Varoluş Dergisi

FREDDY’LERİN DOĞUŞUNA

Ben: Semra büyük gün geldi 🙂 Lucy’nin hamile olup olmadığını anlamak için veterinere gidiyoruz, 20.00’da orada buluşuruz tamam mı?

Veteriner: Kedinizin tahmini beş yavrusu olacak burada üç kese görünüyor ama diğer iki kese de tam olgunlaşırsa beş yavru olur.

İşte o an içim içimi yemeye ve zihnimde bitmeyen sorular sıralanmaya başladı; beş yavru içinden nasıl seçim yapabilirim ki, sonuçta hepsi benim! Peki ya onlara nasıl bakıp sonra sahiplendiririm, hepsine bağlanacağım çünkü! Ayrıca onların arasından seçim yapmak zorunda kalma fikri ne kadar rahatsız edici, bir tane olsaydı direkt o elimde kalmış olacaktı işte off off!!!

Lucy benim ilk evladım, onun yeri ben de çok ama çok farklıdır. Farkındalıklarımın oluşma sürecinde hal ve hareketleriyle bana yol gösteren sağ kolumdu o benim, değişimlerimin birebir şahidi de diyebilirim. Aslında yavrularının olmasını eşim arzu etmişti ancak ben yavrulardan ölen olabilir, ya bakamazsam gibi endişelerimden dolayı çok istememiştim. Ayrıca yavru olursa onu kesinlikle alırdım ve iki kedimiz olurdu, Lucy bu durumdan hoşlanır mıydı gibi soru işaretlerimden dolayı çekimser duruyordum. Veterinerimizle durumu konuştuk eğer yavruyu alacaksanız erkek olanı alın çünkü 2 dişi aynı evde sıkıntı çıkarır hep kavga ederler dedi. O an ferahladım çünkü yavrular içinden erkek olanı almak zorundaydım bu da seçim yapma konusunda bir nebze olsun rahatlatmıştı ve o an yavrusu olmasına karar verdim 🙂 İşte her şey bununla başladı…

2021 Ağustos Lucy ve ben annemin evinde yalnızız, eşim de şehir dışında. Günlerden Cuma… Lucy yanıma geldi ve bana bir şeyler anlatmak istedi, o an doğumun başladığını anladım. Hemen annemin Lucy için hazırladığı malzemelerden bir yer hazırladım, çünkü o daha önce hazırladığım yerlere gitmek istememişti. Veterinerimiz yanımızda olmadığı için doğumu tek başıma yönetecektim, tabii ki bu duygu beni çok geriyordu. Yerini hazırladıktan sonra Lucy oraya yattı ve ilk yavru gelmeye başlamıştı o an o kadar gerildim ki ne yapacağımı bilemedim telefona yapışıp veterinerimizi aradım “şu an doğum başladı benim ne yapmam gerekiyor!!!” dedim panik bir vaziyette… Kendisi “Gönül, önce sakin ol ve onları sadece uzaktan takip et hiç müdahale etme, zaten her şeyi o yapacak doğasında var bu olay; ta ki ters bir şey gördün o zaman kontrol sen de olacak” dedi. İlk yavru doğduktan sonra yavruyu alıp Lucy’e koklatmak istedim ama bana tısladı, yanımdan git dedi adeta, ki bana hiç tıslamaz… Ben de kapının dışına çıkarak kapı aralığından onları takip ederek yavruların hareketlerini kontrol ettim. Çok şükür her şey yolundaydı ve beş yavruyu da gördüm!!! Çok sevinmiştim hemen yanına gittim o an beni yanında istedi mırlamaya başladı ama o son yavrunun göbek bağını kesmemişti çok yorgun görünüyordu biraz Lucy’i sevdim ve yavruyu alıp göbek bağını Lucy’nin ağzına götürerek kesmesine yardım ettim. Artık o yavru da yerde gezinmeye başlamıştı 🙂 Sonra yavruların doğduğunu haber vermek için telefon aramalarına başladım ve görüşmeler bittikten sonra dışarıda hareket eden bir kese görür gibi oldum. Bir de baktım ki bir yavru daha gelmiş ve Lucy’nin hali kalmadığı için onun zarını yırtamamış zavallı yavrucuk kesede çırpınıp duruyordu! Hemen aldım, zarını yırttım ve burun kısmını Lucy’e götürüp yalattım o an yavru rahat bir nefes aldı. O kadar küçüktü ki… Ölecek diye aklım çıkmıştı ama çok şükür yaşadı. Sırtımdan akan buz gibi teri ve bel ağrımı çok net hissediyordum; kaskatı kesilmiş bir ben vardı orada… Çok şükür yavrular sağlıkla dünyaya gelmişti ve sonunda üç tane dişi üç tane de erkek yavrumuz olmuştu. O gün sabaha kadar hiç uyumadan onları izledim, her hareketleri ayrı bir mesaj veriyordu bana. Özellikle altıncı yavru, onunla aramda farklı bir bağ oluşmuştu… Bu satırları yazarken bile hala tüylerim ürperiyor. Allah o yavruyu bana yollamıştı, bunu çok net bir şekilde görüyordum, çünkü üç erkek yavrudan birini alacaktım ama o zaten kendisi gelmişti bana ve artık düşünmeme gerek yoktu. Hepsi o kadar tatlılardı ki gerçekten altıncı yavru gelmeseydi erkek olanlar arasında seçim yapmak zorunda kalmak beni fazlasıyla rahatsız hissettirecekti… Frederick dedik bu sürpriz yavruya; kısaca Freddy 🙂 O’nun sayesinde yaratanın iç sesimizi nasıl dinlediğine ve seçim hakkını nasıl da bize bıraktığına bir kez daha yakından tanık olmuştum.

Geleyim sadede… Evet dostlar yeni yıla gireceğimiz bu ayda bu anımı kaleme alarak sizlerle paylaşmak istedim. İç sesimiz her saniye dinleniyor, yeter ki ona kulak verelim ve bize gönderilen mesajları tereddütsüz alalım. Her şeyi bizim için düşünmüş bir yaratıcı var; yol bizim, seçim bizim. O’nun sunduğu işaretleri fark edip olayları akışına bıraktığımız zaman, hakkımızda en iyi olacak olaylar meydana gelerek yolumuzda ilerlemeye devam ediyoruz. Başımıza gelen her olay, yaşadığımız acı ya da tatlı her şey ama her şey bizim gönlümüzde olanı yaşayıp ona ulaşmamızı sağlayan yoldaki ayağımıza takılan çakıl taşlarından ya da gölgesinde ferahladığımız ağaçlardan bazıları…

Her şey gönlünüzce olsun; nice Freddy’lerin doğuşuna!

Gönül DOĞAN

Gönül Doğan

Ben Gönül DOĞAN. 24 Ocak'ta Almanya'da doğdum, fakat ben küçükken babamın görevi nedeniyle kesin dönüş yaparak Ankara'ya yerleştik. 3 kız kardeşin en küçüğüyüm. Evliyim ve 2 kedimiz var. İlk kedimiz Lucy diğeri ise Lucy'nin yavrusu Fredy. Çocukluğumun yaz ayları anneannem ve dedemle geçtiği için sevgi dolu bir şekilde büyüdüm. Hayvan sevgisi ve doğa sevgisini bana onlar aşıladılar. Geçen seneye kadar özel bir bankanın genel müdürlüğünde çalışıyordum. Ancak bedenimin sesine kulak vererek görevimden istifa etmek durumunda kaldım. Ve kendime yatırıma başladım. Hayat koşturmacası içinde bazı şeyleri sorgulamaya vakit ayırmadığımı, bir boşlukta savrulduğumu gördüm. Artık daha çok okuyor ve daha çok dinliyorum. Hayır diyebilme konusunda kendimi geliştiriyorum. Her insanın kendine böyle zaman dilimi yaratması gerektiği görüşündeyim. İşte bu zaman aralığında Reiki ile tanıştım. Çocukluk arkadaşım uzun yıllardır Reiki ile ilgileniyor ve aynı zamanda Astroloji eğitimi alıyordu. Bir gün beni arayıp kendime yatırımda bulunmam gerektiğini ima etti ve Reiki ile tanışmama vesile oldu. Kendim için önemli bir adımı daha atmış oldum. Mutfakta zaman geçirmek en sevdiğim hobilerimden, özellikle farklı tatlar denemek benim için oldukça heyecan verici. Allah'ın yarattığı alternatifli gıdaları görmek ürpertici... Çiğ karabuğdayın ekmeğe dönüştüğü, bademin yoğurt olabildiği muhteşem bir dünyayı deneyimlemek benim için oldukça kıymetli. Her daim yolumuzun açık, aydınlık ve güzelliklerle dolu olmasına niyet ediyorum. Sevgilerimle...

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler