Varoluş Dergisi

HUZUR

Huzur, mutluluk değildir, sevgi değildir, hoşgörü değildir, sessizlik hiç değildir. Huzur bir tamamlanmışlık hissidir.

İnsan sadece kendisinde olanı bilir, görür, tanır, çünkü içsel olarak zaten onunla tanışıklığı vardır. Hiç huzurlu olmamış bir insana huzuru tarif edemezsiniz, işte bu yüzden öncelikle huzurun ne olmadığını tarif ederek başlamak gerek diye düşünüyorum.

Huzur, mutluluk değildir, sevgi değildir, hoşgörü değildir, sessizlik hiç değildir. Huzur bir tamamlanmışlık hissidir. Bu hissiyat ile hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını anlar insan. Sorumluluk bile istemez, var olmak yeterlidir, ‘ihtiyacım olan zaten benimle’ der, sonrasını düşünmez, soru sormaya gerek duymaz, sadece ‘olan’ın paylaşıldığı ‘an’dır. Fazla ise verirsin, az ise alırsın, hesap kitap yoktur huzurda. Bir yarış hali yoktur, bir kere geleceği sorgulamazsın, sorguladığın şey kendinsindir en fazla, barışıksındır ama yine de kendinle.

Huzur, günümüzde erişilmesi neredeyse imkansızmış gibi görünen, ‘nerede görsem tanırım’ dan çok, ‘arıyorum ama bulamıyorum’ dediğimiz çok ütopik bir hissiyat olarak duruyor hayatımızda ve etrafımız sürekli huzur vaat eden ruhsal ya da spritüal işlerle dolu bu yüzden.

İnsanın içinde var olması gerekirken dışarıda bir yerlerde olması lazım diye aradığı bu his ve oluş hali, İnsanlardan çok hayvanlara ait bir duygu olmaya başladı. Biraz da, sokak hayvanlarındaki huzuru görüp, onlar için ya da onlara rağmen huzursuzluk edecek kadar birbirine düşen insanlar bence hala içlerindeki huzuru bulamayanlar. O kadar çok eksiğimiz var ki zihinsel olarak, tamamlanmak şöyle dursun, eksiklerimizi saymaya çalışırken uykularımız kaçar oldu. O kadar çok meşgulüz ki, bir şeylerin peşinden koşmaya bizi tamamlayan yanlarımızı seçemez olduk. Hatta eksiğimiz diye, biriktirdiklerimizi çoğalttıkça çoğalttık, paylaşmayı unuttuk. Faydalı, faydasız biriktirdik geleceğimizi güvence altına almak için. Hâlbuki bir ağacın dallarından meyveleri kopardığınızda, onları belli bir süreye kadar saklayabilirsiniz, sonrasında çürürler ne siz yiyebilirsiniz artık ne de bir başkası yiyebilir fakat; ağacın meyve dolu dalları her mevsimin süresi kadar ve yetecek kadar meyve verecektir herkese. İşte huzur fazla olanı vermektir, sizde olan her ne ise ondan belli bir oranda da vazgeçmektir. Bazen bu bırakışlar zaman mefhumuna uğrar, zaman alır, acı verir, süründürür, tabiri caizse öldürür ama bir kez bıraktığınız şeyin ne olduğunu anladığınızda, onun sizde eksilmediğini, arttığını gördüğünüzde, asıl bırakmadığınız size huzursuzluk veren şeyin sizin egonuz olduğunu anlarsınız. Onu tanıdığınızda ise huzursuzluk veren egodan korkmak yerine, onu yapıcı işler için kullanılabilecek bir araç haline getirir ve ehlileştirirsiniz.  O’nu evin dışında bırakabilir, kapınızı kilitler ve evinizde, odanızda rahat bir uyku çeker haline gelirsiniz. Herkese huzur dolu günler ve gönüller temennisiyle…

Sebile Güneş

Sebile Güneş Nisan 1977 Yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk ve Orta Öğretimini Bursa Nedim Öztan İlkokulu ve Bursa Cumhuriyet lisesinde tamamladıktan sonra , Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünü kazanarak İzmir ‘e yerleşti . Mezun olduktan sonra evlendi, Defne ve Burak adında iki çocuğu var. 2002 yılından beri özel sektörde mesleğini yapmaktadır. Kendisine, sebilegunes2007@hotmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler