Varoluş Dergisi

İÇİ BOŞALTILAN CÜMLELER – 1

“Anı Yaşa”

Bazen birileri birilerine ‘anı yaşa’ tavsiyesi veriyor.

Alt metinde, “Amaaan! Boşver gitsin, ölümlü dünya, düşünme, hayatın tadını çıkart” demeye çalışıyorlar.

Bazen de kişi kendi kendine ‘Ben artık anı yaşamak istiyorum’ diyor.

Alt metinde, aslında yaşadığını hissetmediği ve derinlerinde boşa geçirdiğini bildiği hayatını daha güzel ve anlamlı bir hale getirmek istiyor.

Tamamen anda olmak ve anı yaşamak zaten mümkün değil çünkü zihin insana gerçekten an’da yaşayacak kadar izin vermiyor.

Peki en azından olabildiği kadarı ile anı yaşasak olmaz mı?

Çok güzel olur.

Peki anı yaşamak istemek kötü bir şey mi?

Hayır değil.

Peki hayattan tat almayı istemek kötü bir şey mi?

Tabii ki de değil.

Benim ‘anı yaşamak’ kavramı ile anladığım şey; her eylemde mümkün olduğunca zihne kapılmadan o an orada olmak, o anın içinde yaşamak ve hatta çok küçücük anlarda o eylem olmaktır.

Araç kullanırken, sokakta yürürken, iş görüşmesinde, spor yaparken, yemek yerken, bir manzarayı izlerken, ailemizle eşimizle çocuklarımızla dostlarımızla zaman geçirirken, dans ederken…

Kısacası hayatımızın içindeki tüm eylemlerde, o eylemi yaparken insanın tüm varlığı ile orada bulunması halidir.

Kendi adıma, kendimi en çok an’da hissettiğim ve anı yaşadığımı hissettiğim an, tango yaptığım tüm an’lar oldu!

Peki bu kavram neden içi boşaltılan bir hâle gelmiştir?

Sanırım bunu en kolay aşağıdaki sorularla aktarabilirim.

Siz hiç biri ile tartışırken ‘tam da şu an, anı yaşamak istiyorum’ diyen birini gördünüz mü?

Siz hiç sevdiği bir insanı kaybeden birinin o yokluğun acısı ile kalbi yanarken ‘tam da şu an, anı yaşamak istiyorum’ dediğini duydunuz mu?

Günümüzde ‘anı yaşamak’ kavramı çoğunlukla, insanın yüzleşmekten korktuğu mutsuzluğuna, kaçmak istediği sorumluluklara, yaşamadığını hissettiği hayatına, içindeki o kocaman boşluğa çare olmasını umduğu bir maske haline gelmiştir.

Oysa ki ‘anı yaşamak’ kavramının içinde; sevinç içindeyken o sevinci yaşamak olduğu kadar acı içindeyken o acıyı yaşamak da vardır.

Varoluşun iki yüzü ‘an’da birlenemedikçe öğrendiğimiz kavramların nefsin oyuncağı haline gelerek bizim için birer savunma mekanizmalarına dönmesi kaçınılmazdır.

Gökçe YILMAZ

 

Gökçe Yılmaz

İsmim Gökçe Yılmaz. 1980 İstanbul doğumluyum. Nefes almaya başladığım andan itibaren İstanbul’da süren yaşamım 2015 yılından beri Bodrum’da devam ediyor.

Kendimi arama yolculuğum, ‘mutlu bir ilişki yaşama’ hayali ile başladı. Bu hayatta en çok sorun yaşadığım konu, kadın-erkek ilişkileriydi. İkili ilişkilerimde, değişen yüzler ile yaşadığım aynı sorunlar zaman içerisinde ruhumda dayanılmaz bir hale gelmişti. Bıçak kemiğe dayanmıştı ve artık bir şeyler değişmek zorundaydı. Okuduğum tüm kitaplar mutlu olmak için insanın kendini değiştirmesi gerektiğini söylüyordu ama hiçbiri kendimi nasıl değiştireceğimi tam olarak söylemiyordu. Kendimi değiştirmenin ve mutluluğa ulaşmanın yöntemini ararken daha önceden de araştırdığım ve bilgi sahibi olduğum Reiki’ye uyumlanmaya karar verdim. 2015 senesinde Usui Reiki ile başlayan yolculuğum, 2017 yılından itibaren Gurdjieff’in 4.Yol Öğretisi ile devam etti. 2018 senesinde Bütünsel Yaşam Koçluğu ve 2020 yılında da EFT Eğitimi aldım. 2020 senesinin Aralık ayında Yoga, Nefes ve Meditasyon çalışmaları hayatıma eklendi. Yaşadığım bir içsel bir çekilim sonucunda 2021 yılının Şubat ayında 4.Yol Öğretisinden Tasavvuf Öğretisine geçiş yaptım.

Bugün kendi üzerimde çalışmaya Tasavvuf Öğretisi ile birlikte Reiki, EFT, Yoga, Nefes ve Meditasyon teknikleri ile devam ediyorum.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler