Varoluş Dergisi

SELEFİNİN GÜNAHINI HALEFİNE ÖDETİYORUZ

Yılın en zor ayını atlattık.

Sağ çıkanlarımıza geçmiş olsun diye başlamak istiyorum öncelikle. 🙂

Tutulmaları geride bıraktık, merkür retrosu bitti.

İlişkiler temalı geçen günlerde geçmişin muhakemeleri ile, çözülmemiş derslerin yeniden tezahür etmesi ile dolduk taştık.

Olan güzeldir elbette, hediyeleriyle gelir.

O zamana kadar zorlanmaksa insanlık sınavımızın en doğal yanı.

Eski versiyonlarımızın yaptıklarına bugünkü yaşam pencerelerimizden bakmak için güzel bir fırsat oldu bu dönem.

 

Hayat denen yolculuktan cebime attıklarımın bizi yolda nasıl da yeniden yaptığını gördüm.

Geçmişte deneyimlediğimiz bazı yaraların biz kendimizle ne kadar savaşsak da bugünümüzde nasıl yaraladığımızı bize öğretenler olduğuyla yüzleştim.

İlişkilerle tekamül ediyoruz, evet. Ama ilişkilere dair en acı gerçeği, çoğunlukla görmeyi reddediyoruz.

Hepimiz kırıldığımız yerden kırmayı, öldüğümüz şekilde öldürmeyi yolda öğreniyoruz.

Ya da güzel bir özetle, selefinin günahını halefine ödetiyoruz.

Ben insanların yaralarından korkmam ama yaralarıyla yaralamalarından korkarım, derdim. Elimdeki çuvaldızı usul usul yere bırakıp iğneyi kendime batırdım. Geçmişte ruhumu parça pinçik etmiş ne varsa bana kendimi eskisinden daha sağlam tuğlalarla yeniden inşa etme şansı verdi diye teşekkür ederken, o sağlam tuğlaların belki de hiç görmediğim katılığını fark edebildim. (Ah canım okur! Biliyorum gözünde bir damla olmuş nice anınla rezone oldun bu cümlelerde. Sımsıkı sarılıyorum o mücadeleyi veren parçalarına, yalnız değiliz.)

Teoman diyor ya En Güzel Hikayem dediği şarkıda, “Sert bir şeydi iliklerimde aşk, ama sıktım pis kanı akıttım yaramdan. İyileştirmeye yaladım geçmişti sanki.” Yaladığımız, geçsin diye öpüp kokladığımız yaralarla yaralamadık mı biz de birilerini? Dahası belki sorsak bize o yaraları hediye eden görevlilerimize onlar da kendi yaralarını bahane edeceklerdi…

Zordu bu akrep dolunayı. Her zaman olduğu gibi hem şifalı. Hem dert oldu hem de devası. Yüzümde bir tebessüm, 2021’deki akrep tutulması geliyor hatırıma. Canım Hocam İsmail Bülbül’ün benim de katıldığım zihinsel arınma grup terapisi tam da akrep dolunayına denk gelmişti, tevafuğun böylesi. Bugünlerde yaralamaktan çekinmemeyi bana zaman içinde öğreten yaralarımın en taze kanadığı günlerde pansuman olmuştu.

Olduğunu bile bilmediğim korkularımı keşfettiğim ve onlardan birer birer lahana gibi sıyrıldığım bir çalışmaydı. Hala daha milat olarak anıyorum.

Ah canım okur.

Yalnız değiliz.

Neyse ki…

AŞKla,

Selin BİNAY

Selin Binay

Çağlayarak Akan Nehir/ Astrolog / Astropsikoloji Yazarı / Holistik Yaşam Koçu / İletişimci/ Sosyal Hizmet Uzm/ Wordwhisperer/ Daimi öğrenci/ İnsan/ Teslim / Kendi /

Ben Selin
Çağlayarak akan nehir!
Biraz taşkın biraz durgun.
Üzerimden sular çağladıkça taşarken dibimde hayat sükunetiyle devam eder. Balıklarım, kurbağalarım, taşlarım, yosunlarım... Sükunetimdeki kalabalığım.
Kendi yolumda akarken beni sarmalayan toprağı besler su olurum, içime aldığıma yaşam olurum.
Bir hayalim var; karışmak denizlere. Bir damlanın çokluğuna, bin damlanın bolluğuna, bir nehrin birliğine, buluşup nice kendim gibi nehirlerle tatlı sularımı karıştırmak denizlere...

Ben kimim? Ben senim.
Aşkla,
Selin Binay

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler