“Dünyaya geldiğiniz gün; bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarsınız” demiş Montaigne… Henüz büyümeden yaşlanmayı kabul edilmişlik mi var acaba genlerimizde?
Binlerce yıldır ölümsüzlük iksirleri araştırılırken bugün gelinen nokta; bir yandan yaşlanma teorilerinden yola çıkılarak önleme çalışmaları, bir yandan da “yapay zeka” ve “zihin yükleme” çalışmaları ile teknolojik gelişmeler baş döndürmektedir.
Aging yani yaşlanma hücresel boyuttan önce moleküler düzeyde başlayıp, doku ve organ sistemlerini etkilemektedir. Çevresel ve endojen faktörler etkisiyle oluşan birçok yaşlanma teorisi ortaya atılmıştır. Bunların bir kısmı birbiri ile çelişirken bir kısmı birbirini desteklemektedir. En önde gelen teorilerden:
Oksijen Tüketimi Teorisi: Oksijenin fazla tüketimi ile ilişkili olarak taşikardi, hipertiroidi, aşırı egzersiz aktivitenin yaşamı kısalttığı üzerinde çalışılırken serbest oksijen radikallerinin toksik etkileriyle karşılaşılmıştır.
Reaktif Oksijen Metabolitleri (ROM) Teorisi: Öncelikle biyolojik fonksiyonlarda progresif azalma, strese karşı direnci azaltıp hastalıklara eğilimi arttırarak yaşlanmanın sonuçlarını ortaya koymuştur. Hasar prooksidan ile antioksidan arasındaki dengenin bozulması ile oluşmaktadır.
Yani ??? Anti-oksidan beslenme işe yarayabilir mi? Oksidanprekürsörler azaltılabilinir mi? Mesela 500 yıl yaşayan bir midye türünde ROM seviyesi minimal düzeyde imiş.
Telomer Kısalması Teorisi: En kabul görenler arasındadır. Hücrenin sıklıkla bölünmesi ile zamanla telomerlerin kısalması sonucu bölünemez hale gelmesi ve yaşlanmanın başlamasıdır. Ama yine üzülmeyin, çünkü “telomeraz” denilen enzim telomerleri onarabiliyor. Örneğin; ıstakozların hiç yaşlanmamalarının sebebi hiç tükenmeyen telomerazenzimleri sayesinde sürekli DNA’larını onarabiliyor olmalarındandır.
Son bahsedeceğim teori “apoptozis” denilen programlı hücre ölümüdür. Stres altındaki hücrenin yaşlanmaya mı yoksa apoptozise mi gideceğine nasıl karar verildiği henüz bilinmemektedir. Daha çok hücre türüne göre değişmektedir.
Evettt… Bu kadar bilgi ne işimize yarayacak? En basit teoriler bile henüz tam anlaşılamamışken ne kadar komplike bir sistem olduğumuzu görebiliyor musunuz?
Buradan çıkarılacak önemli iki sonuç var bence… Öncelikle çevresel faktörlerin değiştirilmesi ile yaşlanmanın geciktirilebileceği kesinlik kazanmıştır. Bu faktörler beslenme ve yaşam tarzı ile ilişkilidir şüphesiz…
İkincisi ve bence daha önemli olanı zihinsel ve düşünsel boyutta genç kalmaya yeniden programlanmayı öğrenebileceğimizdir. Şöyle ki; telomeraz enziminin bitmesine ya da apoptozise nasıl karar veriliyor? Bedenimiz bir bütün değil mi? Bizden bağımsız olabilir mi? Latince adı “turritopsisnutricula” olan denizanasının uygun olmayan koşullarda bebeklik evresine dönerek genlerini yönetebildiğini biliyor muydunuz? Yani ölümsüz olabiliyorlarmış… Tabiat ile savaşıp yıkıcı olmazsak eğer; bize en iyi yol göstericinin tabiat olduğunu görebiliriz aslında…
Bizler için doğum varsa ölüm de vardır şüphesiz. Gelişmiş ve komplike canlılar olarak ancak yaşlanma geciktirilebilir ve daha kaliteli bir yaşam mümkün hale gelebilir. Dikkat edilecek hususlardan bazıları:
Beta-karoten (havuç, tatlı patates, balkabağı),
Koenzim Q10 (kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, brokoli, karnıbahar, E ve C vitaminleri, lipoik asit (et, ıspanak, brokoli, brüksel lahana, bezelye, domates) Glutatyon (lahana, brüksel ve karalahana, bamya, kabak, soğan, sarımsak) Fitoöstrojenler (soya, keten tohumu, fasulye, nohut, mercimek)
Polifenoller, selenyum (et, deniz ürünleri, tam tahıllar reishi mantarı)
Çinko (karides, ,istridye, ceviz, badem, kabak ve ayçiçeği çekirdeği)
Manganez (tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler) diyete eklenebilir.
Son olarak; genç ve zinde kalabilmek için; bilinçli zihnimizdeki düşünce sistemimizi ve biçimini değiştirdiğimizde, dengeli beslendiğimizde epigenetik olarak bilinçaltı kodlamalarınızı değiştirebilir ve hayatımızın kontrolünü elimize alabiliriz.
Kaynakça: 1)Turkiye Klinikleri J Med Sci. 2008;28(6 Suppl1):S 1-11 Makale Dili: T
2)Dr. Ayşegül Çoruhlu yazıları
3) Tibet’in Gençlik Pınarı kitabı
Yorum yap