Varoluş Dergisi

ÇAKRALAR

Çakralar da aura gibi çok küçük yaşlardan itibaren çeşitli sebeplerle kirlenebilir, dengesizleşir ve tıkanabilir. Bilinçaltına yerleşmiş çekirdek zihinsel / duygusal kalıplar, bilinçdışı baskılar, travmalar, hastalıklar, stres, dış etkenler vs. niteliklerine göre rezonansa girdikleri çakraları etkiler, sağlıksız çakra ve aura sistemi de bu nedenlerin doğuşunu tekrar tekrar besler ve bu durum içinden çıkılmaz bir kısır döngü haline gelir.

Geçen ay enerji şifa sistemlerinin atardamarlarından olan Aurayla giriş yaptık… Bir bütün olan sistemde çakralarla devam edip, her ay bir çakrayı çok daha geniş olarak ele almanın, bu konudaki anlayış ve uygulamalara yer vermenin birçok ihtiyacı ve açığı giderebileceğine inanıyorum. Bu yazımda genel olarak çakralarla başlayıp yeni yıl ile birlikte gelecek yazı dizisiyle kök çakramızın kırmızı, derin diyarlarına uzanacağız.

Sanskritçe “tekerlek”, “ateş çarkı” anlamına gelen çakralar; fizik bedenin belli bölgelerine, organ, sistem, bezlerine, duygu, zihin, ruhsal durumlarına tekamül eden ve bunların idaresinden sorumlu olan, saat yönünde, kendi dönüş hızı titreşimlerine sahip, eterik bedende önlü arkalı ve üç boyutlu yer alan enerji merkezleridir. Çakra sistemi; çakralar ve onların bir bütün halinde uyumlu, dengeli işleyişinden, varoluştan aura yoluyla alınan enerjiyi omurilik enerji kanalı vasıtasıyla bedenin tüm ilgili kısımlara dağıtmadan ve geri dönüşümü yine auraya iletmeden sorumlu olan ve aura sistemine benzer şekilde çalışan sistemdir. Öte yandan çakralara bir ruh ve beden arasındaki taşıyıcı sistem de diyebiliriz.

Pek çok yardımcı minör çakra ve veçheyle beraber çalışan sisteminde, temelde 7 ana çakramız önemlidir. İkincil çakralar (avuç içi çakraları, ayak tabanı, diz arkası, kulak, göz, köprücük, timus önü ve bazı organ noktaları vs.) kadim Çin tıbbından beri meridyen kanallarının kesişme noktaları olarak nitelendirilen ve bugünde akupunktur tedavisinde kullanılan noktalardır. Aynı zamanda çakralar, her biri kendi frekanslarıyla eşleşen renk, ses, element, nota, yağ, form, alan vs. gibi veçhelerle de rezonansa girebilirler. Avuç içi ve ayak tabanı çakralarımız enerjinin aktarılması (kanallık), salınması, topraklanma gibi işlevlerle ön plana çıkan iki çakramız olması sebebiyle ayrıca önemlidir.

Çakraların farklı görev, nitelik ve kontrol alanları olmasına rağmen tek bir çakradaki az ya da fazla çalışma, tıkanıklık, dönüşteki sıkıntılar ve enerji dengesizliği blokaj yaratarak nihayetinde komşu çakralardan başlayarak tüm sistemi olumsuz etkileyecektir. Bütünsel bir sistem olan yapımızda önemli olan çakraların tek başına ne kadar, nasıl çalıştığı değil; hep beraber düzenli bir sistemi oluşturur şekilde nasıl çalıştığı, bir hizada olup olmadığıdır. Buna örnek olarak günümüzde spiritüel çalışmalarda sıklıkla görülür biçimde, diğer çakraları ihmal ederek bilinçsiz zorlamalarla sadece üçüncü göz çakrası ya da kök çakra vs. üzerine yapılan yoğun çalışmaların nasıl sıkıntılı sonuçlar doğurduğunu verebiliriz. Öte yandan bazen bir çakrayla ilgili olduğunu düşündüğümüz bir sıkıntı tamamen başka bir alanla ilgili olabilir ve genellikle de bütünsel bir sorun yaratır, dolayısıyla sağlıklı ve dengeli çakra çalışmaları da parçalı ve tek alanda yoğunlaşma şeklinde değil, bütünsel olmalıdır Çünkü varoluşta hiç bir şey kendi başına kendi kafasına, parçasal olarak çalışmaz her şey birbirine bağlı bir bütündür, o nedenle bunu göz ardı eden tüm sistemlerde sorun çıkar.

Çakralar da aura gibi çok küçük yaşlardan itibaren çeşitli sebeplerle kirlenebilir, dengesizleşir ve tıkanabilir. Bilinçaltına yerleşmiş çekirdek zihinsel / duygusal kalıplar, bilinçdışı baskılar, travmalar, hastalıklar, stres, dış etkenler vs. niteliklerine göre rezonansa girdikleri çakraları etkiler, sağlıksız çakra ve aura sistemi de bu nedenlerin doğuşunu tekrar tekrar besler ve bu durum içinden çıkılmaz bir kısır döngü haline gelir.

Tepe / taç çakradan giren enerji bu çakranın herkeste -belli sebeplerle, belli ölçülerde- doğumdan kısa bir süre sonra kapanmasıyla zaten sekteye uğrar. Varoluşla bağımızın ve varlığımızın belli bir plan doğrultusunda ve oranda perdelenmesinin temellerinden biri de, taç çakradaki bu “odak kısılması”dır. Tekamül için bu gerekli bir ilksel tesirdir daha sonra bunu aile, kültür ve toplumdan aldıklarımız ve genelde negatifler izler ve gelen her şey artık bu şekilde üstüne bağlanır. Reiki tepe çakra kaynaklı bir sistemdir o nedenle çabasız ve dengelidir şifa terapilerinde ve akabinde inisiyasyonda, aura kanalları genişletilir, aura ve çakralar temizlenir, dengelenir, akış ve kaynakla bağlantı tekrar sağlanır. Çakraların -bazı kaynaklarda yer aldığı ve yanlış anlaşılmalara sebep olduğu üzere- tamamen kapalı olması durumu söz konusu değildir, lakin enerji hatları tamamen çalışmayan bir bireyin yaşaması söz konusu olamaz. Başka bir deyişle aura ve çakralar durduğunda, ruh tesirini candan çekmiş ve bildiğimiz anlamda fiziksel beden yaşamını testlim etmiştir.

Rahatsızlık; enerjinin olması gerektiği nicelik ve nitelikte akamaması, sıkışması ve dengesizleşmesi sonucunda çok boyutlu bütünsel sıkıntılara sebep olmasıdır. Aynı durum nefes için de geçerli olup nefes terapilerinin temelini oluşturmakla birlikte asıl sorun bizim negatif içeriklerle doğal akışa izin verememizdir. Tüm enerji çalışmalarının amacı da bu negatifliği pozitife, doğal ve ana kaynağına uyumlamak, onunla dengelemektir.

Kişi temel olan alt çakralardaki problemlerini şifalandırmadan üst çakralar için de yeterli enerji, dönüşüm, denge ve faaliyeti sağlayamaz, çakralar arasında kati bir sistem, denge ve akış söz konusudur. Sıklıkla sanılanın aksine; “yükseliş”, sadece yüksek çakralara çok çalışmakla sağlanmaz, temeli sağlam oturtma ve alt çakraların da önünü açma, onları dengelemeyle vuku bulur. Sağlıklı çakra ve auralar da -günlük olarak bile- birçok sebeple kirlenir ve birikme olmaması için parlatılmaya, üzerinde çalışılmaya, yoklamaya, dengelemeye ihtiyaç duyarlar. Reiki tüm bu rutin temizlik, kontrol ve uyumu sağlar. Yani hiçbir zaman aura / çakralar genişledi, uyumlandı, akış sağlandı iş bitti gibi bir durum söz konusu değildir onların öyle kalması ya da gelişmesi sizin çabanıza bağlıdır. Yolculuk sonsuzdur.

Hepimize akışta, farkında, büsbütün, ışıl ışıl, şükran dolu ve bereketli yepyeni bir yıl diliyorum.

 

 

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler