Varoluş Dergisi

MÜZİĞİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ VE DOĞRU FREKANSI YAKALAMAK…(432hz)

İçinden geçmekte olduğumuz oldukça zorlu ama bir bakıma da kişisel farkındalık adına fırsat olarak değerlendireceğimiz bir dönemdeyiz. İnsanlık olarak yaşadığımız bu dünyaya uyumlu ve faydalı bireyler olmamız gerektiğini yaşayarak aldığımız derslerden görüyor ve öğrenmeye devam ediyoruz. Hepimiz kendi sağlığımıza ve çevremizdekilerin sağlığına dikkat etmemiz gerektiği gerçeğini biliyoruz artık. Sağlığımızı korumak için neler yapmamız gerektiği, nasıl beslenmemiz gerektiği ile ilgili sayısız bilgi ve telkinler mevcut. Organik beslenmenin faydaları ve doğal ürünlerin ne kadar kıymetli olduğu artık aşikar. Bunun yanında egzersiz, yürüyüş vb. fiziki aktivitelerin, ayrıca yoga, meditasyon gibi kadim bilgilerin yaşam kalitemize kattıklarını somut bir şekilde deneyimliyoruz. Beslenmek bu kadar önemliyken benim de paylaşmak istediklerim ruhumuzun ne ile beslendiği üzerine:

“Müzik ruhun gıdasıdır” demiştir Sokrates. Aynı zamanda ruhla beden bir bütündür.

Nasıl sağlıklı kalmak için doğal gıdalar ile beslenmeyi tercih ediyorsak aynısı dinlediğimiz müzik için de geçerli. Buradaki doğallığı müziğin türü veya tarzı olarak değil de olması gereken doğru frekans üzerinden anlatmak isterim.

Müziğin ruh halimiz üzerindeki etkisi frekanslar ile gerçekleşmektedir. Evrendeki her canlının, her nesnenin, kısacası evrendeki her şeyin bir frekansı vardır. Müziğin içindeki duyduğumuz her ses, her nota bir frekansa karşılık gelir. Frekansı teknik olarak hertz (Hz) terimi ile tanımlarız. Müziğin içindeki notalarında bu durumda sayısal olarak bir “hz” değeri, yani frekansı vardır. Örneğin “La” notası frekans olarak “440” Hz şeklinde belirlenmiştir. Yine buna bağlı olarak tüm notaların “Hz” değeri olarak belirlenmiş bir karşılığı vardır. Ayrıca evrende kendi kulağımızla duyabildiğimiz ve duyamadığımız tüm seslerin bir frekans değeri vardır. İnsan kulağının bilimsel olarak kanıtlanan duyabilme sınırı 20 ile 20.000 Hz arasındadır. Hayvanların duyum eşiği bizimkinden farklılıklar gösterir. Buna bağlı olarak bizim duyamadığımız frekansları algılayabilirler.

Kısacası Nikola Tesla’nın sözlerinden yola çıkarak, “Yaşadığımız evreni; enerji, frekans ve titreşim olarak da görebiliriz.”

Hayatımızı kolaylaştıran tüm buluşlar birtakım standartları da beraberinde getirmiştir.

Örneğin kullandığımız tüm elektrikli aygıtların ülkelere göre ufak farklılıklar gösteren ama tüm dünyada standart kabul edilmiş sabit çalışma değerleri vardır. Örneğin; günümüzde dijital olarak yayınlanan müziğin standartı 1979 yılında kompakt disklerin (CD) üretimiyle “44100” Hz “16” Bit olarak kabul edilmiştir. Yine dinlediğimiz müziğin içinde yer alan enstrümanların akort sistemi de “la” notasını “440” Hz frekansına referans olacak şekilde standart kabul edilmiştir. Bu standart; Uluslararası Standardizasyon Örgütü tarafından 1955’te onaylanmıştır ve “ISO 16” olarak bilinir. Benim de tam olarak üzerinde durmak istediğim konu budur. Bu standart olarak belirlenen akort sistemi doğru mudur? Daha doğrusu doğal mıdır, yani doğanın frekansı ile uyumlu mudur? Doğru ve olması gereken “la” notası aslında “432” Hz frekansında mıdır?

Tarihten örnekler verecek olursak; Antik Yunan, Babil ve Mısır gibi eski uygarlıklarda “432” hz frekansının kullanıldığı söylenir. Dönemlerinin en önemli ve hepimizin bildiği bestecilerden Mozart ve Verdi, eserlerini “432” Hz’de bestelemiş ve icra etmişlerdir. Bilinen en iyi ve en kıymetli kemanları yapan usta Antonio Stradivari, ürettiği Stradivarius kemanları en iyi “432” Hz’de ses verecek şekilde tasarlamıştır.

Bu frekansı kullanmayı bırakıp neden “440” Hz standartını benimsemiş olabiliriz. Bu konuyla alakalı komplo teorilerinden tutunda deneyimlenmiş görsel örneklere kadar pek çok içerik bulmak mümkün. Bir kısmını sizinle paylaşmak isterim. Aradaki farkı ve yorumu size bırakıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=Rt3EAPDn-Ug

https://www.youtube.com/watch?v=FY74AFQl2qQ

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler