Bir ağaç altında oturmakta şifalı bir şeyler var. O hep orada. Duruyor öylece. Mevsimden mevsime, yıldan yıla yavaşça büyüyor. Sen gidip altında ister otur, ister oturma. Otururken ağacın oradaki varlığının ister farkında ol, ister olma. Kavurucu sıcakta gölgesine ister şükret, ister etme. Bütün bunlar ağacın umurunda bile değil. Sen ona minnettar olursan sevinip, olmazsan üzülmüyor. Sen geldin diye sevinip gittin diye de üzülmüyor. Sen gelip gölgesinde otur diye günlerce, haftalarca, aylarca beklemiyor. Gelmediğinde küsmüyor. Böyle bir kendine güven, böyle bir sağlam duruş, böyle bir oluş hali. Sen onun kıymetini bilmedin diye gölgesini senden esirgemeye kalkmıyor. Böyle de bir cömertlik, böyle bir olgun sevgi.
Koşulsuz sevmek böyle bir şey olmalı. Mevsimlerin içinden sakince geçmek. Beklentisiz bir memnuniyet hali. Sevmeye doğduğu için sevmek. Ne olursa olsun bir yere gitmemek. Büyümeye devam etmek. Zamanı geldiğinde yaprak dökmek, sonra zamanı geldiğinde yeniden yeşermek. Şikayetsiz, sorgusuz, olmaya doğduğu şey olmak. Sevginin kendisi olmak. Her şeyi görmek. Anlamak. Kabul etmek. Hiç bir şey istememek. Verilirse almak. Alsa da almasa da mutlu olmak. İzin vermek. Olan biten her şeye izin vermek. Saygı duymak. Evrenin kusursuz zekasına, düzenine, adaletine saygı duymak. Varoluşun her zerresine minnet duymak. Varoluşla bir olmak. Koşulsuz sevmek böyle bir şey olmalı.
Bir ağaç altında oturmakta şifalı bir şeyler var. Koşulsuz sevilmek de, böyle bir şey olmalı.
Yorum yap