Varoluş Dergisi

BEN MEDİTASYON YAPAMIYORUM!

Bir türlü meditasyon için oturamıyorum. Meditatif hale bir türlü giremiyorum, ben meditasyon yapamıyorum ve yapsam sürdüremiyorum / her gün düzenli hale getiremiyorum. Genelde engel gibi gördüğümüz bu 3 temel eksen sebebiyle meditasyonda sorun yaşıyor ve bırakıyoruz. Tüm disiplin ve öğretilerin en yüksek ve nihai noktası meditasyon olduğu, bir süre sonra ya da bir seviyeden sonra meditasyona çok daha fazla ağırlık verildiği ve meditasyondan elde edileceklerin bir kısmı başka bir pratikle elde edilemeyeceği için bu konuyu mümkün olduğunca detaylı ele alıp bazı öneriler sunmaya çalışacağım.

1.Öncelikle bir türlü meditasyona oturamıyorumu ele alalım.

Buradaki konu tamamen dirençlerle ilgili. Yani meditasyona oturmadan önce dirençlerinizle çalışmanız gerekebilir. Bu nedenle çoğu pratikte meditasyon ilk aşamada değil, dirençlerin biraz daha kırıldığı, enerji ve dengenin biraz daha oturduğu aşamalarda verilir. Temel sebebi anlamak önemliyeni bir şeye her başladığınızda bu faydalı bir şey bile olsa ve bunu bilinçli olarak bilip isteseniz dahi konfor alanı, var olan diğer programlarınız ve bilinçaltı sisteminiz tam ters yönde çalışmaya başlar, çünkü bu yeni ve bilinmeyeni bir tehdit, maliyet ve külfet olarak görür. Hali hazırda işleyen bir program var sizi iyi kötü, acı tatlı buraya kadar getirmiş, korumuş, sizi siz yapmış, hayatta tutmuş. Diğer her şey gibi belki de daha çok meditasyon da onu ilk kez deneyimleyen bünye için kaçındığı, zor ve tatsız bir ölümdür. Bu durumda dirençleriniz çok güçlü çalışır bu dirençler; kendine bahane üretip iş çıkarmaya, korkulara, uyku basmasından, türlü şekilde rasyonelize edilmiş sabotajlara, bir takım düşünce, duygu ve fiziksel semptomların da içinde bulunduğu geniş bir spektruma kadar yayılır. Direnç varsa lütfen önce 20,30,40 dakikalık meditasyonlar yerine çok küçük adımlarla (mesela günde 3,5 dakika) ya da yaşam içindeki çok kısa meditatif pratiklerle başlayın. Böyle olunca dirençler devreye çok yoğun girmeden çalışmaya başlamış ve böylelikle bağ ve yeni devrelerinizi güçlendirmiş olursunuz. Kendinize göre gittikçe bu süreleri uzatın (Mesela her hafta bu süreyi 2,3 dakika arttırmak gibi) Bir diğer önerim, kendinizi ne zaman daha huzurlu, rahat, geniş hissediyorsanız o zamana meditasyon için daimi sabitleme koyun ve ilk sıraya alın. Mesela bu benim için sabahın çok erken saatleri ve kalktıktan çok kısa bir süre sonra ilk iş sizin için farklı olabilir, bir kez bunu bulduktan sonra en az 3 ay tercihen 6 ay değiştirmeyin. Her gün aynı saatte, aynı yerde ve hatta aynı giysiler içinde bir pratik yapmanız belli ağların birlikte ateşlenmesine ve bir enerji alanı yaratmasına sebep olur ve zamanla çok daha az sabote olur çok daha otomatik ve dirençsiz meditasyona oturur hale gelir ve bu süreçte süreklilik de kazanmış olursunuz. Bir diğer önemli husus meditasyon tekniğinizi oturana kadar her direnç eşiği geldiğinde değiştirme eğiliminde olmayın. Bu sizi çok yavaşlatır ve ana konuyu ıskalamanıza yol açar. Daldan dala atlamak, teknik çorbası yapmak çok sık yaptığımız bir hata.

2. Meditasyon yapamıyor, meditasyona giremiyor olmamızın2 sebebi var;

Bunlardan en sık karşılaştığımız meditasyona dair yanlış algız! Her meditasyon adı altında etiketlenip sunulan şeyin meditasyon olmayıp bir gevşeme, astral dalış, tefekkür, yönlendirmeli imgeleme ya da konsantrasyon olmasını bir kenara bırakalım. Sanıyoruz ki meditasyonda zihnim susmalı bu nedenle zihinle, duyguyla, bedenle bir mücadeleye ve bir yapma haline girişiyoruz, bu olmayınca da ben meditasyon yapamıyorum oluyor kestirip atıyoruz hikaye bu. İlk anlamamız gereken şey meditasyon yapılan bir şey değil, olan bir şey, meditasyonun amacı her an her gün ki pratiğimde derin meditatif hallere girmek değil, o gün orada o süre zarfında oturup zihni sadece mümkün olduğunca izlemek. Zira zihin susan bir şey değil, farkına varılıp ayrışılan ve böylelikle kendi cevherine kavuşan bir şey. Meditasyona oturduğunuzda lütfen bir gören bir görülen, bir izleyen/izlenen, bakan/bakılan olduğunu hatırlayın öncelikle. Her bakılanın boyutları var beden, duygu  düşünce, sembol, nesne, hikaye, madde, mana, bilinç, bilinçaltı, kolektif bilinç, kolektif bilinçaltı bunların hepsi bakılan yani astral düzey! Siz meditasyonda astralin içine girip bir olan değil izleyensiniz, bulutlar değil gökyüzüsünüz. Her bir olup kaybolduğunuzda görene geri dönün ve bu bir meditasyonda sayısız kez tekrarlanır. Pratikte derinleşip süreklilik kazandıkça çok daha kısa sürede daha yoğun meditatif düzeylere çok daha uzun süre ve çabuk geçiş yapabiliyor olacaksınız. Ama ilk yapmanız gereken ben meditasyon yapamıyorum diyeni ya da sıkıntıyı yargısız, etiketsiz, yorumsuz onu ben yapmadan izlemek, geçişine izin vermek, orada bulunmak her özdeşleştiğimde ve her bir boyutta bakana dönmek. Her meditasyon oturumu sonrası lütfen pratiğinizi iyi, kötü demeden ödüllendirin.

Bu kategoride zorlanmanın bir diğer sebebi ise meditasyon mitleri;

Beden şöyle durmalı, hareket etmemeli, müzik, sessizlik, oran, süre böyle ya da şöyle olmalı gibi bir dizi kolaylaştırıcı bazen önümüze taş oluyor. Tamam belli şeylerin bir amacı ve anlamı var ve fakat zihin elinde oyuncak oluyorsa lütfen bunları da bırakıp ya da en güzeli (ana mekanizmayı bir kez zaten deneyimleyip anladıysanız tabii) kendinize göre biçimlendirip, yapılandırıp denemeler yapın. Direkt dalış teknikleri ve araçsız meditasyonda bakan dediğim şey için çapa/hatırlatma olarak mantra, zikir, nefes, nesne vs. kullanılır mesela. Bunlar sizi takıntılı biçimde daha çok zihinde tutabilir ya da olmadık şekilde arka planda çalışıp dalga boyları arasında savunabilir. Müziksiz meditasyon yapacağım diye gürültüye takıyor, nefese odaklayacağım diye onu amaç haline getiriyor, bedenim dimdik sırtım yaslanmayacak, omzumu kaşımayacağım diye zihnim beden üstünde savaş ya da kaçta gidip gelirken benim gören ve görülene adım atmam pek mümkün değil. Önerebileceğim bir başka şey, meditasyon sırasında sürekli ve çok yoğun biçimde bir şey etrafında dönüyorsanız çıkıp konuyu halledip öyle oturun. Bu hususta bir diğer faydalanabileceğiniz şey, bedeni 3, 5 dakika çok hızlı bir ritimde hareket ettirdikten sonra (dans edin) meditasyona oturmakOsho’nun da Dinamik Meditasyon/KundaliniMeditasyon adı altında batılı insana tanıttığı bir teknik. Bu, dalga boyları arası bir sarkaç dengesi kurarken, arka plan enerjileri biraz daha boşaltmış, dingin olarak meditasyona geçişinize olanak sağlayabiliyor.

3. Son olarak yapsam da sürdüremiyorum ya da uzun süre düzenli yapıyorum sonra ara giriyor konusunu gelince.

Şayet meditasyon olmayan pek çok şeyden sıyrılıp meditasyon yapar durumdaysanız oturtmakta zorlandığımız konu bu oluyor. Çünkü meditasyon da her şey gibi katmanları olan geliştirilebilir ve faydaları her gün olursa yaşamınıza da o oranda yansıyan ve ustalaşılan kademeli bir pratik. Bir koşucu düşünün her gün belki saatlerce ve sadece antrenman yapmıyor ama emin olun her gün antreman yapıyor, bense haftada 2, canım isteyince, ihtiyaç olunca yapıyorum sizce farkımız ne olur? Sürdürme konusu için de yine 1. Maddeye tekrar dönmenizi isteyeceğim fakat bir farklaBurada artık konu genelde direnç, motivasyon ya da irade değildir bunlar büyük ölçüde oturmuş ya da aşılmıştır. Bunlar açıldıktan sonra meditasyonu tutamamanın sebebi paylaştırma, dengesizleşme, marifete geçememe, yan etkileri bertaraf edememe gibi konulardır. Bunların tefekkürü size kalsın.

Tüm pratiklerin amacı yaşam içinde meditatif hale gelmek. Tüm meditasyon pratikleri, teknikler vs. bu sebeple var. Zihin bunu da alır ve der ki ben yaşam içinde yapabiliyorum o zaman gerek yok. Meditasyonun kendisi olan ya da onun içinde yok olanlar tüm faydasını yaşamına kademe kademe taşıyan ustalar her gün bu pratiğe devam edenlerdir. Bunun için bir şeyi sevme ya da sevmeme isteme ya da istememe üstünde bir üst prensip geliştirmeniz ve bununla bağlantıda olmanız gerekir, oysaki biz her meditatörün sabah 5.30 meditasyonunu çok sevdiğini düşünmek gibi bir gaflete düşüyoruz kendimiz sevemeyince de vazgeçiyoruz. Sevginin ötesindeki şeyleri merak edip açılmak için bile çok iyi bir deneyim sahası olabilir bu kim bilir.  Ya sonrası? diyen zihin için… Bir Zen atasözü der ki aydınlanmadan önce odun taşı ve ayıklandıktan sonra odun taşı. Lakin odun var Odun var, taşıyan da farklı, aydınlanmadan anladığı da.

Umarım bir nebze ışık olur Temmuzumuza.

Ahu BİRLİK

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler