Varoluş Dergisi

YAZMANIN GÜCÜ

Yağmur yağıyordu usul usul.. Kar tanelerinin tek tek düşüşünü izlemek vardı aslında bu mevsimde.. Camdan bakarken sıcak çayını yudumlamak, kitabını okurken kar iyice tutsa da çıkıp yürüsem diye düşünmek.. Dünya hızla değişirken, mevsimler de kayıyor sanki sessizce.. 7 sene önceydi..

İstanbul’da yaşıyordum, 2013 yılının ilk günleriydi. Bir akşam iş çıkışı eve geldim. Apartmandan içeri girer girmez gözüme posta kutumdaki mektup ilişti. ‘’Hayırdır inşallah, bu devirde ne yeni yıl kutlaması ne mektuplaşma mı kalmıştı?’’ Merakla çekip aldım mektubu fakat gönderen kısmında ne bir isim ne de bir adres vardı. Alıcı kısmında yazan ismim ise benim el yazımla yazılmıştı. Dakikalar sürdüğünü sandığım kısacık bir kaç saniyenin içinde aklımdan ne film senaryoları, ne bilim kurgular geçti. O şaşkın halimle kimseye yakalanmamak için hızla yukarı fırladım. Eve girer girmez ilk işim mektubu açmak oldu. Giriş kısmında ‘kendime not’ diyordu. Acaba ‘gelecekteki ben’, şu zamandaki ‘ben’i uyarmak için önemli bir uyarı mı göndermişti? Altında madde madde belirtilenleri bir çırpıda okuyunca anladım ki, ‘gelecekteki ben’den değildi mektup aksine ‘geçmişteki ben’den geliyordu 2011’in Aralık ayından. Şöyle diyordu bir kaç madde de;

  • Önümüzdeki yıl daha çok şarkı söyleyeceğim,
  • Daha çok dans edeceğim,
  • Etrafımda güzel enerjili insanlar barındıracağım,
  • Kendime ve sağlığıma önem vereceğim,
  • Müzikallerde oynamak istiyorum,
  • İşimde başarılı olacağım.

Okumayı bitirdikten sonra kağıdın bir köşesinde bir amblem gördüm ve mektubu yazdığım an aklıma geldi. 2011 Aralık ayında bir hafta sonu şirketimiz bir grup çalışması için bizi şehirden uzak, yüksek aktiviteler ve workshoplar içeren bir grup çalışması organize etmişti. Böylece hem şirket çalışanları olarak ekip çalışmasını farklı bir ortamda deneyimleyecek, hem de farklı bir sinerji yakalayacaktık. Onca zorlu, fakat eğlenceli aktivitenin ikinci gününün sonunda,  yeniden şehre dönmek üzere yol almadan önce eğitimciler bizden ‘bir sene sonraki bize’ birer mektup yazmamızı istemişlerdi. Son dakikalar ve yorgunluktan olsa gerek tamamen aklımdan çıkmış. Son misyonumuz; ‘’Önümüzdeki sene hayattan beklentileriniz ve gerçekleştirmek istediklerinizle ilgili kendinize bir mektup yazın. Biz mektuplarınızı size bir sene sonra göndereceğiz, siz de bunların ne kadarını gerçekleştirebildiğinizi göreceksiniz.’’

2012 yılı benim için birçok anlamda çok zorlu bir yıl olmasına rağmen, maddeler üzerinden gittiğimizde neredeyse tüm hedeflerime ulaşmış olduğumu fark ettim. Önce latin danslarına devam etmek üzere ara verdiğim dans okuluna yeniden başlayacaktım ki bu okulla birlikte aynı yıl bir de Bachata dalında 200 çift aynı anda en uzun kareografiyi yaparak ‘’Dünya Guiness Rekorlar Kitabı’’na geçecektik.:) Danstan çok sevdiğim bir arkadaşımla konuşurken, dans etmeyi çok seviyorum ama bana yetmiyor, şarkı söylemeyi de çok özledim. Hatta en büyük hayalim çocukluğumda müzikallerde şarkı söyleyip dans etmekti diye ekledim. Arkadaşım birden demesin mi, ‘’Benim bir kuzenim var müzikal bir koroyu yönetiyor, istersen çalışmalarına gidip bir şansını dene.’’ Elemeden geçip, aralarına girip oturduğumda ise bir de ne öğreneyim, daha önce gittiğim bir Sezen Aksu konserinde ‘keşke aralarında olsam’ dediğim renkli peruklu vokal ekibiyle birlikteydim ki bir kaç sene sonra Sezen Aksu’nun stüdyosunda ekibimizle birlikte ben de bir vokal çalışması yapma şansına erişmiştim.:)

Yılların içime atılmışlığı ve birikmişliği vardı, duramıyordum. Bu sefer korodan bir arkadaşım, daha önce Kadıköy’de GG müzik ve dans akademisi adından bir kurumdan müzikal dersleri aldığını söylediğinde kendimi Sevgili Gülsin ve ekibinin yanında bulmuştum. Bu sefer şansım pek yaver gitmemişti, çünkü eğitim döneminin sonuna gelmişler ve beni yalnızca bir kaç derse kabul edebileceklerini söylemişlerdi. Fakat yıl sonu gösterisinde bir kaç sahne alarak, eğitimini biten arkadaşlara destek olmamı istemişlerdi. Hiç düşünmeden kabul ettim ve en son lisede oynadığımız tiyatrodan sonra kendimi bir kez daha sahnede buldum. O sene hafta içleri iş çıkışında koro ve şan dersleriyle, eylülden sonra da yeni açılan sınıfla tüm hafta sonu yoğun bir tempoyla ruhumu doyuran çalışmalara devam ediyordum. Bütün yorgunluğuma rağmen, beslenen ruhum enerjisiyle beni ayakta tutuyordu. İş ortamında da elimden geleni yapıyordum fakat ‘’Yılın Elemanı’’ ödülünü almak ancak 2013 yılının sonuna kısmet olmuştu.

Mektubu ve geçtiğimiz yılın muhasebesini yapmayı bitirdikten sonra yüzümde hem bir tebessüm hem de şaşkın bir ifade vardı. Bu nasıl olmuştu? 2012 yılını kişisel olarak çok zorlu bir yıl olarak hatırlıyordum ve aslında birçok anlamda mücadele vermiştim. Şimdi ise, bir önceki yıl hedeflerim ve gerçekleştirebildiklerimi karşılaştırdığımda aslında o kadar da kötü bir yıl olmadığını, hatta aksine beni here şeye rağmen ayakta tutan motivasyonlarımı görmüştüm. Acaba söyledikleri gibi gerçekten yazmanın özel bir enerjisi mi vardı, bu küçük mucizelerin gerçekleşmesi yazıya dökmemle mi mümkün olmuştu, yoksa normalde de böyle şeyler oluyor da hayat koşuşturmacası içinde biz mi göremiyor, tersine bizi zorlayan, canımızı en çok yakan anıları hatırlamaya meyilli oluyorduk?

Yanıtını bulmak üzere, var mısınız bu sene için gerçekleştirmek istediğiniz hedefleri, dilek ve isteklerinizi listelemeye ve bundan bir sene sonra açıp nelerin gerçekleştiğini görmeye?

Hepinize küçük mucizelerinizin gerçekleştiği, mutlu, huzurlu, neşe ve sevgi dolu bir yıl dilerim..

Gaye Ulaş

Yolun yarısında,

Mimar,

Kendi çapında bir hayat gözlemcisi,

Düşünür, taşınır,

Sanatçı ruhlu,

Paylaşımcı,

Sevmeyi sever,

Reiki 3A Master

Access Bars uygulayıcısı

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler