Varoluş Dergisi

İMGELEME & OLUMLAMA

Gandhi’nin de mükemmel biçimde sunduğu üzere; “Söylediklerinize dikkat edin düşüncelerinize dönüşür, düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür, duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür, davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür, alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür, değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür, karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür!”

Gelen soruları, sorunları baz alarak, bu ay ve gelecek ayın konusu; hayatımızda tezahür ettirmek istediklerimizi yaratmada kilit rol oynayan, Reiki ile birlikte ya da bağımsız, tüm enerji ve şifa uygulamalarında kullanabildiğimiz en önemli araçlardan biri olan imgeleme & olumlama ve bunlarla ilgili önemli noktalar olsun istedim.

Nedir imgeleme ve olumlama? Aslında her an pozitif ya da negatif olarak, farkında olmadan ya da bilinçli olarak kullandığımız, her enerjinin tabi olduğu evren yasalarıyla işleyen ve geliştirilebilen, sınırsız bir yöntemler bütünüdür.

İmgeleme en basit anlamıyla; canlandırma, tahayyül etme demek olup, insanın en eşsiz, doğal özelliklerinden, yaratma ve şifa kapılardan biridir. Düşünce olarak var olan, hayal edilen her şey uzay / zamandan bağımsız olarak vardır. Hayal edilmeyen, düşünülmeyen, dolayısıyla seçilmeyen hiç bir şeyin bir olasılık olup gerçekliğimize çekilmesi ve orada kendine akis bulması mümkün değildir. Biz hiç farkında olmasak da olanlar bilinçaltımızda, bilinç dışımızda mutlaka bir tezahüre sahiptir. İmgeleme, hepimizin her gün geçmişi, geleceği ya da bir takım şeyleri düşünür, plan yapar, hayal kurar, olasılıkları gözden geçirirken en sık kullandığımız kendiliğinden işlemlerden biridir. Zamanla, zihin / duygu durumumuz ve edindiğimiz / seçtiğimiz kalıplar imgeleme alışkanlıklarımız haline gelir ve yeterli süre ve güçle tekrarlandıkça yaşadıklarımızı tezahür ettirir. Bu anlamda; enerji, soyuttan somuta bedenlenir. Bir insanı düşünürüz ve ondan o gün haber alırız ya da düşündüğümüz bir olay gerçekleşir. Bunlar sınırlı insan zihni / bilinci için rastlantı, şans, mucize vs.dir ;  fakat evren –biz   bazen eksik, yanlış ya da kaos olarak algılasak da- bu tip şeylere mahal vermeyecek muntazam bir biçimde düzenlenmiştir. Bu tip durumlar imgelemenin gücüyle birleşmiş eş zamanlı yaratımlardır. Korktuğumuz şeyleri kucaklayıp, onların, varlığı açacak anahtarlarına sahip olamadığımızda onları yargılar, direnç gösterir; dolayısıyla onlara güç verir ve onları yaratırız, sonra da kendi yarattıklarımıza şer, kör talih, zalim kader, kötü çocuk muamelesi yaparız. Oysaki, evrende kader dediklerimiz dahil her şey belli derecelerle özgür irade, seçim, sorumluluk, çaba, niyet gibi yasalara tabi olarak bir ve bütünün hayrına amaçla seçilen eşsiz, birlikte yaratımlardır. Yapılan her imgeleme; ya sevgi ya korku seçimidir ve tezahürü de şaşmaz biçimde seçilenin meyvesi olur.

Olumlama ise; kısaca pozitif ya da negatif telkin, söylemdir ve yine her birimiz, çoğunlukla farkında olmadan her an olumlama yaparız. Olumlama bir dua, bir büyü gibidir. “Bir şeyi kırk kez söylersen olur” derler bu olumlamanın gücündendir.  Olumlama, sadece kendi kendimize, kelimelerle, sözel ve sesli olarak tekrar ettiklerimiz değil; düşünceler, duygular, inançlar, çekirdek kalıplarımızın ve aynı zamanda dış kaynakların bize tekrar ettikleridir. Doğduğumuz andan itibaren tüm sistemler tarafından (aile, eğitim, toplum vs.) korku kaynaklı çok yoğun bir negatif telkin bombardımanına maruz kalır, bunu içselleştirerek kendi kendimize tekrarladığımız otonom bir sistem haline getirir ve gelecek nesillere aktarırız. Uzun süren ve kolektif biçimde şiddetle odaklanılan bağımlılıklardan kopmak, kendine, bildiğini sandıklarına meydan okumak o kadar zor, ağır ve korkunç gelir ki insan çoğu zaman bunun kıyısından bile dolanmak istemez. Kişi planda uzmanlaşır, oyalanır, durumu sündürür, sahte oyuncaklarından keyif alır hale gelir, körleşir ve kopmak istemez; fakat deyim yerindeyse bir çok kez darıya giderken bulgurdan olunması gerekir. Bazen bu durum travmatik bir uyarıya kadar sürdürülür. Gün içinde dikkat etmeden, lafın gelişi, inanmadan, bir yerlerden ödünç alarak, ana uymak için ya da şakadan vs. söylediklerimiz bile sandığımızdan çok daha etkilidir. Bir anlamda insan tekamülü korkuya dayalı bu olumlama ve imgeleme sistemini dönüşüme uğratabilmekle mümkündür. Gandhi’nin de mükemmel biçimde sunduğu üzere; “Söylediklerinize dikkat edin düşüncelerinize dönüşür, düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür, duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür, davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür, alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür, değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür, karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür!”

Daha geniş bir perspektifte, varoluştaki her zerre birer imgeleme ve olumlama, hep var olanın farklı yansımalarındaki tezahürleridir. Dolayısıyla her şey amaçlı,  kutsal bir bütündür. O nedenle negatif bir telkin ya da imgelemeyi fark ettiğimizde, ona maruz kaldığımızda onu önce hissetmeye izin vermeli, yargılamamalı ve daha sonra seçimimizi korkuya rağmen açılarak, egoyu kalbin hizmetinde kullanarak yapabilmeliyiz. Denge, öğrenme ve dönüşüm bu şekilde gerçekleşir. Olumsuz bir telkinin hiçbir varlığı geliştirdiği olmamıştır, aslı ne olursa olsun kendimizi ve ötekileri olumluyla kodlamalı, zan altında bırakmamalı, ayıbını görmemeli, durum olumsuz da olsa dengeyle, sevgiyle ve dürüstçe ondan olumluyu çıkartıp dönüştürebilmeliyiz. Var olan her şeyi pozitif ya da negatif kullanmak mümkündür; çünkü öz gereği nötrdür, bilinç yargısızdır. Önemli olan kullanıcının yani bakanın gözü, seçimi ve dengesidir.

Aslen imgeleme ve olumlama tek parça olan bir sistemdir. Bu nedenle sıklıkla birbirlerine dönüşür, birleşir ve güçlenirler. Temelde olumlama da bir imgeleme, imgeleme de bir olumlamadır. Ayrım teknik açıdan kolaylık olması bakımından mümkündür. Düşünce, duygu gibi süptil enerjiler ışıktan hızlı, uzay / zamandan bağımsızdır, maddeden geçebilir, ona nüfuz edebilir, ona dönüşebilir, onu yaratabilir, bilim adamlarının araştırdıkları zaman yolculuğunu bu şekilde destekleyerek geçmişi değiştirebilir, geleceği yaratabilirler.

Beynin, hayalle gerçeği ayırt edemediği aynı tepkimeleri verdiği, maraton sporcularının imgelemeyle çalıştırıldığı veriler mevcutken bu denli güçlü bir kaynaktan nasıl faydalanmayı seçiyoruz, nelere dikkat etmemiz gerekiyor, nerelerde tökezliyoruz? Şifa çalışmalarının, bilimin evriminin, temel varoluş yasalarının ana eksenlerinden biri olan imgeleme ve olumlama çalışmalarında dikkat edilecek temel hususları gelecek ay gözden geçirelim der, herkesin hayalindeki baharları yaratıp, yaşayabileceği taptaze başlangıçlar dilerim.

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler