Varoluş Dergisi

DİŞİM AŞINDI, BELİM BÜKÜLDÜ!

Geçen haftalarda günümüzün stresli insanının rahatlama yöntemi olan ‘bruksizm’ denilen diş sıkma alışkanlığından bahsetmiştim. Bu hafta da diş sıkma alışkanlığının da bir sonucu olan dişlerde aşınma ve benzer mekanizma ile oluşan bedenimizdeki bir karmaşadan bahsetmek istedim.

Dişlerde aşınma, dişin dış tabakası olan mine tabakasının ve bunun altındaki dentin tabakasının, kısaca diş sert dokularının patolojik yıkımı ile karakterizedir. Bu yıkım bir çok durumlardan kaynaklanabilir.

Diş gıcırdatma dişlerin üst kısımlarının aşınması için oldukça önemli bir etkendir örneğin. Bu tip aşınmaya atrizyon denilir. Asit ile etkileşime bağlı olarak diş dokularının kimyasal olarak çözünmesine erozyon, sert diş fırçalama gibi fiziksel etkenlere bağlı olarak oluşan aşınmalara abrazyon, diş sıkma gibi aşırı oklüzal stres etkisi ile dişlerin kole denilen diş eti ile birleşim yerlerinde oluşan aşınmalara ise abfraksiyon denilir.

Ben size bugün abfraksiyondan bahsedeceğim.

Dişlere, çiğneme sırasında oluşan fizyolojik kuvvetten daha fazla basınç yüklendiğinde, dişe yüklenen kuvvetten uzak bölgelerde, esas olarak kole denilen orta kısımlarda enerji birikimi olur. Bu enerji birikimi öncelikle mine dokusunda hücresel düzeyde eğilme/bükülmelere sebep olur. Sonra ise diğer dokularda. Kuvvet sürdükçe enerji daha da birikir ve aşınma mikro düzeyden makro düzeye geçer ve gözle görülür bir hal alır ve aşağıdaki resimdeki gibi bir tablo ortaya çıkar.

Diş sıkmanın kuvveti ne olacak da ta dişin ortasını bu hale getirecek diye düşünenlerdenseniz aşağıdaki resme bir bakın derim.

Eskiden sağlam olan bir teneke kutu. Teneke kutuya yumruk yapıp vurduğunuzu veya sürekli  olarak üstten basınç uyguladığınızı düşünün. Mantık aynı. Fazla kuvvetin enerjisi kutuda birikir ve kutunun bükülmesine neden olur. (Kaynağından emin değilim ama diş sıktığınızda çeneye 4 ton basınç uygulandığını duymuştum).

Şimdi bir de aşağıdaki resme bakın. Benzer bir tablo fark ettiniz mi? Beli bükülmüş insan tablosu…

Dişi eğen kuvvet çeneden, tenekeyi büken kuvvet elden gelirken, sapa sağlam beli büken  bu basınç nereden geliyor diye düşündüyseniz cevabını vereyim, bu basınç esas olarak zihnimizden geliyor. Zihnimizdeki düşüncelerden, düşüncelerle özdeşleşmiş duygulardan ve kalıplaşmış inançlarımızdan…

Normal şartlar altında, insan kendisi olduğunda, özü ile bir olduğunda tüm vücudu sorunsuz çalışır. Ayrıca zihni, ruhu ve vücudu da tam bir denge halindedir. Çakralar denge ve uyum içinde işler.

Ancak günümüzde özellikle zihin ve boğaz çakralarının çalışmalarında problem olduğunu ilgili çoğu kişi bilir. Çünkü günümüz insanı çok streslidir. Dikkati neredeyse tüm gün zihnindedir. Geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelere takılmış, plan halinde veya geçmişi ile savaş halindedir. Plan yapamadıkça, kaygılanmaktadır. Çoğu insan da hayatını, hayatındaki kişileri, işleri üzerinde yük görmekte, kendini bu yükün altında ezilmiş gibi hissetmektedir. Çoğu kişi de kendisi olamamaktan şikayetçidir. Ayıptan, günahtan, “elalem ne der”den içindekileri söyleyememekte, içinde biriktirmektedir. İşte bütün bunlar zihin ve boğaz çakralarında enerji birikimine sebep olmaktadır. Bu enerji birikimlerinin vücuda etkisi teneke kutuya tepeden sürekli uygulanan basınç gibidir. Tüm enerjinin üst çakralarda olması dengeyi bu yönde bozmaktadır. Sonuç olarak da kişi bunu üstünde ağırlık hissi olarak hissetmekte, bunu taşıyamayan bel de bükülmektedir.

Varsa böyle bir probleminiz düşünce ve duygularınıza ve bunların içeriklerine dikkat etmenizi, bu konu üzerine meditasyon yapmanızı öneririm. O zaman ne dediğimi daha iyi anlayacak ve düşünce ve duyguların bedeninize nasıl bu kadar etkili olabildiğini göreceksinizdir. Bu duygu/düşüncelerden özgürleştikçe hafifleyecek ve içten doğrulduğunuzu, dikleştiğinizi fark edeceksinizdir.

Bunların yanı sıra;

Reiki ile çakra dengelemesi yapın

Çok düşünmeyin

Üzerinize aldığınız fazla sorumlulukları paylaşın

Dürüst olun, içinizden gelenleri konuşun

Doğru nefes almayı öğrenin ve en önemlisi

kendiniz olun.

Teneke kutu içi dolu oldukça eğilmesi, bükülmesi zorlaşır, çünkü sağlamlaşır. Siz de içinizi özünüzle doldurarak yani kendiniz olarak  içten güçlenin. En önemlisi ise;

Sevin, kendinize inanın…

Dişlerse aşınma gibi bir probleminiz varsa da hiç korkmayın. Diş hekiminize gidin ve gerisini ona bırakın.

Sevgiyle kalın

Emine NALÇACI MAVİŞ

 

Emine Nalçacı Maviş

4.10.1984 Ankara doğumlu. Lisans/Yüksek Lisans dahil tüm eğitimlerini Ankara'da aldı. Çocuk diş hekimi oldu. Ankara, Sinop, Düzce’de çalıştı. Evlendi. İstanbul’a geldi. Bilincine ışık yakarak, hayata bakışını, böylece hayatını değiştiren Reiki Hocası İsmail Bülbül ile tanıştı. Şu an Reiki 3b öğretmeni oldu. Reiki’yi bilime katmalıyım isteği ile Yeditepe Üniversitesi Fizyoloji bölümünde doktoraya başladı. Böylece bir kez daha insanın mükemmel yaratıldığına şahit oldu. Reiki Okulu’nda öğrendiği öğretilerin soyutluğunun doktora bilgilerinin somutluğu ile desteklendiğini görünce yürüdüğü yolun doğruluğundan emin oldu. Düşüp kalkmalarından sonra o yolda koştuğunu hissediyor. Dönüp duruyor bakalım. Allah sonunu hayır etsin. Bu arada bir kızı, bir oğlu oldu. Onlar ve yaşadığı hayat sayesinde sevgiyi, sabrı, merhameti ve tüm güzellikleri hayatına katmaya çalışıyor. 2022 sonu itibarıyla Usui Reiki Grandmaster 5&6.Aşama olmuştur.

1 yorum

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler