Bir sorunumuz olduğunda saatlerce, günlerce, bazen haftalarca hatta bazen de aylarca düşünürüz. Bir çare ararız, çözümünü bulmak için kılı kırk yararız. Eviririz, çeviririz, elimizdeki tüm verileri gireriz zihnimize, yoklarız hafızamızı, tartarız kefedeki bilgileri. Ekleriz, böleriz, toplarız, yeri gelir eşi dostu ararız, fikir alırız. Akşam “tamam” der yatar, sabah “ne yapacağım ben?” çaresizliği ile uyanırız. İçselleştirdim sanır, eylem için ayaklanır, tam yapacakken yığılır kalırız. Ama bir an gelir ki, çaresizlik içinde girdiğimiz tuvaletten aydınlanıp çıkarız. Sonra bir de “Ben bunu neden daha önce düşünemedim?” diye kendimize kızarız.
Kızmayın. Bir beyin ağından bahsedeceğim şimdi size. Bu ağı öğrenin. Bir probleminiz olduğunda içinden çıkamıyorsanız çok fazla düşünmeden çözümünü beyne bırakın. Dertlere dalmayın. Çünkü çözüm dalınca değil çıkınca, yani düşününce değil, düşünmeyince geliyor. İlgili ağın adı, Default Mode Network (DMN) yani Varsayılan Mod Ağı.
Beynimizdeki bu ağ, kişinin daha önceden geliştirmiş olduğu düşünce kalıplarına uymayan düşünceleri ve bilgileri kapatan, bir indirgeme kapısı gibi davranan ve beyin dinlenim durumundayken çalışan ağlarından biri. Bu ağ, problemimiz için bir çözüm ararken kendimizi yararsız ve alakasız düşüncelere kaptırdığımızda bizi bu bilgi yığınında ezilmekten ve bu bilgilerle kafamızın karışmasından koruyan bir ağ. Koruduğu gibi içsel olarak da bize bilgi göndererek bizi çözüme kavuşturan bir ağ. Bu ağ dışsal bilgi ile değil içsel bilgi ile çalışıyor ve hiç ummadığımız bir anda bize çareyi getiriyor.
Default Mode Network, beyinde prefrontal korteks, posterior parietal korteks, posterior singulat korteks, anguler gyrus bölgelerini içeren ve insanın dış dünyaya odaklanmadığı durumlarda aktifleşen bir beyin ağıdır. Zihnimiz dışa değil içe döndüğünde, yani dışımızda bir şeye odaklanmadığımızda, mesela meditasyon yaptığımızda, hayal kurduğumuzda veya ibadet ettiğimizde veya kim olduğumuzu sorguladığımızda kısaca içsel olarak kendi zihinsel sürecimize yöneldiğimizde etkin hale gelir. İnsanın kendini tanıma yeteneği ve kendi zihinsel süreçlerini anlama becerisi bu ağ ile ilişkilidir. Kendini fark etme, öz farkındalık, zihnini, duygu ve düşüncelerini anlama ve anlamlandırma becerisini içerir.
Çok iyi bir ağ olarak söz ettim ama beyin bu! Dikkatli ve dengeli olmak gerekir, yoksa denge hepten şaşıverir. Bu yüzden bu ağı da çok çalıştırmamak gerekir. Çünkü bu ağın aşırı aktif olması durumunda kişinin dikkati dış dünyadan içe dönük düşüncelere fazla kayabilir. bu durum da zihinsel dalgalanmalara ve dikkat dağınıklığına yol açabilmektedir. Örneğin, bir arkadaş ortamındasınız, sohbet muhabbet gayet güzel. Sonra size bir olayla ilgili fikriniz soruldu, siz de düşüncelerinizi ortamda paylaştınız. Sonra size ilgi olmadı. Çok bozuldunuz ve zihninizde kendinizi yerden yere vuran bir düşünce bombardımanı başladı. Aptal olduğunuzu bile düşündünüz. Olumsuz öz eleştirinin ardı arkası kesilmedi. İşte sebep DFN. Yani bu ağ fazlası ile aktif demektir. Bu ağ aşırı aktif olduğu durumlarda, olumsuz düşüncelerin zihinde sürekli dönüp durması, kişinin olumsuz düşüncelere saplanması olabilmektedir. Aman dikkat diyeyim.
Biz hayatın içinde, hayat bizim içimizde. Hem dışarıda, hem içeride. Her yerde olması gereken denge. Ondan sadece içe dönmemeli, dış dünya ile bağlantıyı kesmemeli, dışa da kendini kaptırmamalı ki iç sesleri duyabilmeli, içten geleni görebilmeli ki çare bulabilmeli…
Emine NALÇACI MAVİŞ
Mükemmel aydınlatıcı bir ‘Aydınlanma’ yazısı olmuş ellerine yüreğine sağlık olsun canım benim 😇