Varoluş Dergisi

GIRAR ÇORBASI-YÖRESEL YAYLA VEYA AYRAN AŞI ÇORBASI

Zorunlu olarak ayrı kaldığım birkaç ay sonra yine işimin başındayım. Bu ay anlatmak istediğim çok şey vardı birçoğunu da aslında meslek tanıtım günlerinde veya daha sonra faydalanmak için aldığım notlarda bahsettiğim oldu. Gastronominin veya aşçılığın birçok yönünden bakmak istiyorum. Sadece tarif vermekten ibaret olmadığımızı aslında gastronominin kelime anlamından tutun gastronominin gerçek anlamının ne olduğunu, gıda israfını, yiyeceklerimizi korumayı, atalık tohumların önemi gibi artık günümüzde bunlardan bahsetmenin boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum. Ne yediğimizi bildiğimizde yiyecek üretimi çok daha keyifli ve sihirli bir hâl alıyor. O nedenle bu ay tarifimi de içinde yemeğin tarihi yatan basit gibi görünen ama insanın uygarlığı yolunda önemli bir yere sahip olan bir yöresel yemekten seçtim.

Ağrı’ya ait GIRAR ÇORBASI bu ay inceleyeceğimiz yemek. Çorbanın tarihi çok eskiye dayanır. Farsça “şuraba” kelimesinden türemiş olup tuzlu şey anlamına gelen “şur” ve anlamı aş olan “aba” kelimelerinin birleşiminden oluşur. Türkiye mutfağında çok önemli bir yere sahip olan çorba biz de geleneksel mutfağımızın girişi sayılır. Diğer ülkelerde iştah açıcı yemek veya ana yemek olan çorba Türkiye mutfağında 3 öğünde tüketilen ve doyurucu özelliği ile bir ana yemek sayılabilir. Hatta bu bölgede kış sabahları en önemli direnç arttırıcı yemek denilebilir. Ve GIRAR ÇORBASI gibi bir çorba nasıl da insana şifa olmasın? İlk buğday tanesi ile uygarlık Göbeklitepe’den başladı ve dünyada en önemli 13 atalık buğdayın en az 9’u Diyarbakır Urfa arasında olan Karacadağ bölgesinden çıkarıldı. Buğday bizim için çok önemli. Ve bizim kültürümüzün en önemli buluşu aynı zamanda yoğurttu. Ve coğrafyamızda yetişen şahane aromatik kokulu otlar ile birlikte bu çorba ortaya çıktı. Yani buğday ile protein, yoğurt ile probiyotik aldık ve otların şifası ile şifalandık. O nedenle ben bu şahane çorbaya sadece çorba gözüyle bakamıyorum. İçinde insanlık tarihi yatıyor. Neden bilmiyorum ama yediğim her şeyin nerden geldiğini bilmek işimi ve damağımı çok başka bir noktaya taşıyor. Mesleğim ile ilgili bu aylarda ve özellikle bu bölgede geçen zamanım bana bu değerleri daha iyi taşımamız gerektiğini fark ettirdi. Lafı da çok uzatmadan tarife de geçmiş olalım. ☺️

Türkiye’de her yörenin mutfağına girmiş ve başka bir kompozisyon olmuş olan GIRAR ÇORBASI’NIN buradaki en önemli özelliği içine giren aromatik otlar. İki çeşit olan bu çorba sütlü (gırara şir) ve yoğurtlu (gırara qatık) olarak yapılıyor. Biz bugün yoğurtlu olanı inceleyeceğiz.

AĞRI GIRAR ÇORBASI

  • 1 çay bardağı dövme
  • 1 fincan nohut
  • ½ fincan pirinç
  • 1 kaç adet ilikli kemik veya incik (isteğe bağlı)
  • Dağ nanesi (yarpuz)
  • AŞ otu (kişniş yaprakları)
  • 1 adet sakız kabak (isteğe bağlı)
  • 3-4 kaşık zeytinyağı kuru nane ve dağ kekiği

TERBİYESİ İÇİN;

  • 2 su bardağı yoğurt
  • 1 tepeleme yemek kaşığı un
  • 1 yumurta

YAPILIŞI:

Dövme ve nohudu bir gece evvel ıslatalım. Dövme, et ve nohutu 20 dk kadar düdüklü tencerede yumuşaması için pişirelim ve içine pirinç ve küçük doğradığımız kabakları ilave edelim. Kabak ve et isteğe bağlı. 20 dk kadar tüm malzeme yumuşadıktan sonra bir ya da çırptığımız yumurta, yoğurt ve unu kaynayan malzeme suyundan yavaş yavaş ilave ederek seyreltelim ve yavaşça karıştırmaya devam ederek çorbaya ilave edelim. Devamında biraz karıştırmak çorbanın kesilmemesi için önemli. Son aşamada ıslattığımız kişniş yapraklarını ve dağ nanesini kıyılmış olarak ilave edelim. Ve biraz ısıttığımız zeytinyağına birer tutam kuru nane ve kekik ilave edelim. Eğer bu otlar yoksa daha kolay bulunan taze otlardan kıyıp ilave edebiliriz. Bu çorba kime nasıl şifa olmasın. Yanında kızarmış bir tam buğday ekmekle nasıl da güzel gider.

Şimdiden afiyet olsun.

Aydan Hatice Çelik

1988 yılında Mersin'de doğdum. Alanya'da büyüdüm. Hayatım yemek ve seyahat üzerine geçti. Turizm ve Otel İşletmeciliği Mutfak Bölümü mezunuyum. Güzel yemeğe ve onun insanların üzerinde bıraktığı güzel etkiye aracı olmayı seviyorum. Yemek yeme,pişirme, gastronomik keşifler, yeni tatlar ve baharatlarla alakalı her şey üzerine çok ilgiliyim. 2013 yılında Reiki ile 2014 yılında ise İsmail hocamla tanıştım. Reiki 3A öğrencisiyim. Reiki ile şifalanıyor şifalandırıyorum.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler