Aynı şeyler, aynı şeyler. İş, güç, hayat koşturmacasından sıkıldım, artık bir yolculuğa çıkayım diyen Mine, bir hafta sonu güzel bir otel ayarlayıp küçük bir hafta sonu kaçamağı yapmaya karar verdi. Eşi, çocukları bindiler arabaya, çıktılar yola.
Direksiyona Mine geçti, açtı müziği. Tam güzel güzel giderken, yüzünüze inen bir tokat ile sarsıldı.
“Ne oluyor?” dedi. “Ne yapıyorsun sen? KENDİNE gel, köpeği görmedin mi, kaza yapıyorduk senin yüzünden, uyukluyor musun?” diye bağırıyordu eşi. Tokatın acısı ile kendine gelen Mine fark etti ki dalmıştı, dikkati oradan, o andan tamamen gitmişti.
O andan sonra tedirgin olan eşi, çocukları sürekli tetikte tabi. Eşi sürekli konuşuyor, çocuğunun birisi saçını çekiyor, diğeri yüksek sesle şarkı söylüyor ki, Mine uyumasın, dikkati hep orada, kendinde, o anda kalsın.
İşte aslına bakarsanız hayatta neden başıma geliyor dediğimiz olayların geliş sebebi, git başımdan, bıktım senin düşüncelerinden deyip, savaştığımız zihnin, bunları getirme sebebi de bu olaydaki gibi. Her an kendimizi hatırlayalım, dikkatimiz her an kendimizde kalsın diye. Dikkat nereye verilirse enerji oraya aktığından, kendimize kalsın ki başka şey değil (zihin), kendimiz güçlenelim diye.
Ben yıllar sonra ilk defa anladım ki yıllarca savaştığım, dikkatimi kendimden ziyade hep onda tuttuğum zihin aslında yan koltukta oturup, dikkatim dağılmasın diye tokat atan Mine’nin eşi ile aynı şeyi yapıyormuş.
“Emine uyuma, sakın uyuma, dikkatini kendinden başka yere dağıtma, uyuyup da sonra bunlar neden başıma geliyor diye de sızlanma. Benim işim bu, kusura bakma. Uyan, benimle savaşma, çünkü uyanınca anlayacaksın ki, ben dostum, düşman değil.”
Anlık da olsa anlamak güzeldi, teşekkürler zihin…
Yorum yap