Varoluş Dergisi

İLİŞKİLER 3: İÇSEL ÇOCUK

“Çocuk psişesi sonsuz yaştadır.” C. G. Jung

Tıpkı bedenle, doğayla ilişkimiz gibi iç çocuğumuzla ilişkimiz de şifalanmadan tam anlamıyla potansiyelimizi yaşayamaz, aydınlanamaz, dönüşemeyiz. Duygularımızın, zihin, kişilik ve karakterimizin en büyük yapı taşları çocukluk döneminde atılır ve bu bizim tüm yaşamla, ilişkilerle ilişiğimizi, modelimizi belirleyen temel eksenlerdendir.

Peki içsel çocukla ilişkimizin boyutları ve ondan edinebileceğimiz rehberlikler, anlayışa kavuşması gereken parçalar nelerdir? İçsel çocuğumuzu ne kadar tanıyoruz? Onunla iletişimimiz, bağımız nasıl?

Belki önce kısaca süreçten bahsetmek gerekir: İnsan yavrusu canlılar içinde en uzun süre bakıma muhtaç ve bağımlı olandır. Tüm varlıklar gibi varlığının koşulsuz kabulü ve onayı için yaşar. Bebeğin kendini anneden ayrı bir şey olarak algılaması benlik ve ego bilincinin oturmasıyla ilk kırılmalar, ötekileştirmeler başlar, daha sonra dış dünyaya açılmayla, bunlar daha da zenginleşir, netleşir, yerleşir ve kişilik, karakter şablonlarının oturma süreciyle devam eder. Çocuğun filtreleme opsiyonu yoktur, süngerler; bu biçimde ilk bilinçaltı kayıtlar, çekirdek inançlar, duygusal, zihinsel, bilişsel ve davranışsal paternler oturur. Bunlar içselleşip otomatik kayıt haline geldiğindeyse, artık filtrasyon ve seçim yapabilecek olmamıza rağmen 3,5 yaşından bize miras kalan bu paternlere göre tepki verir, bir nevi döngüye gireriz. Bu ilk evrelerde çocuk anne ya da onun ikamesi olandan gelen enerjiye göre bağlanma, iletişim vs. modellerini de oluşturur. Annenin dişil ve bilinçaltı beslemesine karşın, baba ya da ikamesi ise; otorite, dil, kültür, medeniyet ve gelecekle ilgili algılarımızı oluşturan eril modeldir.

Bu süreçte ilk idrak etmemiz gereken nokta; en ufak bir travmadan, yaradan bahsetmesek dahi, en iyi anne babaya sahip birinin bile ihtiyaçlarının tam olarak karşılanamayacağıdır. O nedenledir ki içsel çocuk için iyi anne baba yoktur ve işte yine bu nedenledir ki; aydınlanmanın turnusol kağıtlarından biri de ebeveynlerle olan ilişkimizdir. İçsel çocuğun koşulu, hem maddi/fiziksel düzeyde, hem dualiteye tabi dinamikler açısından, hem de manevi ve tekamüli açıdan mümkün kılınmamıştır. O nedenle herkesin içsel çocuğu öyle ya da böyle, şu ya da bu miktarda kırılmış, öfkeli, kurban ya da saldırgandır. Hikaye burada kalmadığı sürece, içten dışa ve dıştan içe doğurmamız için bu gereklidir de! Bunlar gerçekleşirken, öze dönüş yolculuğunda ilk atılan adımlardan biri, hepimizin de içinden geçtiği süreçlerden bildiği üzere; suçlamak, içerlemek ve bir biçimde dışa yansıtma yapmaktır.

İçsel çocuk yaşadığı acı da olsa, bildik olan, başa çıkabildiği alan o olduğu için, konfor alanından çıkmayı sevmez, bu bir nevi onu yaşamda tutmuş olan hikayedir. Aynı tip hikayelere, model, motif, şablon ve karakterlere çekilmemizin de sebebi budur. Bunların aynı zamanda anlayışla yaklaşılması gereken savunma mekanizmaları olduğunu da unutmamak gerekir tabii ki.

Andreas Dahlberg, Reiki Üstadlığa Giden Yol adlı kitabında İçimizdeki Çocuğu Yansıtıcı Sorulara şöyle ışık tutuyor:

Daima, herhangi bir sebeple başkalarına (aile, eş, sevgili vs.) ya da başka şeylere (iş, alkol, spor vs.) bağımlı hale geliyor musunuz?

Başkaları tarafından onaylanmak, ilgi görmek, sevilmek, saygı duyulmak için doyumsuz bir ihtiyaç içinde misiniz?

İlişkilerde sık sık hayal kırıklığı yaşıyor musunuz?

Genellikle maddiyatçı bir yaklaşım tarzına mı sahipsiniz?

Kişisel ihtiyaçlarınızın sadece başka kişiler ve başka şeyler ya da şartlarla mı karşılanacağına inanıyorsunuz?

Sadece dikkat çekmek ya da saygı uyandırmak için girişimleriniz oluyor mu?

Kontrolü kaybettiğiniz durumlarda ani çıkışlar yapıp hiddetlenmeye yatkın mısınız?

Kendinize güven ve saygı duyar mısınız? Başkalarına güvenir misiniz?

Depresyona yatkınlığınız var mı, sık sık yaşamın pek anlamlı olmadığını vs. düşünür müsünüz?

Şimdi biraz daha detaylı düşünelim lütfen: Yaşamımızın nerelerinde ve nasıl tetiklenip içsel çocuğumuzla özdeşleşip oradan işlev görüyoruz?

Peki bu olduğunda içsel çocuğunuzun yetişkini olarak ondan ayrışıp şefkatle, saygı ve anlayışla onun yaralarını görüp, kabul edip sarıyor muyuz? Farklı bir adımın mümkün olduğunu, yollarını gösterip, elinden tutup dengeyle ayar çekebiliyor muyuz?

Diğer bir nokta; içsel çocuğun hep marazi taraf olmadığıdır. İçsel çocuk müthiş yaşam enerjisi, saflığı, yaratıcılığı, sezgisi ile bize rehberlik edendir de aynı zamanda, özellikle zor zamanlarda bize bambaşka kapılar açıp, bizi tutup çevirir. İçsel çocuğun bu tarafıyla ne kadar ve nasıl haşır neşiriz?

Özellikle 7 yaşına kadar olan fotoğraflarınıza bakın, çocuk neler yapmaktan hoşlanırdı? Nasıl bir duygu, düşünce, algı dünyası vardı? Neler değişti, neden ve memnun muyuz? Bunlardan sağaltıcı olanları bugün ne kadar taşıyor, izin veriyor, onurlandırıyor, alan açıp, şifasını alıyoruz?

İçsel çocuk ucu bucağı olan bir konu olmadığından ve şifası çok hakiki, derin, kıymetli olduğundan ufak bir içsel çocukla buluşma çalışması önererek bitirmek isterim:

Rahatsız edilmeyeceğiniz, kendinize göre düzenlediğiniz bir alan ve ritüelle uzanıp rahatlayarak içsel çocuğunuzla buluşmaya niyet edin. (Reiki inisiyesi olanlar bunu bir Reiki şifasını içinde de yapabilir.)

  • Çocukluğunuzdan bildiğiniz, sevdiğiniz bir yeri imgeleyerek gidin, orayı yaşayın ve içsel çocuğu o küçük……yı görün.
  • Yaklaşın, o sizsiniz, ufaklığınız neler yapıyor, nasıl görünüyor? Her bir detayı izleyin.
  • Gözlerini yakalayın, içine bakın, ister telepatik, ister sözlerle onunla iletişim kurun ve hem yetişkini olarak sevginizi, güveninizi, onayınızı dile getirin hem de rehberliğini almak istediğinizi ve şimdiye kadar iletişim kuramadığınız için dilerseniz mağduriyetinizi.
  • Bir yoğunluk oluşursa, kendinizi rahat bırakın, enerjiyi boşaltın ve devam edin.
  • Tepkilerini izleyin, ona kucak açın, sizinle gelip gelmek istemeyeceğini sorun, isterse kalp çakranıza alıp gelin. İstemezse anlayışla karşılayın nedenini ve daha sonra onu tekrar ziyaret edip edemeyeceğinizi sorabilirsiniz. Teşekkür ederek enerjetik imgelemeden çıkın ve olan bitenin tefekkürü ya da topraklaması için zaman ayırın.
  • Aranız iyi de olsa kötü de olsa, çalışma nasıl geçerse geçsin belli aralıklarla bu çalışmayı ya da benzer biçimde oluşturduklarınızı zihinde olmamaya, vakit ayırmaya özen göstererek tekrarlayın. Bir kez bağ güçlendikçe ve emin oldukça dilerseniz sorularınızı da içsel çocuğa kalpten yöneltebilir, ya da sadece onunla vakit geçirebilir, çalışmada daha da derinleşebilirsiniz.

Sağlıklı bir içsel çocuğun, yolun öbür tarafındaki adı; bilgedir, bazıları onu üst ben, bazıları da ışık rehber olarak bilir. Adı her ne olursa olsun, umarım, yaşamın sadece bize öğretilen biçimde bir dünyadan ibaret olmadığını, bambaşka varoluş biçimleri de olduğunu, kendinize ve bütüne yürümenin her şeye rağmen en değerlilerden olduğunu söyler size ve dilerim onu dinler, parmağını hiç bırakmaz, birlikte her şeyin tadını çıkartırsınız.

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

2 yorumlar

  • Çok derin bir konu. Çocuk pşisesi sonsuzdur.. Bunu görünce yazıyı okumak istedim ve çok etkilendim çok teşekkürler.

  • Cok guzel ve faydali bir yazi olmus, tebrik ederim. Umarim dogru yerlere ve ihtiyaci olanlara ulasir. Yazinin sonundaki calisma da cok cok iyi duzenlenmis…

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler