Meditasyonu ne için yaparsanız yapın, hedeflenen şey; zihnin terbiye olması, bedenin huzuru, dolayısı ile de kalbin (ruhun) temizlenmesidir. Zihnin terbiyesi ya da modern deyimle Ego’nun susturulması tüm mistik öğretiler de vardır. Fakat biz zihnimizi ne kadar susturmak istesek, bir o kadar da onu güçlendiriyor, onu kendimize efendi yapıyoruz. O halde biz, bir şeyleri yanlış yapıyor olmalıyız. Öyle değil mi sizce de? Evet.. Biz bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Geçen yüzyılda, (Atatürk zamanında) “Muhammed İkbal” adında bir şair, bir “Allah dostu” yaşamıştı.. Hatta öyle ki, o zamanlar kendisini Mevlana olarak adlandırdılar. O şöyle diyordu; “Şeytan’ı içimizden söküp atmak mümkün değil, fakat onu ehilleştirebiliriz.” İkbal’in Şeytan diye bahsettiği şey zihindir. Çünkü zihinden büyük Şeytan yoktur bence. 🙂
Zihin, Şeytan, Nefs, Ego hep aynı şeydir. Biz onu, yani zihni ehilleştirebiliriz. Ama nasıl? Tüm çabalarımız, gayretlerimiz bu doğrultuda. Bilerek ya da bilmeyerek, yaptığımız tüm ibadetlerde, murakabe ve tefekkürlerimizde aslında bunu yapmaya çalışıyoruz. Yani o büyük Şeytanı ehilleştirmek, sonucunda da Öz’e dönmek, gerçek yaradılış gayemizi anlamak ve kendi gerçek kimliğimizi fark etmek.. Bunun tek bir çaresi olduğunu deneyimleyerek yaşadığımı söyleyebilirim. Bunu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bırakın zihin konuşsun, siz onu önemsemeyin. Ona bir değer atfetmeyin. Sadece onun kendiniz olmadığını fark edin. O, ha bire sizi geçmişin bataklığına ya da geleceğin korkusuna götürmek, böylece sizi yolunuzdan saptırmak isteyecektir. O böyle yaptıkça siz tetikte olun ve onun, kendiniz olmadığını fark edin. Birini bitirip, diğerine geçecek ve daima sizi anda, şimdide tutmama adına elinden geleni ardına koymayacaktır. Bence, zihnin ehlileşmesi ancak böyle mümkün olur. Aksi takdirde onu kovmak, onu azarlamak ya da bıktım senden git, giiit demek, bir çare olmayıp, ona çok daha fazla güç vermekten başka işe yaramaz..
Sevgilerimle
Yorum yap