Varoluş Dergisi

HAYATINI KENDİN YARAT

“Bir şeyi kırk kez söylersen olur.”

“Korktuğum başıma geldi.”

“Kalp kalbe karşıdır.”

Bu cümleleri hiç duymamış insan var mıdır? Hepimiz, bunları ve benzerlerini çok kereler duymuşuzdur. Bu kalıp ifadeler neden dilimize ve hayatımıza yerleşmiş? Mutlaka sayısız deneyim ve yaşantı ürününün sonucu…

Biz neye inanırsak, o gerçekleşir. Hayatımız tamamen kendi duygu ve düşüncelerimizin formudur. Hangi düşünceye nasıl bir duygu yoğunluğu yüklüyoruz? Bunları ne tür kelimelerle ifade ediyoruz?

Hayatımızın bir anında herhangi bir şeyden korkabiliriz. Bu korkuyu uzun süre canlı tutup, onu beslersek kendi inancımız sonucu onu var ederiz ve sonra da “korktuğum başıma geldi.” deriz.

Her an bir olay, bir durum yaşamaktayız. Yaşadıklarımızdan çok, onlara verdiğimiz tepkiler ve yaklaşımımız bugünümüzü oluşturur. Yaşadıklarımıza kabul vermez, reddetme halinde kalırsak o, kendini kabul ettirene kadar hayatımızın farklı zamanlarında, farklı biçimlerde karşımıza çıkacaktır. Atalarımız yılanın sevmediği otun nasıl da burnunun dibinde bittiğini bize yüzyıllardır söylüyor. Öyleyse, duygu yüklemeden alıp, kabul etmek önümüzü açacaktır.

Bizler inançlarımızla, duygu ve düşüncelerimizle, kelimelerimizle hayatımızı oluşturuyorsak şöyle bir durup bakalım: Bu günümüzün, şimdiki haliyle inşaası için neler yaptık? Bugünkü hayatımıza ulaşmak için nelere inandık ya da inandırıldık? Bunlar gerçekten bize mi ait? Bize ait olduğunu sandığımız bu hayatın sadece %5′ ini bilincimizle yaşıyoruz. Geriye kalan %95 i ise bilinçaltı inançlarımızdır. Bilinçaltı kodlarının yedi yaşına kadar tamamlandığını biliyoruz. Yani farkındalık oluşturmadığımız her bir inanç ve düşüncenin tohumu bize hayatımızın ilk yedi yılında çoktan ekilmiş bile. Hayatın çok zor olduğuna dair inancın olabilir. Peki bu senin inancın mı? Kendinin sakar ya da açıkgöz olduğunu düşünebilirsin. Gerçekte böyle misin? Belki de bazı şeyleri değiştirmenin zamanı çoktan gelmiştir.

“Zaten iyi şeyler beni bulmaz” “Zaten olsa, şaşardım.” tarzı inançların mı var? Bunlara inandığın sürece evet iyi şeyler seni hiç bulmayacak ve sen hiç şaşırmayacaksın. Bunu ben değil, atalarımız söylüyor: Bir şeyi kırk kez söylersen olur.

İnandıklarımızın, duygularımızın hayatımıza etkisi o kadar güçlüdür ki, bizler hastalandığımızda dahi bunu bedenin oluşturduğunu düşünsek de hayır… Hastalıkları, olumsuz yoğun duygular sonucu var eden bizleriz. Vücudumuzdaki her bir organın kendi enerjisi vardır ve her biri bu enerjiyle titreşmektedir. Özdeşleştiğimiz negatif duygularla onların enerjisini bozup, titreşimini düşürerek beden-ruh- zihin sağlığımızı etkiliyoruz.

Bir anda bir arkadaşımız aklımıza gelir “Ne yapıyor acaba, uzun zamandır görüşmedik.” deriz kendi kendimize. O sırada telefon çalar ve arkadaşımız bizi arar. “Ben de şimdi seni düşünmüştüm. Kalp kalbe karşıymış.” deriz. Saf enerjiyle, zorlamadan, nefes alıp vermek kadar kendiliğinden oluşan düşünce ve duygularımızın hayatımız üzerindeki etkisi her an olmaktadır aslında. Biraz farkındalıkla bunu hepimiz görebiliriz.

Gezegenimiz hızla değişiyor. ”Kalp atışı” denilen Schumann rezonansı 7.83 hz’ den, 33.8 hz’ye ulaştı. Yani gezegenimizin titreşimi oldukça arttı. Yeryüzündeki tüm canlıları etkileyen bu titreşim; beyin dalgalarımız, kalp atışlarımız üzerinde etkili. Artık enerjiler yükseldiğine göre, evrenin kalbiyle, kalbimizi uyumlu hale getirerek, memnun olmadığımız durumları terk etmek; hayatımızı istediğimiz şekilde oluşturmak her zamankinden daha kolay. Nasıl mı?

Kendini sev.

Kendini kabul et.

Teşekkür et. /Şükret.

Kendine uygun bulduğun teknikleri uygula ( nefes, yoga, meditasyon, dua vb)

Çakralarını arındır ve dengede tut.

Düşüncelerini arındır.

Duygularının farkında ol.

Doğaya dön.

Hareket et.

Diğer canlılara yardım et.

Kullandığın kelimelere dikkat et.

Gülümse.

Sevgiyle…

Sema KUŞCU

Sema Kuşcu

Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı mezunuyum.
Doğada hayvanlarla birlikte olmaktan, doğada yürüyüş yapmaktan çok keyif alırım. İsmail Bülbül hocamın Reiki 3A öğrencisi olarak bu güzel yolculuğa devam etmekteyim.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler