AŞK…
Şems-i Tebrizi, Halep’te on dört ay boyunca bir medrese hücresinde nefis orucunda kalmış ve gelen manevi işaretler sonucu gerçek sohbet dostunu bulabilmek için Anadolu’ya yönelmiştir. Makalat isimli eserinde, “Beni velilerinle tanıştır.” diye dua etmesi üzerine rüyasında, “Seni bir veliye yoldaş edelim.” denildiği, O’nu nerede bulacağını sorduğunu, ertesi gece o velinin Anadolu’da bulunduğunu, ancak tanışma vaktinin henüz gelmediğinin kendisine söylendiği yer almaktadır.
Şems-i Tebrizi Konya’ya geldiğinde, Mevlana ders verdiği dört medreseden biri olan Pamukçular Medresesi’nden talebeleriyle birlikte ayrılıp giderken Şems ansızın önüne çıkmış ve bindiği hayvanı durdurarak, “Ey dünya ve mana nakitlerinin sarrafı! Muhammed Hazretleri mi büyüktür, yoksa Bayezid-i Bistami mi?” diye sormuş ve Mevlana’nın beklenen cevabı sonrası kendi söyledikleri ve sonrasında ise Mevlana’nın en son cevabıyla aralarındaki dostluk başlamış ve Şems aradığı velinin O olduğuna emin olmuştur. Sayın Cemalnur Sargut hoca bu ikilinin tanışma konuşmasında Şems’in Mevlana’ya “Ya Mevlana her şeyi biliyorsun da, ben doydum artık istemiyorum mu dedin? Yoksa doyamıyorum da bana öğret mi diyorsun?” demek istemiştir. Mevlana’nın Şems’e verdiği son cevabıyla ise, “Peygamber daha üstün, Peygamber daha doyamadı Allah’a, ben de doyamadım, o zaman sen gel öğret.” demek istemiştir.
Bundan sonra ikili arasında dostluk ilerlemiş, sohbetler ve de dersler başlamış ve tüm bunlar Mevlana’nın büyük aşk yolunda ilerleyişini hızlandırmıştır. Mevlana aslında bütün peygamberlerin öğütlerinin özeti olan “Kendine bir ayna ara” öğüdüne uymuştur. Şems de Mevlana için bir ayna olmuş ve birlikte geçen zaman süresince kendisine çok şey katmıştır. Burada belirtilen ve yolunda yürünen o yüce aşkın “Ulvi Aşk” yani Allah aşkı olduğu unutulmamalı ve ikili arasında bu yoldaki ilerleyiş sürecinin yanlış, düşüncesiz ve de cahilce yorumlamalarına kulak tıkanmalıdır.
Çok sevilen Mevlana’nın neredeyse tüm zamanını alması ve sert mizacı sonucunda; tüm civar halkının Şems’ten nefret etmesi ve rivayete göre sonunda öldürülmesi için cellat dahi tutmasının aslında insanların her dönem olaylara sığ, cehaletle ve sadece kendi çıkarları açısından bakmalarının bir sonucudur. Şems’in rivayete göre öldürülmesinden ya da Mevlana ile artık görüşememesinden sonra da Mevlana artık tamamen içine kapanmıştır.
Geçen yıllar sonucunda 1259 yılında hummalı bir çalışma başlamış ve bu çalışma yıllar boyu sürerek 25.700 beyitten oluşan 6 ciltlik “Mesnevi” yi doğurmuştur. Mesnevi’de Mevlana, tasavvuf bilgisini öyküler aracılığıyla anlatmış ve olayları yorumlarken de tasavvuf ilkeleriyle açıklamıştır.
Günümüzde hala İslam tasavvufunun en önemli yapıtı kabul edilen Mesnevi-i Manevi, yüzyıllar önce Mevlana tarafından, Şems’in Mevlana’nın yüreğine kattıkları sayesinde yazılmıştır. Mevlana’nın öldüğü 17 Aralık günü ise, Rabb’ine kavuşma günü olduğu için, “Düğün Gecesi” anlamına gelen “Şeb-i Arus” olarak anılmıştır.
Bugün de hepimiz kendi aynalarımızı bulmak zorundayız, çünkü bu ayna bize yanlışlarımızı başka bir gözle çekinmeden gösteriyor ve en önemlisi bizim kişisel tekamülümüze yardımcı oluyor. Bu kişi en yakın arkadaşımız, eşimiz ya da hocamız olabilir. Zaten muhteşem evren düzeninde öğrenci hazır olunca hoca belirirmiş.
Hepimize, hayatımızın en doğru zamanında bir Şems belirmesi dileklerimle…
“Okumayan için hiç kitap yazılmamış, dinlemeyen için hiçbir söz söylenmemiştir…”Sems-i Tebrizi
Yorum yap