Uzun bir aradan sonra mesleğime, diş hekimliğine geri dönüş yaptım ve hasta kabulüne başladım. Sizlerde bilirsiniz, hastalar çoğu zaman ya çürük dişi, ya ağrıyan dişi ya olmayan dişi ya da diş taşı gibi dişsel problemleri için bizlere başvururlar.
Mesleğe tekrar başladığım ilk günümde de rutin aslında bu şekildeydi, ama benim dikkatimi başka bir şey daha çekti. Dişsel şikayetlerin haricinde bana başvuran hastaların oran olarak onda biri gece diş sıkma şikayeti ile gelmişti. Ne yalan söyleyeyim ben bu orana çok şaşırdım. Eskiden ayda iki veya üç hastaya gece diş sıkma teşhisi koyarken, bu ay neredeyse her gün bir hastanın bu problemle kliniğimize başvurması dikkatimi çekti. Bana bu oran fazla geldiği için ve diş sıkma şikayeti hem fizyolojiyi, hem psikolojiyi hem de diş hekimliğini içerdiği için ve kendi çevremde de birçok kişide bu şikayeti gördüğüm için bu yazımda diş sıkma ve gıcırdatmadan bahsetmek, sizleri bilgilendirmek istedim.
Diş sıkma, tıbbi ismi ile Bruksizm, dişlerin çiğneme fonksiyonundan bağımsız olarak, işlevsizce sıkıldığı, gıcırdatıldığı bilinçsiz/istemsiz bir oral alışkanlık olarak tanımlanabilir. Genelde uyku sırasında diş sıkma olarak bilinen Bruksizm uyanıkken de ortaya çıkabilir. Daha doğrusu insan uyanıkken de günlük yaşam esnasında, çalışırken veya hiçbir şey yapmıyorken de kendini bilinçsizce dişlerini sıkıyorken bulabilir. Gündüz olanı fark etmek tabii ki daha kolaydır. Gece dişlerin sıkılması ise genellikle sabahları uyandıktan sonra, çene ekleminin ve kaslarının çevresindeki ağrıdan anlaşılır.
Ayrıca, sıklıkla diş sıkmayla birlikte gözlenen diş gıcırdatma, neredeyse horlama seviyesinde rahatsızlık verebilen bir sese sebep olur ve bu ses bireyin odasını paylaştığı kişi tarafından fark edilir.
Ayrıca; dişlerin çiğneme yüzeylerinde aşınma, düzleşme, aşırı duyarlı dişler, dişleri çevreleyen dokularda destek kaybı, diş eti çekilmesi, yanaklarda/dilde diş izleri/zedelenme, diş, dolgu veya protez gibi restorasyonlarda kırıklar, çiğneme kaslarında büyüme, çene ekleminden ses gelmesi, şakaklarda oluşan baş ağrısı, diş sıkma ve gıcırdatmanın belirtisi olabilir.
Bu belirtilere genelde stres ve anksiyete de eşlik eder. Ama bu belirtilerin olması Bruksizm olduğu anlamına gelmez.
Bruksizm, birincil (idiyopatik) veya ikincil (iyatrojenik) olarak sınıflandırılmıştır. Birincil Bruksizm’i çoğumuz deneyimlemişizdir sanırım. Her hangi bir sebeple stres yüklendiğimiz dönemlerde (evlilik, çocuk, iş problemleri, sınav dönemleri, çocuklarda kardeş doğumu gibi dönemler) biriken kaygı, öfke, endişe, zorlanma gibi duygular ve haller bedende diş sıkma olarak kendini gösterebilir. Bu tip diş sıkma herhangi bir tıbbi durumla ilişkili değildir, sıklıkla dönemseldir ve stres etkeni ortadan kalkınca kendiliğinden geçer. Hani sabır için sık dişini denir ya vücut da aslında bunu yapar dönemi rahat geçirelim diye:)
İkincil Bruksizm ise tıbbi durumlarla (nörolojik, psikiyatrik, uyku bozuklukları ilaçları vs) ilişkilidir.
Diş sıkma alışkanlığının şekli, süresi, yoğunluğu ve sebebi herkes için farklıdır ve bireyseldir. Süt dişlerinin sürmeye başladığı bebeklerden tutunda, bu bebeklerin dedesi/anneannesi olacak yaştaki büyüklere kadar toplumun her kesiminde %6-20 oranında görülmektedir.
Çocuklarda ilk süt dişlerin çıkmasından sonra, 1 yaş civarında sık gözlenir ve gözlenme sıklığının yaklaşık %14- 20 arasında olduğu söylenmektedir. Strese tepkilerinin değiştiği, hormonların karmaşıklaştığı ergenlikte de %13 oranla sık görülen bir alışkanlık olmayı sürdürür. 60 yaş üstü bireylerde ise bu oranın %3 lere düştüğü bildirilmekte. Ben bunu yaşla birlikte hayatı sindirebilme, olanı olduğu gibi kabul edebilme yetisinin artmasına, stres tepkisinin olumlu yönde değişmesine ve olgunlaşmaya veriyorum açıkçası. Bir de şunu belirteyim, yapılan çalışmalarda, diş gıcırdatan çocukların %21 ila %50’sinde aile üyelerinden birisinde de Bruksizm varlığı tespit edilmiş. Yani çocuğunuzda diş sıkma/gıcırdatma varsa sizde de olma olasılığı yüzde 21-50.
Peki, çocuğumuzda, bir yakınımızda veya kendimizde Bruksizm’i teşhis ettik. Şimdi ne yapacağız?
Bruksizm için farmakolojik, psikolojik ve diş hekimliği uygulamaları gibi birçok tedavi yöntemi önerilmektedir. Farmakolojik tedaviler, beta blokerler, antidepresanlar, kas gevşeticiler gibi çeşitli ilaçları içerir. Şiddetli Bruksizm’i olan hastalara semptomların ortadan kaldırılması için lokal botulinum toksini (BTX tip A) enjeksiyonları uygulanmakta, bilinen adıyla botoks yapılmakta, bu şekilde kasların aşırı kasılması engellenmektedir.
Diş hekimleri ise diş sıkma problemi için sıklıkla gece plağı yapmayı önermektedir. Gece plakları, yumuşak ve sert olmak üzere iki tiptir. Yumuşak gece plağı hafif vakalar için kullanılmaktadır. Eğer diş sıkmanız şiddetli derecedeyse sert gece plağı tercihi daha doğru olacaktır.
Literatür bilgisini paylaştıktan sonra Bruksizm tedavisinde ben de kendi fikrimi belirteyim. Ben bir diş hekimiyim, bir reiki öğretmeniyim ve bir de fizyoloji anabilim dalında tezini stres tepkisi üzerine yapan bir doktora öğrencisiyim. Bu dalların hepsinden aldığım eğitimler ve edindiğim tecrübeler sonrasında, Bruksizm dahil tüm bedensel problemlerin kalıcı olarak iyileşmesi için bedenin yanı sıra zihnin ve ruhun da iyileşmesini içeren bütünsel tedavileri önermekteyim (ruh aslında hep iyidir, hasta olmaz, kast ettiğim bunun da farkına varmak). Bu yüzden Bruksizm’de de öncelikle plak/splint veya botoks gibi uygulamalardan kişiye uygun olanını uygulayarak alışkanlığın diş ve çevre dokulara zarar vermesini engellemeliyiz diye düşünüyorum. Çevre dokulara zararı engelleyip, hastayı rahatlattıktan sonra da kalıcı çözüme geçmeyi öneriyorum, çünkü çoğu zaman kişi plak taksa da etken devam ettiği sürece alışkanlığı da devam edebilir ve plak/botoks/splint uygulamaları yetersiz kalabilir.
Alışkanlığı ortadan kaldırmada, yani işin zihinsel kısmını çözmede “farklındalık” devreye girer. Farkındalık derken şuna dikkat edilmeli, gözlenmelidir. Kişi hangi duygu/düşünceye girdiğinde dişlerini sıkmaya başlıyor, hangi duygu/düşünce/algı onu sıkıyor da rahatlamak için kendini bu alışkanlığa başvururken buluyor?
Kişi kendini bu alışkanlığa iten sebebi izleyerek fark ettiğinde, çözüm de kendiliğinden gelecektir. Her diş sıkma isteği geldiğinde farkındalık zihinden önce gelecek, irade sağlanacak ve zihne yön verecektir. Kısa zaman sonra da alışkanlık kalıcı olarak son bulacaktır.
Kişiyi diş sıkma/gıcırdatmaya iten durum bazen çok yüzeysel olabilir, hemen fark edilir. Ama bazen de kişinin bilinçaltına ittiği, yüzleşmekten kaçtığı, kendinin bile farkında olmadığı duygu/düşünceler onu bu alışkanlığa itebilmektedir. Böyle derin durumlarda kişi bilinçli bir şekilde neden diş sıktığını anlayamayabilir. Bu durumda farkındalık meditasyonları, reiki meditasyonları, psikoterapiler, hipnoz gibi uygulamalarla farkındalık sağlanabilir.
Böyle sebebini çözemediğiniz durumlar (sadece Bruksizm için değil, her durumda uygulayabilirsiniz) için size basit bir yöntemden bahsedeyim. Sakin, rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamda beliniz dik olacak şekilde, bağdaş kurarak veya ayaklar paralel olarak yere basacak şekilde sandalyede oturun. Diş sıkmanıza sebep olan etkenin ne olduğunu kendinize sorun ve zihninizi serbest bırakın. Sebebi şu olabilir, hımm böyle olunca diş sıkıyorum vs diye yorum ve analiz yapmayın, düşüncelerinizi yönlendirmeyin. Soruyu sorun ve bırakın. Bir süre sonra cevabı hissedeceksiniz, algılayacaksınız. Fark ettikten sonra yine işe karışmayın, akışa bırakın, olay kendiliğinden çözülecektir.
İlk sefer zihin işin içine karışıp sizi analize sürükleyebilir, kendinizi düşünürken, analiz ederken bulabilirsiniz ve netice alamayabilirsiniz. Meditasyonu sonlandırın, daha sonra tekrar yapın. Emin olun en geç üçüncü de fark edeceksinizdir.
Fark etmeniz, sebebin bilinçaltından bilince çıkması anlamına gelir. Bir şey bilinç tarafından yakalandıktan sonra da çözüme ulaşması an meselesidir. Siz fark edin, gerisini hayat halletsin.
Emine NALÇACI MAVİŞ
Kaynak:
Demjaha, G., Kapusevska, B., Budima Pejkovska-,B. (2019). Bruxism Unconscious Oral Habit in Everyday Life. Open Access Maced J Med Sci. Mar 15; 7(5):876-881
Yorum yap