Varoluş Dergisi

SEVGİ

Merhaba Varoluş Dergisi okurları, işim gereği birçok defa uçağa bindim. Her seferinde Dünya’ya bakış açım değişti. Hem Dünya üzerinde erişilemeyecek bir yerin olmadığını, hem de Dünya’nın o kadar da büyük olmadığını düşündüm. Dünya’nın uçaktan görüntüsü beni büyülemişti ve ben Dünya’yı bir şekilde zihnime sığdırmayı başarmıştım. Uçağın en yüksek olduğu irtifada camdan bakmak ne kadar keyifli, altınızda kalan uçsuz bucaksız bulut tarlaları, eğri ufuk çizgisi, güneş ve ışık oyunları, işte olmak istediğim yer, ne kadarda büyüleyici…

Artık Dünya sonsuz değildi benim için. Eğri ufuk çizgisi beni bu yönde değiştirdi, peki sonsuz neydi? Sanırım bundan sonra gezegenler, yıldızlar, galaksiler ve uzay zamanın kırınımlarında birçok şey anlatan belgeselleri izlemeye başladım. Hatta bazen tek izlediğim şey bu konular oluyordu. Anlam vermeye çalışıyordum. Biz neyiz, nerelerdeyiz ve neden?

Bazen sonsuzlukla ilgili uzay teleskoplarının çektiği o kadar güzel fotoğraflar görüyordum ki, merak, heyecan, aidiyet, varoluş gibi bütün duygular karışıp çok çok lezzetli bir çorba oluyordu.

Varlığın sonsuzluğunda yalnızlığım yok oluyordu. Sanki sihirli bir el bana göstermek istiyordu, bak ne kadar güzel yaptım galaksileri, nebulaları, 1001 renkli uzay masalları…

Yıllar yılları kovaladı ve ben sonunda kendime uzun yol kat edebileceğim bir bisiklet alabilmiştim. Alırken benim için en önemli iki şey mesafe ve süre idi. Sonra baktım ki sonunu düşünen başını ve ortasını kaçırıyordu yolun. Hâlbuki ben ilkbaharındaydım ömrümün hiç bitmeyecek.

Kırlangıçları izlemeyi çok sevdim yolumun üstünde dans eden, sanki bir yerden bir yere gitme maksatları yokmuş gibi, kendilerini her yönden esen rüzgârların ahengine bırakmışlar, onlarda benim gibi hayatın keyfini çıkarıyorlar sanki.

Ne ilginç aynı karenin içine girmiş gecekondular ve rüzgârgülleri. Dağlar, tepeler, eski binalar manzaraya karışmış, karışıp ta kaybolmuş evler. Sarı buğday tarlaları uçsuz bucaksız uzanıyor, ardı arkasına dizilmiş ayçiçekleri, hepsi aynı yöne bakıyor, ilkokullarda yapılan bayrak törenleri gibi, bendemi sıraya girsem acaba?

Ağaçlar dere yataklarında yeşil bir yol gibi büyümüş vadiyi ikiye bölüyor ve engin arazilerin içinde çayda çıra oynayan elektrik direkleri silueti dolduruyor. Fırtına kopacakmış gibi bir karaltı ve uzaklarda ki yıldırımlar sonbaharı müjdeliyor.

Çok uzaklarda tek başına duran o ağaca ne demeli, üzerinde güneş doğmuş, evet o her şeyi biliyor. Sanki bir kartpostalın içindeymişim gibi… Ya o rüzgârların maviye olan etkisi,  dalgalar rüzgârın kuvvetiyle sahilde kumsalın üzerine çıkıyor, değişim zamanı diyor uzaklardan bir ses, uyan artık…

Rüzgârda bisiklet sürmek güç ister ama kabul edersen her şeyi olduğu gibi bu seferde müteşekkir olan sen olursun, sevgi ile kal sevgili okur.

Aydın YAKUPOĞLU

Aydın Yakupoğlu

Ağustos 1979, İstanbul’da doğdu. 2002 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği yüksek lisans bölümünü bitirdi ve özel sektörde çalışmaya başladı. 2013 yılında bir kız çocuğu babası oldu. 2018 yılında Reiki öğretmeni İsmail Bülbül ile tanıştı ve pozitif yönde bir değişim geçirdi. Şu an Reiki 3a (Master) aşamasında ve insanlığa yardımcı olma bilincindedir.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler