Varoluş Dergisi

TEKAMÜLDE EKONOMİK KURAKLIK: ‘’KAPI ARALIK’’

Günümüzde insan hayatının pozitife yönlenmesinde büyük rol oynayan inanç olgusunun, birkaç sayfa okuma yaparak idrak edilemeyecek tekamül kelimesinin içeriği ile yakinen alakalı olması tesadüf değildir. Bu gibi iç içe geçmiş birçok kavram, araştırmalar ile ancak bir anlam kazanmaktadır.

Birçok araç, tekamülde yalnız olmayan insanoğlunun kullanımına sunulmuştur. Maddi gücü temsil eden para, ilk akla gelen değişim aracıdır. Mal ve eşyalar, bir şekilde buna dönüşmelidir. Benzer şekilde, takas yöntemi ile de, taşınmazların ikame edilebilmesi söz konusudur.

Bu dünyaya ait hissetmemizi sağlayan ve varoluşumuzu temsil eden kök çakramız ile bağlantılı olan para, dünyevi isteklerimizin gerçekleşmesi sağlamaktadır. Her ne kadar kendimizi iyi niyete göre sınıflandırmaya çalışsak da, para olmadan maalesef bu diyardaki işlerimizin bir kısmı henüz  daha tamamlanmadan son bulacaktır. Geçmiş zamanlarda kendilerini hak yoluna adamış dervişler gibi olmadığımıza göre, hayatımızın gerçeği olan bu etkeni göz ardı etmemiz imkansız görünmektedir.

Yaşadığımız coğrafyada bu değişim aracının, son yıllarda büyük bir yıkım süreci ile karşı karşıya olduğu gerçektir. Eğitim öğretim süreci ile ilişkili olan bu durum, özellikle genç nesilin hayallerine set çekmektedir. Yükseköğrenim talebinde bulunan milyonlarca gencimiz, eğitim ümidi ile yanlış tercihler yapmak zorunda kalmaktadır. İstenmeden okunan bölümler, verimli olmayacak personel açığını kapıyor gibi bir durum söz konusudur. Verilen eğitimde öğrenilen bilgiler sadece gerçekten kullanıldığında, yani uygulandığında, bir itici güce dönüşecektir. İstenmeyerek yapılan birçok tercih, ileriki yaşamlarında insanların mutsuz olmasına neden olmaktadır. Bu da elbette ki ‘’madem mutlu olamıyorum, neden yaşıyorum’’ sorusunu akla getirmektedir.

Zeka seviyesini ve yönlendirmesini aktif olarak kullanamayan toplumları belirli yaptırımlar beklemektedir. Teknisyen, tekniker gibi ara elemanların kolayca bulunamadığı ülkeler, insan gücü gerektiren iş kollarında kadro sıkıntısı yaşamaktadır. Bir ülkenin ekonomik gücünde, insanların yeteneklerinin doğru bir biçimde kullanılması elzemdir. Her işi yapacak birileri olacağı gibi, her kişinin de yetenekli olduğu bir alan elbette ki vardır.

Tekamül yolunda dünyevi arzularına ulaşamayan insanoğlu, farkındalığı henüz gelişmemiş ise durumu yanlış yorumlayıp hatalı kararlar verebilir. Herhangi bir olayda, çok rahat bir şekilde peşin hüküm veren insanların tutumları, bu konuya çarpıcı bir örnek olabilir.

Yargılama yeteneğinin sadece kendinde bulunduğunu zanneden, kısaca ego travması yada ego çarpması yaşayan insanlar, kendi hatalarının bulunduğu düzlemde cahillikleri ile savaşa dururken, diğer tarafta kabullenişin haklı gururunu ve huzurunu yaşayan kişiler yer almaktadır. Her şey dengede olması gerektiğinden, yaşam döngüsü de binbir örnek ile bu iki uç kesimi aynı düzlemde bizlere göstermeye devam edecektir.

Maddi durum yetersizliği, birçok insanın anksiyete rahatsızlığına yakalanma olasılığını artıran en önemli etkenlerden biridir. Sosyo-ekonomik açıdan kısaca geçim derdine düşen insanlar, hayattan zevk almayı bırakın, hayatlarına son vermeyi dahi düşünmektedirler. Yıl bazında intihar vakalarına bakıldığında, birçoğunun sebebinin bilinmediği verisi ile karşılaşmaktayız. Yeterince korkutucu olan bu tablo, ne yazık ki emek sarfetmeden kazanç bulmaya yönelen insanların itici gücü de olmaktadır. Bu şekilde sağlanan haksız kazançlar, tekamül sürecine de zarar vermektedir. Tabii ki  o planda olması gereken bu değil ise…

Bizlerin yaratımında hamurumuza eklenen yetenekler, dünya hayatında kullanmamız için heybelerimize konan hediyelerdir. Ticari zekası olan birçok kişi, henüz tam olarak eğitim almadan birçok iş gücünde aktif kazanç sağlamaya başlamaktadır ve bu döngü hep devam edecektir. Serbest piyasa gibi görünen bu durum, birçok fikri ve mülkiyet haklarının çalınmasına öncülük etmektedir.  Ateşten denizler de olsa, bilginin gidip alınması gerektiğini savunan İslam inancına göre bu durum zıt düşmektedir. Hiç eğitim almayan insanların daha varlıklı olması ve aslında çok eğitimli insanların hiçbir mal varlığına sahip olmaması gibi birçok tezat örnek bulunmaktadır. Peki tüm bunların sebebi nedir?

İnsan toplumsal bir varlıktır. Yaşamak için diğer insanlara ihtiyacı vardır. Bu sebepledir ki iletişim konusu büyük önem arz etmektedir. Zengin ve fakirin bir arada olması bir zorunluluktur. Zira aksi durumda tüm toplum fakir olsa, kim onlara yardım edecektir? Bu soru şu şekilde de destek kazanmaktadır: Kabile ve milletlere ayrılan insanoğlundan neden birden fazla ırk yaratılmıştır?  Herkes patron olsa kim iş yapacak? Zengin fakirin iş gücüne, fakir de zenginin parasına muhtaçtır. Bu şekilde iki kesim arasında iletişim olacak ve sınanmalar gerçekleşecektir.

Dengelerin düzene girmesi açısından, ilginçtir ki, sadaka ve zekat kavramları bizlere öğretilmiştir. Bu kadar detaylı bir bilgilendirmeye nail olan insanoğlu, hala daha cevap aramaya devam etmektedir. Tüm örneklerin yeterli gelmediği kişilerde bazı güçlü açılımlar eksik kaldığından, belki de tekamül ile tüm açıkların kapatılması amaçlanmıştır. Bu yolculukta, beden dışında bir varlık olduğumuzu kabul etmek gerekmektedir. Aslında her şey birdir. Yine kutsal kitaptaki ‘’Hepiniz ona döndürüleceksiniz’’ ayetine tekabül eden meal, bu kuramı açıklayıcı niteliktedir.

Hepimiz mal ve canlarımız, evlatlarımız ile sınanıyoruz. Kutsal kitaptaki ‘’Bakalım sabredecek misiniz’’ şeklindeki ayet ise gerçeklere büyük bir fener tutmaktadır. Burada önemli olan bir olgu da sabretmektir. Bolluk ve bereketin karşılığı şükür, hastalık ve musibetlerin ise sabırdır. Şüphesiz Allah katında en değerlimiz takvası en yüksek olanlarımızdır.

Bilgiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmayı ısrarla isteyen insanoğlu, yanlış yollara sapabilmektedir. Hakkı gasp edilen birçok ruh, hesap gününde bunları geri almak üzere bir uykudan uyanacaktır.

Hazır uyku demişken, aslında dünya hayatında uyuduğumuzun farkında olmak bile, gelişim sürecimizdeki büyük bir parçanın tamamlanmasını sağlayacaktır. Öldükten sonra uyanacak olan insanoğlu için, zekasını şimdiden kullanmaya başlamak, ruhsal plandaki en değerli serveti olacaktır.

Gün içerisindeki davranışlarımızın sonucunda sınıflandırılan ameller, niyetlerimize göre şekillenmektedir. Gökte, hepimizin bilmesi gereken iki önemli kapı vardır. Birinden amellerimiz yükselirken, diğerinden rızıklarımız aşağı inmektedir. En nihayetinde bu bilgi, insanlarda bir teslimiyet duygusu oluşturmaktadır.

Rızık kapısının sahibi olan yaratıcı, canlıları var etme sürecine şu sözünü de eklemiştir: “Muhakkak ki Allah, bütün rızıkları veren, sonsuz kudret ve sarsılmaz kuvvet sahibi olandır.” Şu ayetle de gene rızık konusu bizlerin metaneti için desteklenmiştir: “Göklerin ve yerin anahtarları O’nun (kudret elindedir). O, dilediğine rızkı genişletip yayar ve (dilediğinden de) kısıp daraltır. Çünkü O, her şeyi hakkıyla bilendir.” Herkes aslında rızkı ile doğmaktadır diye devam ediyor.

Hemen bu noktada, bu konu hakkında daha detaylı bilgi için “spatyom” kelimesini araştırmanızı tavsiye edeceğim.

Korku ve endişe içinde yaşanan hayatların yok oluşu, dengesiz rızık dağılımı olduğunu düşünen kesim için sanki tapılacak bir bilgi niteliğindedir. Halbuki herkesin bolluk ve bereket kavramından belirli bir nasibi bulunmaktadır. Hepimizin varlıklı olduğu dünyada, sınanma nasıl olacaktır? Peki neden sınanıyoruz? Ayrıca tüm dileklerimizin kabul olması, sizce de bir kaosa sebep olmaz mıydı? O benim arkamdan konuşmuş, keşke başına kötü bir şey gelse. Dünyadaki tüm su kaynaklarının benim emrimde olmasını istiyorum! Tüm ticaret yolları, tek bir kişinin tekelinde olsa nasıl olurdu? Örnekleri yazarken bile yeterince rahatsızlık hissetmek, arz ve talep dengesinin bu yönde neden olamayacağının en büyük göstergesidir.

Maalesef sakin ve dingin olamıyoruz. Farkındalık kazanmak yerine, çabucak hüküm vermeyi seviyoruz. Her şey bizim istediğimiz gibi olsun ve elbette mükemmel olsun istiyoruz. İçimizde büyüyen öfke, bizleri isyana sürüklüyor. Kontrol edilemeyen ego, atmosferle savaş halinde büyümeye devam ediyor.

Hala şu yılarda dünyada birçok savaş mevcut. Peki ne için? ‘’Kapı Aralık’’ etkisi burada devreye giriyor. Asla kapanmaması gereken birçok kapıyı zorla itelemeye çalışıyoruz. Tabii ki bu esnada yaratıcının düzenini bozmaya cesaret eden insanoğlunu da birçok yaptırım bekliyor.

Ekonomik olarak zor durumda olan birçok kişiyi teskin etmek gerekmektedir. Her şey para değildir. Maalesef o olmadan da olmamaktadır. Yozlaşmış bir toplum içinde temiz kalmak ne denli zor olsa da, seçimlerimizi daha doğru ve usulüne uygun yapmalıyız. Aklımızı kullanmak, bizde zaten var olan esmaların açılmasını sağlayarak, rızkımızı bize doğru süratle taşıyacaktır. Kamil ve doğru insan kavramlarının altını doldurmaya çalışmak da bu sürecin hızlanmasına yardımcı olacaktır. Çalışan  ve emek veren kişiye yaratıcı, daima servetinden bir paylaşım yapacaktır.

Ölüm gerçeği maalesef ki herkese ağzının payını vermektedir. Bu konuda yorum yapmaya ehliyetli olmak, yaşam sürecinin yeterince anlaşılır hale getirilmesi, hak, hukuk vb. derin konuların araştırılması, cevap arayışımızı hızlandırmada bizlere kolaylık sağlayacaktır. Tüm bu karmaşada bizlere yol gösterici olan kutsal kitaplar ve son kitap olarak kabul ettiğimiz Kur’an-ı Kerim, aslında belirgin detayları içermektedir. Bilinç seviyesine göre hitap ettiği kişilere farklı sırlı kapıları açan kitabımız, birçok seviyede sorularımızın cevabını içermektedir.

Tüm kitapların ana kaynağı olan kutsal kitabımızı daha evvel okumuş muydunuz? Ölmeden önce yapılacaklar listenize eklemenizi tavsiye ederim. Aralık olan bu kapıyı keşfetmeye hazır mısınız?

Tugay PEHLİVAN

Tugay Pehlivan

Beni kısaca tanımlayan kelimeler: Yazar, Çizer, Okur ve Gezer şeklindedir. İstanbul’da 1991 yılında dünyaya geldim. Yüksek Kimya Mühendisiyim. Hali hazırda esans ve aroma üreten bir firmada Parfümör olarak çalışıyorum. Reiki ile 2022 yılında tanışma fırsatım oldu ve böylece hayatıma büyük bir farkındalık geldi. Görsel sanatlara merakım oldukça fazladır. Yeni yerler keşfetmek, anı biriktirmek, yaratılış hakkında araştırma yapmak vb. aktiviteler benim için çok keyif vericidir. Işığı yaymak ve bütüne faydalı olmak hayat amaçlarım arasındadır.

2 yorumlar

  • Başlıklara ve dopdolu özgün yazmana açtığın kapılara ve düşündürdüğün şeylere yüreğine ve cesaretine🙏💜💫

    • Bu diyardaki geçiş şölenimizde bizlere destek olan diğer tüm canlılar adına teşekkür ederim 😊

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler