Önceki iki yazımızda Re-enkarnasyon inancının; insan ruhun farklı bedenler ve değişik hayatlar ile tekamülünün gerçekleşmesi olduğunu anlatmıştık.
Peki nedir bu sürekli bahsi geçen o meşhur ‘tekamül’?
Kısaca manası ruhun farklı farklı tecrübelerle olgunlaşması ve iyiye doğru evrilmesi oluyor. Evrilme sürekli yüce Yaradan’a doğru ve son noktada O’nun varlığında yok olunuyor.
Kıyamet kavramını kabul eden büyük dinlerin çoğunda re-enkarnasyon inancı yoktur. Bu dinlerde can ölüm olayı ile bedeni terk edip ruhlar alemine gider ve orada hesap verme zamanı olan kıyamet gününü bekler; reenkarnasyon inancında ise yaşamında yaptığı iyi ve kötü şeyler ölenin zihninde canlandırılarak alınması gereken derslerin alınması sağlanır ve daha sonra ruh tekrar başka bir yaşamda tekrar bedenlenir, hatta bir sonraki yaşamın; kendisinin de istek ve onayıyla seçildiğine inanılır. Önceki yaşamlarda çözülemeyen sorunlar, törpülenemeyen kötü huylar ve kangren olmuş ikili ilişkiler karma ile bir sonraki yaşama taşınıyor, orada çözülebilirse ne ala yoksa kısır döngü devam ediyor ama ileriye doğru olan gidiş yavaş bile olsa sürüyor. Kısacası ruhlar tekamül seviyelerine göre farklı farklı hayatlar yaşıyor ve iyiye doğru her ilerleyiş ile canlının vücudundaki enerji titreşimi de artıyor.
Reenkarnasyon fikrine sadece gelişmiş ruhların inandığı (bugün yaklaşık 1 milyar insan) söylenir ki, bu ne kadar doğrudur bilemem ama kişi mevcut yaşamında yukarıda bahsedilen çözülemeyen/tekrarlayan sorunların farkına varırsa, yani ‘farkındalık’ lar artırılırsa; tüm olumsuzluklara odaklanmak, en azından bunların bir kısmını çözmek ve geleceğe doğru güven ve huzurla ilerlemek mümkün olabilir.
Bugün batıda birçok üniversitede reenkarnasyon konusu bilimsel olarak araştırılmakta, kürsüler kurulmakta ve inanmayanlara doğruluğu ispatlanılmaya çalışılmaktadır. Amerika’nın saygın üniversitelerinden University of Virginia’da da Prof Ian Stevenson tarafından bu konuda 40 yıl boyunca yaklaşık 3000 çocuk üzerinde araştırma yapılmış ve sonra bu çalışma tüm dünyaya sunulmuştur. Prof Stevenson Türkiye’de de 70 den fazla olayı incelemiş ve bunlara da çalışmalarında yer vermiştir. Konuya meraklı olanlara kendisinin ‘Yirmi Açık Reenkarnasyon Vakası’ (Twenty Cases Suggestive of Reincarnation), ‘Önceki Hayatlarını Hatırlayan Çocuklar’ (Children Who Remembers Previous Lives) kitaplarını tavsiye ederim. İlk kitaptaki 20 vakadan birisinin Türkiye’de geçmesi de enteresandır.
Şimdi gelelim benim bu ‘yasak’ konuyu neden 3 seferdir yazdığıma. Çünkü ben hayatta yapılan hataların cezasının altı kaynayan kazanlarda fiziksel olarak yanmak olduğuna, sonrasında mükafat ya da ceza görmek için dünyaya geldiğimize inanmıyorum. Yüce Yaradan’ın belirli büyük yasakları/günahlar dışındaki (örneğin kendini ya da bir başkasını bilerek ve isteyerek öldürmek gibi) her şeyi sonunda affedeceğine inanıyorum. Zaten kutsal kitabımızda ‘Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder,’ buyurmamış mıdır?
İnsana verilebilecek cezaların en büyüğünün manevi (ruhsal yaşananlar/yaşatılanlar) olduğunu düşünüyorum, hayatınızın en iyi haberini aldığınızda hissettikleriniz ya da en kötü anı sizce de maddi olarak verilen mükafatlardan ya da cezalardan çok daha kuvvetli değil midir?
Yaratılışın amacı iyiye ve güzele doğru evrilmek, diğer canlıları saymak, sevmek ve de korumak, evrene faydalı olmak ve varoluşun hakkını da vermek. Sonrasında hep anda kalmak-anı yaşamak, hayattan zevk alırken arkada kendini hatırlatacak eser de bırakmak. Bu hayat çok zorsa inanın bir sonrası var, pes etmeyenlere mükafatı ilerisi için müjdelenmiş. Tekrar daha iyi bir yaşamda bedenleneceğinize inanmasanız bile yukarıda öğütlenenleri yapmak; zaten vadedilen cennete yönünüzü çevirmiş oluyor…
‘Benim 3 tane iyi dostum vardır,
Öldüğüm zaman biri evde kalır,
Biri yolda kalır, biri ise benimle beraber gelir.
Evde Kalan Malım Mülkümdür,
Yolda Kalan Dostlar ve Yakınlardır,
Benimle beraber gelen ise iyiliklerimdir…’
Hacı Bektaş-ı Veli
Yorum yap