Varoluş Dergisi

DİLEKLERİMİZ NASIL GERÇEKLEŞİR?

Bugün kahvaltı yaptınız mı? Hazırlarken nasıldınız? Buzdolabını açarken, çayı demlerken veya
domatesi dilimlerken içinizde bir hırs, çaba olmalı tarzı bir şartlanma veya şehvet gibi aşırı istek
var mıydı? Tahminimce yoktur. Sıradan, rutin, çabasız bir eylem olsa gerek.

Peki hiç çok arzu ettiğiniz, çok çabaladığınız, aklınızı sürekli meşgul eden bir isteğiniz oldu mu?
Aman inşallah olsun diye dualar edilen bir durum, mesela bir ev, araba veya evlilik. Çevremde
kendim dahil bir çok kişide gözlemlediğim kadarıyla sizlerde de vardır diye düşünüyorum.

Peki şimdiki sorum da şu? Olana kadar yanıp bittiğiniz şey/eylem/durum olduktan sonra ne oldu?
Olduğu an ne hissettiniz, ama daha da önemlisi şu an o şeyle ilgili ne hissediyorsunuz. Olsun diye
dualar ettiğiniz şey şu an sizde mevcutken onun varlığı için şükrediyor musunuz? Buna da
cevap hayırdır genellikle. İstekler olunca varlığına alışıyor insan değil mi, durum doğallaşıyor,
sıradanlaşıyor, hatta şikayete bile başlanıyor…

İnsan neden bir şeyler ister peki düşündünüz mü? Kişisel olarak cevaplar değişebilir, arabam olunca
daha çok gezeceğim, evim olunca kira ödemeyeceğim, işe girince evleneceğim tarzı cevaplar vardır
ama ne istersek isteyelim tüm isteklerin temelinde yatan tek cevap, zihnin bir “ohhh” çekmesi,
“şimdi tamım, tamamım” demesi ve çabayı bırakıp hayatı artık hayatı yaşayabilirim diye düşünmesi
ve özgür kalmasıdır. Rahat olmaktır.

Zihin istek, arzu içerisindeyken bizler yokluk bilincindeyizdir. Saf bilinçten kaymıştır dengemiz.
Dolayısı ile istediğimiz şeyin sadece iyi yönlerini görürüz. Açlıktan, arzudan dolayı isteklerin
olumsuz yönlerini, zorluklarını göremeyiz. İsteklerin sadece iyi yanlarına odaklanınca saf bilinçten,
dengeden, objektiflikten uzaklaşılır ve isteğin bizim için çok iyi/güzel olduğunu sanırız. Ama
gerçek öyle değildir. Gerçek o isteğin hem iyi hem kötü yönlerini birlikte görebilmek, kötü
yönlerine/zorluklarına rağmen onu istemek/seçmektir. Saf bilinçten bir şeyi isterken zihin
dengededir. Oluş aşamasında, yaratma sırasında çaba yoktur. Varlık bilinci hakimdir. Olanı olduğu
gibi gören zihin o an olanı işler, varlıkta eyleme geçer ve akabinde bir sonuç meydana gelir.

Kahvaltı örneğini bu yüzden verdim. Uyandığınızda kahvaltı yapmak o an sizin istediğiniz şey,
niyetinizdi. Var olanı görerek, olanın içinden nesneleri seçerek ve alakalı eylemleri gerçekleştirerek
niyetinizi gerçekleştirdiniz. Niyetinize yönelik maddeleri algılayarak, onlar aracılığı ile isteğinizi
sonuçlandırdınız. Nereye varacağım… Hayatta da isteklerimize bu şekilde varlık bilinci ile
odaklanırsak (fark ederseniz istersek demiyorum), zihnimiz niyetimizle alakalı şeyleri algılayacak,
zekamız bu verileri işleyecek ve ortaya niyetimizin sonucunu çıkaracaktır. Dolayısı ile isteklerimiz
zaten kendiliğinden olmuş olacaktır.

Peki bizler ne yapıyoruz? Yine kahvaltı örneğini vereceğim ki anlaşılması kolay olsun. Bizler
uyanıyoruz, kahvaltı etmek istiyoruz. Ama mutfağa gitmiyoruz. Dahası yataktan bile çıkmayıp,
Allah’ım bana kahvaltı gönder diye hiç eyleme geçmeden dua ediyoruz ya da mutfağa gidiyoruz
buzdolabını açıp aman kim kesecek şimdi domatesi, off peynir de azalmış, kapıcı da ekmeği
getirmemiş hala, çayı da demlememiş eşim öylece yatıyor baksana tarzı şikayetler ediyoruz, tabi
enerji şikayete gidince kahvaltı hazırlamaya derman kalmıyor, sonra örneğin geri yatağa giriyoruz.
Olmadı diyerek, çevremizi suçlayarak, kendimize kızarak kısacası kendimizi yokluk içine sokarak
eylemden uzak isteğimizin olmasını beklemeye devam ediyoruz. Ortada niyete yönelik eylem
olmayınca, eyleme yönelik ortamlarda bulunmadıkça isteklerimizin olma ihtimali var mı sorarım
size.

İşte hayatta da bu basit kahvaltı örneğinden yola çıkarak istediğimiz şeyleri elde etmek için
eylemlerimizi şikayetten uzak, varlık içinde, var olanı görerek, niyetimizle hizalı şekilde yaparsak
ve çabamızdan emin olduktan sonra beklemede kalırsak niyetlerimizin bir bir olduklarını görürüz.

Kader gayrete aşıktır!

Emine NALÇACI MAVİŞ

Emine Nalçacı Maviş

4.10.1984 Ankara doğumlu. Lisans/Yüksek Lisans dahil tüm eğitimlerini Ankara'da aldı. Çocuk diş hekimi oldu. Ankara, Sinop, Düzce’de çalıştı. Evlendi. İstanbul’a geldi. Bilincine ışık yakarak, hayata bakışını, böylece hayatını değiştiren Reiki Hocası İsmail Bülbül ile tanıştı. Şu an Reiki 3b öğretmeni oldu. Reiki’yi bilime katmalıyım isteği ile Yeditepe Üniversitesi Fizyoloji bölümünde doktoraya başladı. Böylece bir kez daha insanın mükemmel yaratıldığına şahit oldu. Reiki Okulu’nda öğrendiği öğretilerin soyutluğunun doktora bilgilerinin somutluğu ile desteklendiğini görünce yürüdüğü yolun doğruluğundan emin oldu. Düşüp kalkmalarından sonra o yolda koştuğunu hissediyor. Dönüp duruyor bakalım. Allah sonunu hayır etsin. Bu arada bir kızı, bir oğlu oldu. Onlar ve yaşadığı hayat sayesinde sevgiyi, sabrı, merhameti ve tüm güzellikleri hayatına katmaya çalışıyor. 2022 sonu itibarıyla Usui Reiki Grandmaster 5&6.Aşama olmuştur.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler