Varoluş Dergisi

HEM MİSTİK HEM DE BİLİMSEL OLUNUR MU?

”      Gözlemlenebilenin dış, fiziksel dünyası ile düşüncenin içsel, zihinsel dünyası arasındaki noktaları birleştirmek, her zaman bilim insanları ve filozoflar arasında bir mücadele alanı olmuştur.

       Einstein’ a göre enerji ve madde temelde birbirleriyle öyle ilişkideydiler ki aslında tek ve aynıydılar. Buna göre bilincimiz (zihnimiz) enerji (madde) üzerinde etkiye sahiptir çünkü bilincimiz enerjidir

         Ve enerjinin bilinci vardır. Çünkü en temel seviyede biz bilinçli enerji, farkındalıklı maddeyiz. Biz, farklı zihin seviyeleri ifade etmek için bir beden ve bir beyin kullanan birer bilinçleriz. 

        Daha zengin, mutlu bir yaşam sürmeyi başarmak için farklı bilinçle, hem yeni yeni ortaya çıkan kavramları hem de bin yıllık bilgeliği nasıl uygular ve kişiselleştiririz?“ Dr. J.Dispenza

Peki o zaman yaşam neden vardır? Kimiz biz? Sadece madde miyiz? Ya da gerçekten ruhumuz var mı? Varsa eğer nasıl bir şeydir acaba? Bütün bunların cevabı önemli midir mutlu bir hayat için?

Yaklaşık iki buçuk yıldır bu soruların cevabını kitaplarda, insanlarda ararken müthiş deneyimler ve bilgiler edinmenin coşkusunu yaşadım.

Bilge olmadım ama bu yolda olmanın, sadece bu yola adım atmanın güzelliği bile, benim ve çevremdeki bir çok kişinin yaşamındaki değişimleri gözden kaçırmayacak kadar belirgindi.

Bir hekim olarak öncelikle ben kendimi sorgularken doğaldır ki bir yandan meslektaşlarım da beni yargılamaya devam etti. Daha önce saçma, uydurma bulduğum inanç ve öğretiler beni bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak dönüştürdü. Bilinçaltının gücünü önce kendimde deneyimlemek birçok kişi için canlı bir örnekti.

Bakış açımı değiştirmek ve Reiki’ye uyumlanmakla başlamıştı her şey…

Tabii buna vesile olan yaşam dersi,  rastladığım olumsuzluklara karşı edilgenleşmek değildi.

İsmail Bülbül Hocamız ile ‘Bilinçaltı Kodlama’ , Hawaii ve Tibet öğretileri derken bir çok kitap… Toltek Bilgeliği, Şamanizm, Osho, Ramtha, Ruhların Yolculuğu , Aborjinler, Atlantis… Descartes, Freud, Stephen Hawking, Kuantum fiziği okurken Kayıp Kıta Mu (Atatürk’ün ülkemize getirtip yazarını davet ettiği kitap) karşıma çıktı. Orada mistik yaşamın 35-50 bin yıl önceki (tam olarak tarih hesaplanamıyor) daha önce hiç girilememiş tapınaklardaki tablet çevirileri bilimsel kanıtlarla doğrulanmıştı.

Kitabın sonunda yozlaşmamış, saf dinin bilim ile ilişkilendirilmesini, ruh –zihin-beden kavramının (algıda seçicilikten mi bilmiyorum) öğretilerle örtüşmesi heyecanımı arttırmıştı.

Evet ben bilimsellikle, mistik yaşamı birleştirmek istiyordum ve sonunda aradığım önüme çıktı.

İsmail Hocamızın dediği gibi “Hiçbir şey tesadüf değildi ve her şey olması gerektiği zamandaydı.”

Joe Dispenza’ nın  “Kendiniz Olma Akışkanlığını Kırmak” kitabı,  Reiki’yi pek  benimsemeyen bir psikiyatrist arkadaşımın önerisiydi.

İki buçuk yılda okuduklarım ve deneyimlediklerim bilimsel zeminde (bazı bölümlerde fazlaca tıbbı bilgi mevcut) açıklanmış ve beni daha çok aydınlatmıştı.

Dr. Dispenza;

    “ Hayatta kalmak, stres içinde yaşamayı ve dış dünyanın iç dünyadan daha gerçek olduğuna inanarak bir materyalist olarak işlev göstermeyi gerektirir. Ancak gerçek anlamda yaratılış evresinde olduğumuzda beden yoktur, şey yoktur, zaman yoktur, kendinizi unutursunuz. Olduğu şeyi hatırlamak için dış gerçekliğe ihtiyaç duyan kimlik zincirinden bağımsız, saf bilinç olursunuz” diyor ve bunun için meditasyon yöntemlerini bize sunuyor.

Meditasyonun gerçek amacının analitik zihnin önüne geçmek ve gerçek, kalıcı değişiklikler yapabilmeniz için bilinçaltı zihne girmek olduğunu nesnel örneklerle bilimsel zeminde sunuyor.

Bilimin gerçekliğin doğasına dair keşfettiği noktaları birleştirdiğimizde ve kendimize bu ilkeleri günlük varoluşumuza uygulama izini verdiğimizde her birimiz kendi yaşamlarımızda hem bir mistik hem de bir bilim insanı olabiliriz.

       Sıra dışı olanı yapmak için asla bilimin bize izin vermesini beklememeliyiz; beklersek o zaman bilimi bir başka dine dönüştürmüş oluruz.” diyor

Benim  amacım; ne sıra dışı olmak ne bilimi yadsımak ne de yeni bir dine entegre olmaktı.  Beni yani kendi hakikatimi bulmaktı. ‘Ben’ bir bütünün parçası; bütün bedenimizin izdüşümüydü. Öğrendiğim en bilge şey ise; mutluluğumun ya da mutsuzluğumun sebebinin ne bir kişiye ne de olguya bağlı olmadığıydı. Bu bilgeliğe sadece duyularla doğrulanan bilimle ulaşamazdım.

Varoluşun coşkusunu her an duyumsayabilmeniz dileği ile…

1 yorum

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler