Varoluş Dergisi

SİZ NASIL DÜŞÜNÜRDÜNÜZ?

Günlük hayatta çoğu insan zihni eğitmediğinden, yanlış düşünmeyi öğrenen zihnin kölesi olduğundan zihin yönsüz, çağrışım yolu ile bir o yana, bir 10 yıl öncesine, bir 50 yıl sonrasına, bir düne, bir yarına gider.

Düşünüyorum işte, düşünmenin de mi şekli var demeyin, gelin beraber bakalım, acaba sizin zihin nasıl işlemeye alışmış?

1- Sıradan Düşünme Şekli ile Düşünme

Çocuğunuzun kahvaltısını yaptırdınız, servise bindirdiniz, sonra bir ooh dediniz. Az kaldı, şu okullar bir kapansa da tatile gitsek, Antalya da sıcak olur şimdi ama ne yapalım patron sadece bu tarihlerde izin veriyor, gıcık adam, zaten hiç sevmiyorum da ne yapacaksın, evin kredisi var, el-mahkûm. Kayınpederin onca parası var, ne var bir ev alsa da biz de bir rahat etsek, anca borç ödüyoruz, daha arabanınkinin bitmesine de 3 ay var pöf, aaa arabanın kasko vakti de geldi sigortacı kadını arayayım. Ne de hoş kadındı, geçen gün giyindiği ayakkabıya bayıldım, nereden aldı acaba? (Sürer gider.)

Bakın çocuğun okulu ile başlayan bir düşünce, sigortacının ayakkabısının markasından çıktı. İşte bu sıradan düşünce, yani çağrışım yoluyla, bilinçaltınıza kaydettiğiniz olayların birbirini aklınıza getirmesi ile düşünmeye alıştırmışsanız zihni vah halinize. Siz aslında düşünmüyorsunuz, çağrışım ile bilinçaltına kaydettiklerinizi hatırlayıp duruyorsunuz. Aynı şeyleri hafızada döndürüp duruyorsunuz. Kısaca sıradan düşünme; çoğu insanın farkında olmadan yaptığı, ‘Kendisinin’ yönlendirmediği, çağrışımlar üzerine kurulu, genelde bütün günü dolduran, kişinin enerjisini soğuran, çağrışımlar arasında mantık bağı olmayan düşünce biçimidir.

2- Tefekkür

Tefekkür; yönlendirilmiş düşünce demektir. Düşünmek çağrışım yoluyla değil, irade yoluyla yönlendirmeyle olur. Zihin belirli bir sorun üzerinde çalışıyordur / bir durumu düşünmek istiyordur (düşünülen şeyin illa bir sorun olması gerekmez). Böylece zihin düşünmek istediği şeyin dışındaki her şeyi, her çağrışımı akla geldiği anda dışlar. Bir problem üzerinde çalışan bilim adamı ya da yapacağı çiçeğin resmini düşünen ressam tefekkür halindedir. Tefekkür, ressam ya da bilim adamlarına has bir düşünme değildir, ay sonunu eldeki maaşla mantıklı bir şekilde hesaplayan aile babası ya da gireceği sınavı kazanmak için nasıl çalışacağını hesaplayan bir öğrencide tefekkür halindedir. Bunları hesaplarken veya düşünürken zihin pek çok yoldan sapmaya uğraşır ama kişi iradesi ile zihnin başka bir yere gitmesine izin vermez. Böylece zihin tek bir çizgi üzerinde, yönlenmiş olarak hareket eder. Bilim tefekküre dayalıdır. Her mantıklı düşünce tefekkürdür. Kısaca, tefekkürde; Düşünce yönlüdür, düşünce yönlendirilmiştir. Sıradan düşünceler genelde saçma iken, tefekkür mantıklı, rasyoneldir.

3- Yoğunlaşma Şeklinde Düşünme

Sıradan düşüncede sürekli hareket eden zihin, cevapsız sorular, mantıksız, birbiri ile alakasız dalgalı düşünceler vardır. Tefekkürde bir çizgide ilerleyen düşünceler vardır. Esas olan, yoğunlaşma şeklinde düşünmede tek bir noktada kalmaktır. Yoğunlaşma aslında düşünmek de değildir; tefekkür de değildir. Aslında zihni tek bir noktada tutmak, zihnin kıpırdamasına hiç izin vermemektir. Sıradan düşüncede zihin azgın bir boğa gibi hareket eder. Tefekkür halinde, azgın boğaya yol gösterilir, rehberlik edilir; böylece o, hiçbir yere kaçamaz. Yoğunlaşmada azgın boğanın (zihnin:))) kıpırdamasına izin verilmez. Zihin, sıradan düşüncede, her yere gidebilir; tefekkürde yalnızca belirli bir yere gidebilir; yoğunlaşmada harekete izin verilmez, yalnızca tek bir yerde kalabilir. Tüm enerji, tüm hareket durur, tek bir noktada kalır.

Günlük hayatta çoğu insan zihni eğitmediğinden, yanlış düşünmeyi öğrenen zihnin kölesi olduğundan zihin yönsüz, çağrışım yolu ile bir o yana, bir 10 yıl öncesine, bir 50 yıl sonrasına, bir düne, bir yarına gider. Bunca düşünce karmaşasına duygular da giriverir, kişide bir sıkılır, bir bunalır, bir öfkelenir, bir üzülür, bir mutlu olur vs…

Zihnin kölesi olmuş çoğu insan sıradan düşünür. Yapacağı araştırma, çözeceği problemleri düşünen bilim insanı yönlü düşünür, tefekkür halindedir. Reiki, yoga yoğunlaşma şeklinde düşünce ile ilgilenir, zihni, düşüncelerini odaklar, tek bir noktaya sabitler, hareketine izin vermez.

4- Meditasyon

Bir de meditatif hal vardır. Meditasyon, gerçek namaz hali denebilir. Meditasyon nedir desem çoğu kişi; gözleri kapatıp yeşillikler, çiçekler, böcekler düşünüp, bağdaş kurup parmakları birleştirip ommm demek, bir de uzak doğu müziği açıp rahatlamak, rahatlayacağım diye düşünmek der. İşte koca bir yanlış ilk cümlede kendini belli eder. Düşünmek… Meditasyonda düşünmek yoktur, aksine düşünmemek vardır. Düşünmeyeceğim diye düşünmek değil, gerçekten düşünmemektir esas olan. Çabasız… Meditasyonda zihin yoktur, ötesine geçilir. Bir HAL, bir OLUŞ tur aslında. Tecrübe etmeden anlaşılamaz, çünkü anlayan zihin olduğundan, zihin zihinsizliği anlaması imkânsızdır. Diğer üç düşüncede kontrol edilsin, edilmesin zihin vardır. Meditasyonda ise zihinsizlik vardır.

Son bir örnekle toparlamaya çalışayım, hem de teorik olarak düşünme basamaklarından bahsetmiş oluruz.

Deniz kenarında bir banka oturup denizi seyretmeye başladınız (Evde televizyon karşısında film de olabilir baktığınız şeyin bir önemi yok).

1- Sıradan düşünceler hücum eder hemen, yukarıda bahsettiğimiz gibi silsile şeklinde alakasız düşünceler yığılır hemen. Eşinizle tartışmanız, alacağınız ayakkabı, kayınvalidenizin içinize oturan lafı mesela gelir aklınıza.

2-Ttefekkür… Sonra bir bakmışsınız o düşüncelerin yerini yarın toplantıda sunacağınız projeyi nasıl sunsam acaba düşünceleri almıştır mesela. Mantıklı sorular, mantıklı cevaplarla projeye doğru odaklanıyorsunuzdur. Şöylemi yapsam, böyle mi yapsam diye zihne yön verirsiniz

3- Yoğunlaşma… Sonra yorulmuş kafanızı kaldırır televizyondaki filme yoğunlaşırsınız mesela. Anlamaya çalışırsınız, filme iyice dalarsınız. Ya da karşınızdaki denize bakar durursunuz öyle, dalar gidersiniz.

4- Meditasyon… Bir de bakmışsınız ki ne deniz kalmış ne siz, ne izleyen kalmış, ne izlenen. Deniz siz, siz deniz olmuşsunuz. İkilik teke düşmüş, bir bütün olunmuş. Kimse, hiçbir şey kalmamış.

İşte meditatif hal bu zihinsizlik halini, zihnin ötesini deneyimlemektir.

Esas olan ise, bu halleri deneyimleyeni tanımak, zihni bilmek, zihnin efendisi olmak, zaten olduğunuzu hatırlamaktır. Unutmayın, zihin sizi yönetirse huzursuzluk hâkimdir. Zihni siz yönetmeye başladığınız an, huzur da beraberinde gelir.  Zihinsizliği düşünün artık…

Emine Nalçacı Maviş

4.10.1984 Ankara doğumlu. Lisans/Yüksek Lisans dahil tüm eğitimlerini Ankara'da aldı. Çocuk diş hekimi oldu. Ankara, Sinop, Düzce’de çalıştı. Evlendi. İstanbul’a geldi. Bilincine ışık yakarak, hayata bakışını, böylece hayatını değiştiren Reiki Hocası İsmail Bülbül ile tanıştı. Şu an Reiki 3b öğretmeni oldu. Reiki’yi bilime katmalıyım isteği ile Yeditepe Üniversitesi Fizyoloji bölümünde doktoraya başladı. Böylece bir kez daha insanın mükemmel yaratıldığına şahit oldu. Reiki Okulu’nda öğrendiği öğretilerin soyutluğunun doktora bilgilerinin somutluğu ile desteklendiğini görünce yürüdüğü yolun doğruluğundan emin oldu. Düşüp kalkmalarından sonra o yolda koştuğunu hissediyor. Dönüp duruyor bakalım. Allah sonunu hayır etsin. Bu arada bir kızı, bir oğlu oldu. Onlar ve yaşadığı hayat sayesinde sevgiyi, sabrı, merhameti ve tüm güzellikleri hayatına katmaya çalışıyor. 2022 sonu itibarıyla Usui Reiki Grandmaster 5&6.Aşama olmuştur.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler