Selam üstüne selam olsun her birimize,
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim…
Zihnin yarattıklarını zihinle çözmeye kalkanı hallaç pamuğuna çevirirler. Kendi kendini hallaç pamuğuna çevirmek pek traji-komik bir hikâyedir. Nefs, ancak hakikatine ulaşmanız ve nimetlerinden faydalanmanız için değerli bir araçtır. Ona ipleri verirseniz köle, iplerin aslen kimde olduğunu bilip nefsi onun emrinde kullanabilirseniz sultan olur ve nefsinize de zulmetmemiş olursunuz. “Bilmek başka, bulmak başka, olmak bambaşka” demiş ya Mevlana dedem, işte kamil insan için murad edilen olmaktır ve bu, bir tohumdur sulanmayı bekleyen… İlaveten diğerleri de bir sebeple O’ndandır! Aklından, gönlünden çıkarmayasın.
Sorun; dünyanın kötüye gitmesi, fazla kiloların, fazla alışverişlerin, fazla madde vs. kullanman, fazla arzuların, ilişkilerini devam ettirememen, fazla tutunman, çabuk sıkılman, tahammülsüzlüğün, fazla düşünmen, aşırı tepkiselliğin, duygusallığın, paranın, zamanının, imkanlarının yetersiz olması, herhangi bir şeye dengesizce abanman vs. değil! Sorun birilerinin ölmesi birilerinin yaşaması, birilerinin suçlu, haksız, kötü, birilerinin de suçsuz, haklı, iyi olması vs. değil! Sorun; öfken, açgözlülüğün ve sen de bulunduğunu düşündüğün diğer hiçbir şey de değil. Bunlar görünen, zihnindeki araçlar, etiketler, illüzyonlar, yansıtmalar sadece!
İnsanlık havuzunda bilinçaltında sorun tektir ve işin tuhafı, aslında hiç var olmamıştır ve fakat zahiren var görünür. Paradoksu, tüm dinamizmi, varoluşu yaratan da budur ya çok şükür. Lakin paradokslar da duraklardır, oralarda çok durulmaz ve paradokslar asla zihinle aşılmaz. Görünmeyen köke sirayet etmedikçe dönüşmez, olsa olsa değişir ya da ancak esnerler.
Sorun; kaybettiğini sandığın şey, sorun; koruma altına alabileceğini sandığın şey, sorun; korktuğunu sandığın şeydir! Nedir bunlar? Kalbine bak! Cevaba şaşıp kalacak, ya gülme krizine ya ağlama krizine gireceksin, önce dilin ve zihnin tutulacak sonra tekrar kendine gelecek ve artık sen, o bildiğin sen olmayacaksın. Zihin temizlenmedikçe, kalple bir olmadıkça, zihne sorup aldığın cevaplar seni kısır döngüden ötesine götürmez. Bir olunca da artık soru, cevaba ve soruna gerek kalmaz.
Sorun; bizzat zihnin kendisidir, sorun; yanılsama, rüya ve ikiliklerden oluşan sınırlı kozan, konfor alanın ve bundan acı-tatlı zevk almaya, alışmaya, diri değil, ölü olmaya başlamandır. Zihnini aşman; yine düşündüğün ve korktuğun gibi bilinçten kopacağın, kendini ya da bir şeyleri kaybedeceğin anlamına gelmiyor, aksine daha bilinçli olacağın, kendinle beraber her şeyi bulacağın bambaşka bir boyut, cennet ve ötesi anlamına geliyor.
Sorunların, soru ve cevapların hakikatini zihni aşmadan görmen ve getirilerini yaşamanın mümkün olmadığı, tüm öğreti, zaman ve kültürlerde bilinir ve teknikler az çok farklı olsa da aynı şeyi sağlamak içindir.
Peki, nasıl sağlarım?
En güzelini dedem demiş işte; “Gözlerini kapat, aşık ol, orada kal!”
Nasıl olacak bu? Ben de ekleyeyim naçizane: SADECE İZLE! Her şey izlemekle başlar.
Peki, sonra, izleyince ne olacak, ne katacak bana, ne kadar sürecek, teknikler? Bunlar zihnin sorusudur. Bunu da izle. Zihin bilmek ister, çerçeveler ister, kelimeler, kimlikler, çokluklar, beklentiler, duygular, düşünceler, mekanlar, zamanlar, biçimler ister. Gökyüzünün bulutları izlemesi gibi hepsini izle! Teknikler elzemdir, öğren, ama sana nefes olan şeyi putlaştırdığında adım atamayacağını da hatırla, onları da izle!
Sen belki adına meditasyon diyeceksin, işte bu meditatif hal, farkındalık ve getirileri zamanla tüm varlığına ve yaşamına, rutin bir meditasyondan, gözlemden çıkıp yayılacak. Görünen değil gören/le olacak, arka plandan çıkıp tüm manzarayı keyifle izleyecek, hâkim olanı bilecek ve huzura ereceksin. Zaten O hakimdir de, önemli olan nefsin de bunu bilmesidir, buna da şimdi ister ‘mutmain’ olmak de, ister Aşk de, ister bir olmak de, ister hakikat de, ister bambaşka bir şey… Bunlar mertebeler, mertebeleri de izle… Aslolan hazine, sır, seninle sen de yürüyor. Bu senin hikayen, hatırla!
Sorularının cevaplarını sana başkası söylerse, cevap doğru olsa da meşru değildir, çünkü zihinleriniz konuşmuş ve bilgi bilinçte deneyimlenip içselleşmemiş, mühürlenmemiş olur, senin parmak izin, senden gören eksik olur ve bunun ne sana ne de bana hiç bir faydası ve anlamı olmaz, Hak yerini bulmaz ve senden doğmaz.
Ben artık zihinlerimiz konuşsun istemiyorum! Zihnin sustuğunda, bildiğin her şeyin ötesinde ve içinde konuşan kimdir, nedir? Kendinle kendinde ve her şeyle her şeyde O’nunla ol’duğunu yaşa istiyorum. Zihnin tekrar konuşmaya başladığında da O’ndan gayrı olmadığını yaşa istiyorum, kıyametin kopsun, Aşk ‘Ol, yanışların bitsin, kendine gel, bize gel istiyorum. Neden istiyorum? Çünkü seni çok seviyorum! Senin de ne kadar sevdiğini bilmek ve bu Aşkın oluşunu sonsuzca izlemek, deneyimlemek istiyorum. Çok mu şey istiyorum? Zor mu? Bunu bir tek ben mi istiyorum? Hayy’di bu soruları kendine sor, sus, yürü ve izle, orada buluşalım! Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok.
Aşk dolu bir HazirAN Ol’sun hep birlikte…
Yorum yap