Varoluş Dergisi

ÜÇÜNCÜ GÖZ ZİHİN ÇAKRAMIZ

Yolculuğumuzda bu ay, en yanlış anlaşılan, manipülasyonu bol, şifada ve rehberlikte tüm pratikler ve zamanlarda apayrı bir önem taşıyan enerji merkezlerinden birindeyiz; zihin / alın çakramız namı diğer; üçüncü göz… Benim “hem öyle hem böyle, ne öyle ne böyle” söylemine en uygun bulduğum, umman içinde umman, anlatması güç, gerçek anlamıyla yaşanması çok değerli olarak yorumlamayı sevdiğim çakra…

3.Göz, eterik bedende üç boyutlu, önlü arkalı olarak iki kaşın ortasından biraz yukarda ve kafanın arkasına doğru yer alır. Rengi indigo, mor, çivit mavi, elementi ışık olup, epifiz bezini ve sezgi duyusunu yönetir. Fizik bedende gözler, alın, sinüsler, başın arkası, otonom sistem, hipotalamus, endokrin sistemi ve beyincikle ilişkilendirilir. Manevi düzlemde, 5 duyu ve fizik dışında kalan tüm alanları kavramamızdan, spiritüel alanla olan bağımızdan, ilham, meditasyon, şifa, sezgi, rüyalar, vizyonlar, imgeleme, hayal gücü, astsal düzlem, içgörü, anlayış, farkındalık, hizmet anlayışı, denge-uyum, yüksek zihinsel süreçler, kavrama, odaklanma ve resmin tamamıyla bağlantılı olarak görme gibi alanlardan sorumlu olduğu gibi, derin bağımlılıkların şifalandırılmasıyla da ilgilenir. Ayrıca düşüncelerimizi yaşama geçirmekte de rol alır.

Bu çakranın tüm çakralarla beraber, dengeli ve kendiliğinden açılması önemlidir. Bunu neden öncelikle yazıyorum; çünkü piyasada üçüncü göze odaklanan, işin doğası ve ruhundan yoksun birçok nefsani öneri, çalışma ve egzersiz var. 3.göz diğer çakralarla uyumlu açılmaz ve özellikle kalpsiz, zorlamayla, yanılgılarla açılırsa zihin gözü olur, zihinsel projeksiyonlar, zannetmeler, yorumlamalar yaşatır. Genelde tüm yaşam, özelde spiritüel alem, düşmesi kalkması, sapması, yanılgısı bol bir düzlemdir ve 3. Göz’de, güçleri sebebiyle ister istemez daima kötüye kullanılır olmuştur, sizi uyandırmak, aydınlatmak için tasarlanan şeyleri tam olarak anlamazsanız daha fazla rüya görmeye başlarsınız.

İnsanın hikmet sahibi olması, irfan sahibi olduğu anlamına gelmez. Yani belli güç, özellik ve yetileri kullanabilmek, hele ki bunları olur olmaz deşifre etmek ruhsal olgunluğu belirleyen bir kriter değildir, aksine bunlar belli sebeplerle mümkün olduğunca sırlanır ve sınanır. Ondandır ki bilgeler ve ustalar, heyecan ya da panik içinde ‘3. Gözüm açıldı’ diyenlere ‘ört’ derler, ‘bu da geçer’ derler ya da ‘1. ve 2.de açıldı mı?’ derler ve bulaşıkları yıkatırlar. Temel problemlerimiz genelde alt çakralardadır ve tekamül sürecinde buralardaki işlerimizi az çok halletmeden üst çakraların potansiyeli bize açılmaz, açılsa da sıkıntılı açılır, buna meyletmekse her zaman ham bir haldir. Madalyonun öteki tarafında, bazen de 3. göz yetisi eksik ya da yanlış anlayıştan, hazır olmamaktan dolayı kimilerini korkutur, kendilerini bu alana kapatır, köreltir, bundan kaçar, ve bahşedilmiş hazineleri gömerler, çok yazık.

3.gözü kirleten, dengesizleştiren şeyler; kutbiyetlerde, ikilikte (hastalık/sağlık, doğru/yanlış, iyi/kötü vs ) takılıp kalmaktır, yani nefsin ego tarafıdır, açansa; birlemektir yani Aşk’tır, aşkın olandır. O nedenle, ancak zihin ve kalp arındıkça 3.göz hakiki potansiyeline ve doğru görüye ulaşır. ‘Tek kanatla uçulmaz’ derler üçüncü göz ikiyi bir eden bir üçüncü niteliktir ve bu da tabii ki bir hayli yolculuk demektir. Yoksa bahsettiğimiz yolculuk, oraya buraya gitmek, haberler almak, bir şeyler görmek, yaşamak, hissetmek, bu çakraya atfedilen fantazmalar vs. değildir. Evet bunlarda olur ama bahsettiğimiz öncelikler oluşmadan bunlar olursa tek kanat yalpalıyoruz demektir ve bunları yolculuğumuzda, varoluşta doğru biçimde kullanacak yetiden mahrum kalırız.

3.Göz her çakrayla dengelenebilse ve bu dengeler, üzerinde tefekkür edilesi ayrı anlam ve önemler taşısa da temel dengesi kök çakrayla yapılır. Bu, madde ve mana, yer ve gök dengesi olup son derece önemlidir. ‘Başın ne kadar göğe ererse ayakların o kadar yerin dibine batmalı’ başucumda hep asılı duranlardandır… Dengesizlikte çok açılmış bir 3. Göz ve yetersiz bir kök çakra senaryosunda- yaşadığımız şey; maddi düzeyden kopukluğun getirdiği kaçışlar, illüzyonlar, zihinsel projeksiyonlardır. Tam tersinde -fazla çalışan bir kök çakra ve az çalışan bir 3. Gözde- yaşadığımız şey; maddi düzeye aşırı bağlılık, maneviyattan yoksunluk, endişe, paranoya, korku vs. gibi durumlardır. Dengede renkler kontrasttır (indigo ve kırmızı) çünkü yaşamın anlamı, tadı ve amacı kontrastların dengesiyle tam yerini bulur. Yani üçüncü gözden yoksun bir kök çakra ne kadar dünyevi konularda başarılı olsa da basireti bağlıdır. Ya da kök çakra gücünden yoksun bir 3. Göz ne kadar açılmış olursa, ne kadar bazı psişik güçleri kullanabiliyor olursa olsun topraklanmış değildir, tehlikeli yerlere gider ve gönül gözüne, bilgelik yoluna, hakiki ruhsal gelişime uzaktır. Varoluştaki en önemli temel şeylerden biri; bir şeyin kendi niteliği ve niceliğinden ziyade o şeyin bütünle olan bağlantısı, yeri ve dengesidir yani; edebi. Ben bu nedenle bütüncül çalışmaları ve dengeye ayrı bir önem atfeden Reiki’yi, çok çabuk kayan dengemize uyumlanma sağlayan bu konudaki egzersizleri özellikle önemli buluyorum.

Süreç ve merkezler doğru düzgün işliyorsa emin olun ne astrali merak ederiz, ne aura görmeye, ne kanal mesajı almaya, ne de renk vs. yorumlamaya çabalarız. Bunlar ilk aklıma gelenler siz örnekleri çoğaltın. Böyle taleplerde ilk sorduğum soru; “Ne işine yarayacak, nasıl kullanacaksın?” Buna hakiki bir cevabımız varsa eyvallah, yoksa bir sevdiceğin (Yunus Emre) sözlerini hatırlatırım; “…ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır… Gerekse bin var hacca hepisinden iyice bir gönüle girmektir.”

Yaşam bir arayış ve adanış yolculuğu, ne aradığımızı, neye adandığımızı ve bulduğumuzu tanımamız gerek… Bunun için de kendimizi tanımamız, olmadık anahtarlarla kilitleri çok da zorlamamamız gerek.

Hepimize aklı selim, gönlü geniş, günün aydınlığı ve gecenin derinliğinde dengeli, sevgi dolu bir Temmuz dilerim.

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

2 yorumlar

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler