşünüyorum. İşin bu kısmına bu denli bir gözle bakmak ne kadar garip olsa da, mükemmel bir düzenin işlediğine şahit olmak şüphesiz heyecan verici. Diğer yandan aurasından etkilendiğimiz ve enerjimizin vorteks içinde olduğunu hissettiğimiz bir

arkadaşımızın kokusunu, yıllar sonra bile hatırlamak ne büyük lütuf… Koku hafızası, insanlık için bulunmaz bir nimet kategorisinde yerini almaktadır. Zaman içerisinde yiyecek ve kalacak güvenli yer bulmak, av takibi yapmak, düşman tehlikesinden kaçmak ve doğru nefes alıp stres atmak gibi hayati önem taşıyan olaylarda burnunu yeterince kullanmayan insanoğlu için bu organ, körelmeye yüz tutmuş düşüncesi ile ünlenmiştir. Herkesin bu denli fazla kokuyu ayırt edip burnunu efektif kullanamadığı günümüzde, hafızası kuvvetle mükemmel olan bazı insanlara, yıllar içerisinde bir unvan atanmıştır.

Tüm sevilen, sevilmeyen ve henüz tanışmadığımız kokuları tasarlayan bu kişilere “parfümör” denmektedir.

Analitik ve kreatif düzeyde koku tasarlayan parfümörlerin amaçlarından bazıları, beğenilen kokuların varlığını devam ettirmek veya yeni bir karışım bulma ümidi ile her günü heyecan içerisinde geçirmektir. Hafıza, azim, merak ve tasarım kabiliyeti gibi birçok yetenek gerektiren bu meslek kolunda, ülkemiz de geniş bir spektrumda, tüm dünyaya hizmet vermektedir. Ek bilgi olarak masa, sandalye, amber rengi cam şişe, terazi, pipet ve tuş (koklama kağıdı) kombinasyonundan oluşan platformun, bir parfümörün çalışma alanına örnek olduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Yıllar boyu aynı parfümü kullanan insanlar, farkında olmadan auralarına ekstra bir katman eklemektedirler. Her şeyin enerjisi olduğu gibi kokularında bazı güçleri bulunmaktadır. Titreşim seviyelerine göre incelendiğinde en yüksek MHz’ye sahip olan kokunun saf gül yağı kokusu olduğu, yayınlanmış bazı makaleler ile sabittir. Bizlerde alışkanlık haline gelen benzer koku arayışı, deneme yanılma arzusu ile yanıp tutuşan diğer bir kitle için ise değişik bir şekilde işleyebilir. Bazı kişiler, sabit bir kokuya takıntılı olmak yerine, farklı kokuları deneyimleme davranışı sergileyebilir. Öte yandan kokuyu, sadece kendini iyi hissetmek için kullanan gruplar ise azımsanamayacak kadar çoktur. Nitekim gerek sağlık, gerekse kişisel amaçlarımız için kullandığımız bu hafiye, yaratıcı tarafından bize verilen eşsiz hediyelerden yalnızca bir tanesidir. Diğer güzellikler ise hayatın içerisinde bizlerin keşfini beklemektedir. Birçok alanda insanlığa hizmet veren koku için ne kadar örnek versek de yeterli olmayacaktır. “Zevkler ve renkler tartışılmaz” olgusu da burada kuvvetle kendisini gösterir. Bizlere hoş gelen, zevkle tanımladığımız bir koku, başka şahıslar için dayanılmaz derecede nahoş olarak kategorize edilebilir. Özellikle toplu taşımada bizi kucaklayan koku cümbüşü, birçoğumuz için katlanılamayacak durumların başında sıralanabilir. Ayrıca sadece hoş kokulu diye yoğun miktarda parfüm kullanan insanların da çevreye verdiği rahatsızlık, benzer düzeyde irite edici olmaktadır. Her durumda olduğu gibi dengede kalmak, her kapıyı açan maymuncuk misali, kurtarıcı bir anahtar olacaktır. Kokarcanın düşmanlarını uzak tutmak için çevreye yaydığı kokusu, gene bu hususta verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Herhangi bir tehlike ile karşılaşan bu canlının, ani bir şekilde fiziksel bedenden eterik beden dışına doğru boşalttığı bu negatif frekanslı enerji bloğu, görünmez bir kalkan ile kendisine güvenlik sağlamaktadır. Savunma mekanizması devreye giren kokarca, avcıyı etkisiz hale getirerek, kendisine de kaçmak için yeterli zamanı yaratıp, av olmaktan kolaylıkla kurtulabilir.

Hayatın gerçeklerinden biri olan kokunun, kurgulu yaklaşımlar öncülüğünde betimlenmesi sizlerde

hangi duygu ve düşünceleri canlandırdı? Bu sihirli alemde, ne gibi anıları pekiştirme imkanı yakaladınız? Yeni hikayelere yelken açmanız için bazı retro kıvılcımlar alevlendi mi? Şimdiden yeni kapıları çalmaya başladık bile.

Yaşamda kokunun yerini incelediğimiz bu yazının, aynı zamanda farkındalığımızı artırmak için yaptığımız diğer tüm etkinliklerin bütüne yardım etmesi dileğiyle.

Tugay PEHLİVAN

Tugay Pehlivan

Beni kısaca tanımlayan kelimeler: Yazar, Çizer, Okur ve Gezer şeklindedir. İstanbul’da 1991 yılında dünyaya geldim. Yüksek Kimya Mühendisiyim. Hali hazırda esans ve aroma üreten bir firmada Parfümör olarak çalışıyorum. Reiki ile 2022 yılında tanışma fırsatım oldu ve böylece hayatıma büyük bir farkındalık geldi. Görsel sanatlara merakım oldukça fazladır. Yeni yerler keşfetmek, anı biriktirmek, yaratılış hakkında araştırma yapmak vb. aktiviteler benim için çok keyif vericidir. Işığı yaymak ve bütüne faydalı olmak hayat amaçlarım arasındadır.

2 yorumlar

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler