Varoluş Dergisi

VAKTİ GELİNCE

‘Sadece bugünlük içeyim yarın bırakacağım,’ dedi Ferit, Nazlı’ya.

‘Yaşadığım son günmüş gibi içmek istiyorum ve sonra ne olacaksa olsun..’

Nazlı Ferit’e umutsuz gözlerle bakmakla yetindi. Çünkü bu ‘son gün’ hikayesine alışkındı.

Elinden geleni yapmıştı Nazlı son 2 sene içerisinde.. Araştırmadığı yazı, konuşmadığı doktor kalmamıştı. Kendisi sağlıklıydı, çok sevdiği ve sağlıklı gözlerle bakan Ferit’i görmek içindi bütün çabası.

Nazlı çok yorulmuştu ve pes etmek üzere olduğu her an Ferit onu alkolü bırakacağı ve daha iyi birine dönüşeceği konusunda ikna etmeyi başarıyordu.

Ama bu sefer bir şey oldu ve Nazlı, Ferit’in bu seferki sözlerine inanmadı. İçindeki umut tanecikleri ufalarak yok oldu bir anda..

Birden durdu ve aynadaki silüetine bakarak; ‘Ben ne yapıyorum böyle? Bu ne hal? İçen ben değilim ama sanki içiyormuşum gibi gözlerimin altı mor, yüzüm solgun ve yaşama sevincim yok olmuş,’ dedi kendi kendine.. Evet Nazlı, Ferit’in inişli çıkışlı ruh hali neyse birebir onunla aynı şeyleri yaşadığını fark etmişti. 2 sene boyunca sanki gözünde bir perde vardı. O perde son kalan umut tanesinin gidişiyle aralanıverdi.

Hemen duşa girdi sanki üzerindeki ağırlığı bu şekilde atacağına inanmıştı. Elini, yüzünü, vücudunu keseliyor ve üstündeki ağırlığın gitmesi için dualar ediyordu. Bir yandan da fark etmenin verdiği heyecanı taşıyordu içinde. Evet kendini Ferit’le o kadar bütünleştirmişti ki kendisinin farkında bile olmamıştı 2 yıl boyunca..

Duştan çıktı ve sıcak suyun verdiği hafiflemeyle koltuğa uzanıp uyuyakaldı. Sanki bu uyku onun çok uzun zamandır ihtiyacı olan şeydi. Her şeyden uzak ve acısız..

Rüyasında bir bahçede olduğunu gördü, üstünde beyaz bir elbise, ayakları çimlere basar vaziyette, fakat aklı bir yandan Ferit’inde..

Yürümeye devam ederken ileride iki kişilik bir bankta üzerinde beyaz bir elbise ile oturan bir kadın gördü. Merak etti ve usulca kadının yanına yaklaştı..

Ürkek ama meraklı bir ses tonuyla ‘Merhaba’ deyiverdi Nazlı.. Kadın gülümseyerek Nazlı’ya, ‘Merhaba Nazlı’ dedi. Nazlı şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı çünkü karşısındaki kişi kendisiydi.

‘Nasıl olabilir bu?’ dedi Nazlı kendi silüetine.

‘Burası rüyalar alemi burada her şey mümkün,’ dedi Nazlı’nın silüeti muzır bir ses tonuyla. Bu hal Nazlı’ya tanıdık gelmişti. 2 sene önce aynı muzırlıkları kendi de yapardı.

‘Gel otur yanıma, seninle biraz konuşalım,’ dedi Nazlı’nın silüeti.

‘Çok mu seviyorsun bu adamı?’

‘Evet hem de çok seviyorum.’

‘Peki o seni seviyor mu?

‘Öyle olduğunu düşünüyor ve hissediyorum,’ dedi Nazlı tereddütlü bir ses tonuyla. Çünkü uzun zamandır Ferit’i iyi etme çabasıyla kendinden verdiği tavizlerle geçmişti vaktinin çoğu. Ferit’ten yaptığı iyilikl

erin karşılığını beklememiş olsa da çoğu zaman alkole tercih edilmişti.

O bunları düşünürken silüet ona:

‘Peki kendini seviyor musun?’ diye sordu.

‘Hımm şey seviyorum galiba ama bugün aynaya baktığımda kendimden korktum, gördüğüm kişi ben değilmişim gibi geldi,’ dedi.

‘Sen kendine inancını yitirmişsin,’ dedi siluet şefkatli bir sesle. ‘İyi bildiğin bir konu çekim yasası. Sen kendi değerinin farkında olmadığın için bunu fark edebilmen için Ferit’i kendine çekmişsin. O da senin gibi iyi biri ama kendi değerini bilmiyor ve daha da öteye geçerek bunu alkolle kapatmaya çalışıyor. Sen de sevgiyi karşıdan alabilmek için sürekli ona yaranma çabası halindesin. Kendi merkezinden çıkıp onu iyi etmek için elinden geleni yapıyorsun. Evet onun iyi olmasını istiyorsun senin doğan bu çok güzel ama kendi merkezinden çıkarak ve kendini görmezden gelerek onu iyi edemezsin. Senin bu yaptığının adına ‘sempati’ deniyor. Birebirde onun yaşadığının aynısını yaşamak.. Ama ihtiyacın olan şey sempati değil ‘empati’.

Empati kurduğunda onu anlar, dinler, çözüm bulması için yardım edersin ama aynı şekilde onun acısını sen yaşıyor gibi olmazsın. Hem kendini sevdiğin zaman bunu çevrene yayarsın ve benzer frekanslarla etkileşime girersin. Kim bilir eğer Ferit’in de hayat yolculuğunda bunları fark etmek varsa o da sendeki bu değişimi görerek kendine çekidüzen vermeye başlar. Ama onun dediklerine inanarak veya onun ruh haline bürünerek ona onun haliyle yansıma yaparsın ancak.’

Nazlı: ‘Çok dua ettim ve çabaladım onu bu halden çıkarabilmek için. Aynaya baktığımda Ferit’i görür gibi oldum. O kadar bütünleşmişim ki onunla, kendimi unutmuşum. O an bir kıvılcım yandı içimde ve şimdi buradayım.’

Nazlı’nın silüeti: ‘Evet kendini fark ettiğin için, artık kendine dönme zamanın geldi. Bu hayatta herkesin bir parmak izi var ve herkes önce kendi hikayesinin başrolünde. Ferit’le yaşadıkların için ona ve kendine teşekkür etmelisin. Çünkü Ferit sana farkında olmadığın gerçek Nazlı’yı bulabilmen için, bugün burada seninle buluşabilmemiz için vesile oldu. Haydi geri dön ve yapman gerekenleri yap! Kendini sev ve kendini tamir et.’

Nazlı: ‘Ya sonra? Ferit’te benimle birlikte değişecek ve iyileşecek mi?’

Nazlı’nın silüeti: ‘Bunu ikimizde bilemeyiz. Onun hayat yolcuğu ve kader planı bunu gösterecek. Sen kendin için ilk adımı at ve ona örnek ol. Gerisi ilahi planın işi, ona bırak her şeyi..’

Nazlı’nın içine birden huzur doldu ve derin bir oh çekti. Kendi silüetine sarılmak için izin istedi ve kalp hizasında sıkı sıkı sarıldılar birbirlerine..

Nazlı’nın silüeti muzır ses tonuyla: ‘Yine görüşeceğiz evlat ama bu sefer rüyalarda değil her an’ deyiverdi.

Nazlı ısrarla çalınan kapının ziline uyandı. Üstünü örtmediği için hafif üşümüştü. Kapıyı açmaya gitti. Karşısında Ferit vardı. Elinde bir buket çiçek ve uzun süredir tedavi için gitmeye direndiği hastanenin giriş için kayıt belgeleri..

Hikayenin devamı nereye evrilir bilinmez ama Nazlı kendinin farkına vardı ve kendini sevme yolculuğuna bir kere çıktı, Ferit’li veya Ferit’siz.. Bu yoldan dönüş yok.. 😊

Bu yolculuğa çıkan herkese kolaylıklar dilerim. Kiminin başlangıç noktası bir Ferit ya da bir Ayşe olur.

Ya da Tapduk Emre’nin dediği gibi:

Uyanma vakti geldiyse, bir uyandıran olur elbet! Kimine Hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot… Kimine açan çiçek, kimine akan su, kimine dilsiz taş.’

Esra YILMAZ

Esra Yılmaz Aslan

2009 Yılında Reiki ile 2011'de de İsmail Bülbül hocamla tanıştım. Reiki 3b Öğretmeniyim. Kendimi tanıma evresini yaşarken insanlara faydalı olabilmek amacındayım.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler