Varoluş Dergisi

TANGO: HAYATLA DANS

Tango, genellikle aşkın dansı olarak tanımlanır.

Benim bakış açımdan ise, tango aynı zamanda hayatın dansıdır.

Müzik başlar, eller birbiri ile kavuşur ve dans başlar.

İnsan doğar, o ilk nefesi alır ve dans başlar.

Tango; erkeğin ‘lead’ ettiği yani yönettiği ve kadının ‘follower’ yani takipçi pozisyonunda olduğu bir danstır. Hareket enerjisi her zaman erkekten gelir. Erkek, kadının ortaya koymasını istediği hareket için enerji aktarımını gerçekleştirir. Kadın ise, erkekten gelen hareketin enerjisini algılar ve o hareketi gerçekleştirir. Uyum, erkekten(erilden) gelen enerjinin kadın (dişil) tarafından algılanıp o enerjiye uygun hareketin kadın(dişil) tarafından gerçekleştirilmesi ile yaşanır.

Tango, doğaçlama bir danstır.  Yarışmalarda ya da gösterilerde koreografi tercih edilse de, tangonun özü doğaçlamadır. Dans; orada, o anda ve o iki kişi arasında şekil bulur. Aynı kişiler fonda aynı şarkı ile dans etseler bile, ortaya çıkan dans her defasında farklı olur.

Özellikle kadın için, tango ‘tam teslimiyet’ halidir. Bir saniye sonranın bilinmediği, sadece o ‘an’da gelen enerjinin içe alınıp uygun hareketin gerçekleştirildiği ve o enerjiye uygun adımın atıldığı bir hal… Sonrasında gelen yeni bir enerji aktarımı ile bir sonraki adımın… Ve sonra, bir sonraki… Ve tüm dans eril enerjinin, dişil enerjiye enerjiyi aktarması ve dişil enerjinin kendinden o hareketi doğurması ile oluşur.

Tango, tam anlamı ile ‘anda olmak’tır. Dans başlar ve zihin durur. O anda sadece oradasındır.  ‘Tüm varlığın ile ‘o anda’ ‘sadece’ ‘oradasın’dır. Bir saniyelik zihinden geçen bir düşünce, bir saniyelik gözün bir noktaya kayması, bir saniyelik bedene giren bir sızı… Sadece bir saniye tüm dikkati dağıtmaya, kadının erkekten gelen enerjiyi okuyamamasına ve erkeğin vermek istediği hareketi gerçekleştirememesine neden olur. O anda o hareket kaçmıştır ve artık bir saniye öncesine geri dönüş yoktur. Lakin bu çok büyük bir sorun değildir çünkü müzik akmaya devam ediyordur ve dans da akmaya devam eder. O bir saniye içinde, erkek kadının o enerjiyi kaçırdığını fark eder ve kadına yeni bir adım için yeni bir enerji aktarımı gönderir. Kadın, erkekten gelen bu yeni enerji aktarımı ile dansa o noktadan devam eder. Bir saniye öncesinde belki bambaşka hareketlere ve formlara doğru akacak olan o dans, o bir saniyenin kaçırılması ile bambaşka hareketlere ve formlara doğru evrilir.

İnsan asla bilemez; o bir saniyelik dalgınlık olmasa ortaya nasıl bir dans çıkacağını…

İnsan asla bilemez; yaptığı ve yapmadığı seçimlerinin hayatla olan dansını nasıl şekillendiriyor olduğunu…

Gökçe YILMAZ

 

Gökçe Yılmaz

İsmim Gökçe Yılmaz. 1980 İstanbul doğumluyum. Nefes almaya başladığım andan itibaren İstanbul’da süren yaşamım 2015 yılından beri Bodrum’da devam ediyor.

Kendimi arama yolculuğum, çocukluk ve gençlik yıllarımdaki sorgulamaları saymazsak, hayatın beni içsel olarak sıkıştırması ile başladı. Okuduğum tüm kitaplar, mutlu olmak için insanın kendini değiştirmesi gerektiğini söylüyordu ama hiçbiri kendimi nasıl değiştireceğimi tam olarak söylemiyordu. Kendimi değiştirmenin ve mutluluğa ulaşmanın yöntemini ararken daha önceden de araştırdığım ve bilgi sahibi olduğum Reiki’ye uyumlanmaya karar verdim. 2015 senesinde Usui Reiki ile başlayan yolculuğum, 2017 yılından itibaren Gurdjieff’in 4.Yol Öğretisi ile devam etti. 2018 senesinde Bütünsel Yaşam Koçluğu ve 2020 yılında da EFT Eğitimi aldım. 2020 senesinin Aralık ayında Yoga, Nefes ve Meditasyon çalışmaları hayatıma eklendi. Yaşadığım içsel bir çekilim sonucunda, 2021 yılının Şubat ayında, 4.Yol Öğretisinden Tasavvuf Öğretisine geçiş yaptım.

Bugün kendimi dönüştürmeye Tasavvuf Öğretisi ile birlikte Reiki, EFT, Yoga, Nefes ve Meditasyon teknikleri ile devam ediyorum.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler