Cinsel Enerji, her şeyi mümkün kılan en temel yaratıcı enerji; genellikle yanlış ya da eksik anlaşılıp kullandıklarımızdan… Tüm varoluş ve insanda devinim ve dönüşüm halinde olan bu yaşamsal kök enerji sadece zevk ya da soy devam aracı olarak değil; ilahi, amaçlı, tekamüle tabi ana şalter olarak sayısız boyut ve açılım barındırır. Her çakrada cinsel enerji farklı can bulur, farklı anlam taşır ve farklı yaşanır. Varlık; sadece biyolojik / fiziksel olarak erkek ya da kadın özelliklerini ve kutupsallığını değil; eril ve dişil özellikleri de barındıran tam bir denge bütünüdür. Cinsiyet ise; frekans yükseltici ve dengeleyici ihtiyaç ve dersler doğrultusundaki seçimlere uygun olarak, varlığın deneyimlemeyi arzuladığı düzlem ve plandaki yapısal bir veçhesidir.
Kutbiyetlere birbirinden ayrı, bağımsız, hiyerarşik olarak odaklanıldığında biz kendimize, dolayısıyla karşımızdakine de önce ya da tehlikeli biçimde sadece kadın ya da erkek olarak bakar, nihayetinde bütünsel bir insan, bir birey ve varlık olunduğunu unutur, denge ve akışı bozarız, bu da enerji sisteminde çok boyutlu tıkanmalara yol açar. Bu tıkanmalar kök çakradan başlayarak ilerler ki, bu konu hara çakrasında tıkanıp kalmış olan bizim toplumumuzda travmatik bir ortak ders ve açandır. Cinsel kimlik; diğer tüm kimlikler gibi bir parçamızdır; fakat tümüyle bizi tanımlayacak bir şey değildir, cinsel enerjiyse her enerjiye dönüşen olduğundan bu böyle değildir aradaki fark bu. Bu öğrenilemeyip dengelenemediğinde, cinsel kimlik tüm varlık alanlarında farklı biçimlerde tahakküm kurmaya, sınırlamaya ve tehdit etmeye başlar. Lakin birey içine doğduğu toplum, kültür ve dünya görüşünden ayrı düşünülemez, dolayısıyla hepimiz cinsel enerjinin hatalı kodlanmasıyla sorun yaşayan bu toplum ve dünyanın üyesi olarak oldukça trajik bir geçmiş yükleniriz. Bu alan; istisnasız hepimizin derinden, dramatik biçimde yaşadığı, bazılarımızın içinden çıktığı, bazılarımızın çıkamadığı, bazılarımızın farkında bile olmadığı, bazılarımızın da çıkmak istemediği en köklü, temel tekamül alanlarındandır. O nedenle, cinsel enerjinin akışı hizalanmadığında, seçilen öğrenilmediğinde diğer alanların çözülmesi, oralara ulaşılması, onlarla beslenilmesi ve ilerlenmesi de pek mümkün değil. Cinsel enerji dengeyle dönüştürülmek, yükseltilmek, yükselmek ve kabul içindir, biçimsel bir değişim, ikame, alçaltılmak, alçaltmak ve red için değil.
Cinsel Enerji; doğal olarak kök çakradan başlayıp merkezlenerek akış halinde ve dengeli bir yol izlerse yükselip dönüşerek tüm alanlarda kullanıma açık, yüksek, dengeli enerjiler yaratarak ve semavi kanallardan gelen enerjileri de doğru biçimde kullanarak bir bütün olarak ilerlemeyi sağlar. Oysa; doğduğumuz andan itibaren insanın özüne, yaratılışına karşı merakı ve arayışı en korkulan olarak ötekileştirilir. Cinsel enerji binbir türlü yol ve kanalla dış kaynaklar, onların içselleşen sesi ve kendimiz tarafından bastırılır, kısıtlanır, yasaklanır, ayıplanır, küçümsenir, görmezden gelinir ya da dengesizce ona tapınılır, isyan aracı yapılır. Kadınların cinsel kimlikleri, erkeklerinse dişil tarafları örtülür, dilimden korkulur, erilse zaten bir tür mutasyona uğratılır ve kadının da erkeğin de kendi cinsel kimlikleri, negatif kutbiyetle olan ilişkileri ve kendi içlerindeki eril dişil taraflar sakat bırakılır. Utanılan, suçlanan, varlığı yok sayılan cinsel enerji de tüm yargıladığımız öz parçalarımız gibi dirence direnç gösterir ve olmadık şekillerde patlayan, dengesizleşen, yüz değiştiren bir enerji olarak zehirler.
Bu alandaki farklı niteliklerdeki blokaj, sapma ya da yansımaları, cinsel kimlikle aşırı özdeşleşme olarak deneyimleriz; karşı cins üzerinde iktidar kurmaya dayanan enerjinin tüm fiziksel ya da süptil negatif kuvvet uygulamaları (mesela tecavüz ya da kadının cinsel kimliğini tahakküm kurma aracı olarak kullanması), hastalıklar, cinsel ilişkiler üzerinden paylaşılan enerjinin nitelikleri, karşıdakini sadece bir araç / nesne / cinsel kimlik olarak gören, ötekileştiren yönelimler, aşırı yüklü ya da yoksun bedensel imajlar, cinsel enerjideki sıkıntıdan kaynaklanan yargı, düşünce, duygu, inançlar ve davranışlar, değersizlik, kayıp ve korku projeksiyonları, “çağdaş” cinsellik / beden söylemleri, toplumsal ilişkiler, düzenlemeler, gelenek görenekler, dilin kullanımı, cinsel fanteziler ve rüyalar şeklinde sayısız tezahürü okuyabilirsiniz bu açıdan. Peki nasıl sağlıklı ve dengeli bir cinsel enerjiye sahip olabiliriz? Siz bu yazıdakileri kendiniz ve çevreniz üzerinde düşünürken bu da bir sonraki yazının konusu olsun.
Ahu BİRLİK
Yorum yap