Varoluş Dergisi

AH BİR BİLSEK!

Hayatını dilediği gibi inşa eden insanlar sizce nasıl yapıyorlar? Amaaan yaşıyoruz işte diyenlerden misiniz? Yoksa ah bir bilsek diyenlerden misiniz? Hangisi olursanız olun gelin beraber yaratım gücümüzün keşfine varalım.

Hayatımızda her şey güllük gülistanlık gitmediğinde hemen herkes bunu normal kabul eder. Bazı dönemler vardır bizi ciddi anlamda zorlar. O kadar aşağı çeker ki bizi, zannederiz ki asla oradan çıkamayız, asla bunu değiştiremeyiz. Biz dış dünyayı değiştirmeye çalıştıkça aslında yürüme bandında yürüdüğümüzü bilemeyiz ve sonra da döner deriz ki hayatımdaki insanlar değişti, eşim değişti, işim değişti, falan değişti, filan değişti zorlandığım yer değişmedi. Değişmez… Biz kendi gücümüzün farkına varıp aslında kendimizi değiştirdiğimizde yani düşünce kalıplarımızı, duygu durumumuzu farklılaştırdığımızda dış dünyamızın da değiştiğini bilemeyiz. Yetişirken öğretirler ateşe dokunursan yakar, üşürsen üstünü kalınlaştırırsın, acıkırsan yemek yersin, spor yaparsan kasların gelişir… Ama demezler ki sen kendini tanıdığın, bildiğin kadar kolay yaşarsın. Sonra debelenir dururuz neden hayatımda aşk yok, neden sağlıklı ilişkiler kuramıyorum, neden istediğim bir işte çalışmıyorum, neden her şeyi yapmama rağmen kilo veremiyorum, neden istediğim evde oturmuyorum diye devam edip giden herkesin hayatında ne kadar da çok istese olduramadığı bir isteği ya da istekler silsilesi vardır.

Düşünmek insan için verilmiş hem en güzel hediye hem de en zorlu rakiptir. Dünya’da hayatta kalabilmek için düşünerek yaşamaya ihtiyacımız olduğu aşikardır. Diğer taraftan her şeyi düşünerek ve çabalayarak da olduramadığımız bir gerçek. Farkında olmadığımız şey ise olduramadığımız şeylerin önündeki engelin sadece kendimiz olması. Peki ama neden her türlü çabayı yapmamıza rağmen yine de olmaz? Çünkü evrende biz kabul etsek de etmesek de işleyen bazı spiritüel yasalar vardır. Tanrı’nın varlığını yürekten hissetmemize vesile olan ilahi düzen o kadar güzel işliyor ki farkına vardığımızda hayran kalmamak elde olmuyor.

Bir şeyi gerçekten istiyorsak ve elde edemiyorsak onun önündeki engelleri şöyle ifade edebilirim, evrende benzer enerji benzer enerjiyi çeker ve hangi frekansta titreşirsek aslında hayatımıza da onu davet ederiz. Gün içerisinde hangi frekanslarda olduğumuz duygu durumumuza göre elbette değişiklik gösterir. Fakat genel anlamda olumsuz sürekli şikayet eden bir kişiysek frekansımız düşüktür ve dilediğimiz şey huzur, neşe gibi yüksek frekanslı bir şey ise titreşim seviyemiz bunu hayatımızda yaratmaya yetmeyecektir. Olumlu bir insanım yine de olmuyor diyenlerdenseniz işte o zaman bilinçaltı devrededir. Bilincimizden yayılan frekanslar var evet, bir de bilinçaltından yayın yaptığımız frekansımız vardır. Bilinçaltımızı tanımadığımızda aslında kendimizi de tanımayız.

Bilinçaltından yayılan frekansları değiştirip dönüştürebilen kişi kalpten istediği her şeyi yaratma gücüne de sahiptir. Kalpten diyorum çünkü bedenimizde frekansı en yüksek olan çakramız kalp çakrasıdır. Zaten eğer zihnimizden değil de kalpten istersek bir şeyi, olur hatta muhakkak olur. Benim tecrübem bilinçaltı istediği kadar kirli olsun bazen o kadar çok, kuvvetli ve yürekten isteriz ki bunun önünde hiç bir şey direnemez. Ben bunu bir nevi baypas noktası gibi düşünüyorum. Niyet çizgimizden direkt ilahiye bağlanan, özümüzden gelen titreşimle biz bunu yapabiliyoruz.

Bir de bir başkası bizim için kalpten dilerse gerçek olur orada da aynı mantık vardır sadece kalpten ister, zihin devrede değildir.

Öyleyse düşünceyi devreden çıkartarak her gün belli zaman aralığında dilediğimiz o şey her ne ise onun hayalini kursak o frekansa bürünsek ve bunu tekrarlı yapsak hayatımızda onu yaratmaz mıyız? Tabii ki yaratırız. En önemli nokta şudur ki dünyada her şey biraz zaman alır ve her şey çaba ister. İstikrarımızı bozmadan disiplinli bir şekilde frekansımız üzerinde çalışmak mı yoksa dış dünyada çabalayıp çabalayıp olduramamak mı?

Sevgilerimle.

Sultan Merve GÜZEL

Sultan Merve Güzel

1989’da İzmir’de doğdum. Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldum ve Uluslararası Ticaret ve Pazarlama bölümünde yüksek lisans yaptım. İş yaşantıma özel sektörde başladım ve devam etmekteyim. Madalyonun diğer tarafında ise var olduğumdan beri sürdürdüğüm yaşantım var.
Eğitim-öğretim hayatımız boyunca her ne kadar hep beş duyu organımızla algılayabildiklerimize odaklanılsa da zamanla, üzerine düşündükçe, maddenin sadece maneviyatın şekil bulmuş hali olduğunu fark ettim. Çocukluğumdan beri varlığını derinlerimde hissettiğim ve dış dünyada etkilerini gördüğüm spiritüel tarafımın peşinden gitmek ise varlığımın amacı oldu. Can hocam, İsmail Bülbül ile tanışmak ise yolumda ışık oldu. Reiki Master (3b) seviyesindeyim ve beni kendime taşıyan, dengede tutan en iyi aracım oldu diyebilirim. Benliğimizde gizlediğimiz, hem kendi potansiyelime ulaşmak hem de insanların dengede, huzurlu olabilmeleri için, potansiyellerini ortaya çıkarmak ve onlara yardım etmek ise yürüdüğüm yolu sonsuza taşıyor.
Sevgiyle…

2 yorumlar

  • Çok güzel, çok sade bir anlatım. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Bahsettiiğiniz gibi çekim yasasına göre söylediğimiz ve odaklandığımız şey bize verilir. Bu nedenle iyi düşünüp iyi yaşamamız elzem dir.

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler