Varoluş Dergisi

DEĞİŞİM

Kimisi öfkeli olduğundan yakınır,

Kimisi kıskanç olduğundan,

Kimisi fazla verici olduğundan,

Kimisi bencilliğinden,

Ama herkes kendinden yakınır.

Herkes bazı özelliklerini değiştirmek ister.

Peki, gerçek değişim için neye ihtiyacımız var?

Aynı şekilde tekrarlayan olaylara her gün aynı tepkileri vererek değişebilir miyiz?

Bence cevabı hepimiz kendi içimizde zaten biliyoruz.

Gerçekten değişmek istiyorsak aynı olaylara aynı tepkileri vermeyi bırakmalıyız.

Bir durum karşısında bir tepki vermek dikkati dışarıya yöneltmektir.

Oysa ki değişim, ancak dikkat içeriye yöneldiğinde başlar.

Peki bunu nasıl yapabiliriz?

Örneğin, kıskanç bir insan olduğumuzu ve bizim bu yanımızı tetikleyen bir olay yaşadığımızı düşünelim.

İçimizde oluşan kıskançlık duygusunu fark ettiğimizde olağan tepkimiz her ne ise o olağan tepkiyi vermek yerine dikkatimizi bedenimize çevirmek en temel egzersizdir.

Dikkati bedene çevirmek; dikkatimizi bedenimizin herhangi bir uzvuna yöneltmek demektir. Genellikle ayak tabanlarımıza veya nefesimize odaklamak şeklinde olabilir.

Bedene dönmek, o duygu ile özdeş halimizi kırmamıza ve o duygunun içinde savrulmaktansa o duygudan bir parça uzaklaşmamıza ve gözlemci konuma geçmemize olanak sağlar.

Değiştirmek istediğimiz bir davranışımız üzerinde bu şekilde küçük küçük çalışmaya devam ettikçe varlık seviyemiz yükselir ve biz de değişip dönüşmeye devam ederiz.

Elimizde sihirli bir değnek yok!

Dikkati olağan tepkiden alıp bedene yöneltmek bile zaman ister. İlk zamanlarda genellikle farkındalığımız hep ardımızdan gelir. Davranışı yaptıktan sonra bunu fark edebiliriz. Bu hiç sorun değildir çünkü hayat bize bu konu ile ilgili daha birçok ‘an’ sunacaktır. Mekanik tepkimizi değiştirebilmek için inanın daha birçok fırsatımız olacak. Yapamadığımız için kendimizi yargılamamıza gerek yok.

“Bir kez denedim ama hala aynıyım değişmedim, olmuyor” demeyelim.

Yılların alışkanlığını tek seferde değiştirebileceğimizi düşünmeyelim.

Sadece her seferinde yeniden deneyelim.

Sadece denemekten vazgeçmeyelim.

Farkındalığımızı arttırmak için meditasyon ya da gün içerisinde herhangi bir zamanda bedene dönme egzersizleri gibi yapabiliriz. Farkındalığımız arttıkça ve zaman içerisinde, davranıştan önce bir boşluk yaratabileceğiz.

Otomatik tepkimizin hemen öncesinde, belki sadece birkaç saniyelik küçük bir boşluk…

İşte tam o alan içerisinde, yıllardır mekanik bir şekilde verdiğimiz tüm tepkilerimizi değiştirme özgürlüğüne sahip olabiliyoruz.

Bu şekilde ‘ben’ zannettiklerimizden özgürleşmeye başlıyoruz.

Gökçe YILMAZ

Gökçe Yılmaz

İsmim Gökçe Yılmaz. 1980 İstanbul doğumluyum. Nefes almaya başladığım andan itibaren İstanbul’da süren yaşamım 2015 yılından beri Bodrum’da devam ediyor.

Kendimi arama yolculuğum, çocukluk ve gençlik yıllarımdaki sorgulamaları saymazsak, hayatın beni içsel olarak sıkıştırması ile başladı. Okuduğum tüm kitaplar, mutlu olmak için insanın kendini değiştirmesi gerektiğini söylüyordu ama hiçbiri kendimi nasıl değiştireceğimi tam olarak söylemiyordu. Kendimi değiştirmenin ve mutluluğa ulaşmanın yöntemini ararken daha önceden de araştırdığım ve bilgi sahibi olduğum Reiki’ye uyumlanmaya karar verdim. 2015 senesinde Usui Reiki ile başlayan yolculuğum, 2017 yılından itibaren Gurdjieff’in 4.Yol Öğretisi ile devam etti. 2018 senesinde Bütünsel Yaşam Koçluğu ve 2020 yılında da EFT Eğitimi aldım. 2020 senesinin Aralık ayında Yoga, Nefes ve Meditasyon çalışmaları hayatıma eklendi. Yaşadığım içsel bir çekilim sonucunda, 2021 yılının Şubat ayında, 4.Yol Öğretisinden Tasavvuf Öğretisine geçiş yaptım.

Bugün kendimi dönüştürmeye Tasavvuf Öğretisi ile birlikte Reiki, EFT, Yoga, Nefes ve Meditasyon teknikleri ile devam ediyorum.

1 yorum

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler