Tüm meditatif pratik ve tekniklerin nihai amacının ne olduğundan daha önceki meditasyon yazılarımda bahsetmiştim. Bu sayıda bunu biraz daha genişleterek, sizlere gün içinde uyguladıkça bu faydaları kat kat alabileceğiniz, pek çok teknik içinden en basit, en eğlenceli ve en faydalı bulduğum 2 tanesinden bahsetmek istiyorum.
Bir pratiği, pratiğe zaman ayırarak yapmak çok önemli bir temel, fakat o pratiğin yaşam içinde çiçeklenir bir disiplin olarak özünüzden kendiliğinden hale gelmesi ve yaşamın her alanında yayılması gerçek çalışma ve asıl amaç. Bu aşamaya gelindiğinde rutin pratikleriniz de çok daha az zaman alarak yaşam içine taşınır ve onunla bütünleşir hale geldiğini göreceksiniz.
Biliyoruz ki zihin, ya geçmiş ya gelecektedir, doğrusal, katı ve ayrıştırıcı çalışır. Ve hepimiz günün çok büyük bir kısmında burada oluruz, yani kendimizde olmayız, fakat kendimizde olduğumuzu zannederiz. İkisi arasındaki farkı, bu pratikler ışıldadıkça çok daha iyi anlayacaksınız. An, hakikattir, sadece zihinle kayıtlanmaz ve doğrusal olmayıp bütünleyici, birleştiricidir. Haliyle bu, aydınlanma, şifa, dönüşüm ve büyük harf kendimizin, yani hakiki kimliğimizin de mümkün olduğu alandır. Fakat bunun hatırlanıp, tekrar edilip, nüfuz edici bir varlık kazanması için öncelikle belli miktar ve sürelerle zihinle özdeşleşmenin kırılması, ayrışmanın başarılması şarttır. Başka bir deyişle; “bir ben var benden içeri” deneyiminin sağlayacakları, zihnin eğitimi ve ehlileşmesine bağlıdır. Peki bunu yaşam içinde nasıl yapacağız? İşte size 2 öneri… Bunları ne kadar sık pratiklerseniz yaşam içinde meditatif disiplininiz ve getirileri o kadar çok parlar.
- Gün içinde kendinizi geçmiş, gelecek, kafa sesleri, yani sonu gelmeyen zihin muhabbeti içinde yakaladığınız her an, durun. Bunu fark ettiğinizde, izleyici/ gözlemciylesiniz tebrikler. Ne olursa olsun bırakın, muhabbeti kesin ve 5 duyuyla ana dönün. Anda düşünce, duygu, geçmiş, gelecek, sohbet yoktur. Mesela; su içerken yarın akşam yapacağım bir şeyle ilgili düşüncelerle doluydum. Bu düşünceler beni umutsuz bir duyguya sürüklerken fark ettim, kestim, tamamen 5 duyuyla içtiğim suya yöneldim ve burada kalabildiğim kadar kaldım. Dağıldığım her an kendimi tekrar döndürdüm, bunu ne kadar süre devam ettirebiliyorum? Günün ne kadar kısmında, ne kadar farklı alanda ve şiddette kendimi yakalayabiliyorum? Bunlar da pratikte derinleştikçe bakmak isteyebileceğiniz değerli sorular olacaktır.
Kendinizi düşüncede yakalayıp döndürmeniz, duyguda yakalayıp döndürmenizden çok daha kolaydır, çünkü düşünce aurada bile daha ince bir alandır, önce gelir ve duyguya dönüşüp tetiklediğinde artık geçiş yapılan alan, yaratılan özdeşleşme çok daha yekpare, güçlü ve yoğundur. Bunun bir tık öteside, bildiğiniz üzere; o şeyin etten kemikten hale gelip maddi düzeyde tezahürüdür zaten. Bu nedenle duygudan çıkmak düşünceden çıkmaya göre biraz daha zordur; bu alanda biraz daha pratik yapmış ve ustalaşmış olmayı gerektirebilir. Uyanmanızdan yatana kadar kendinizi ne kadar fark edip yakalar ve döndürürseniz her konuda olduğu gibi bu konuda da zamanla o kadar ustalaşırsınız. Konuyla ilgili çok sık gelen sorulardan biri de; ‘peki, kendimi yakaladığım şey üzerine çalışmam gerekmez mi?’ Çok iyi olur tabii ki, fakat bu da size başka bir konu ve alan verir. Her seferinde küçük adımlarla, önceliklerle, karşılayabileceğiniz kadarıyla ilerleyin lütfen. Biraz güç kazandıktan sonra bu alana geçmek yeni çalışmalarınıza hem çok daha fazla ışık tutar. Hem de her şeyi bir arada yapmaya çalışıp, çalışılan ana konunun sabote edilmesi hatasına düşmemiş olursunuz.
- Bu ilk çalışmada zorlanıyorsanız ya da ek olarak, kendinize bir rutin seçin ve 1. Maddeyi bu rutin içinde uygulamaya çalışın. Mesela diş fırçalamak… ‘Bugün her diş fırçaladığımda sadece o işle, o anda, tüm farkındalığımla olacağım, gidip gelmeyeceğim’ gibi. Seçtiğiniz rutinin, her gün atlamadan, birkaç kez yaptığınız, çok kısa bir rutin olması başlangıç için önemli. Mesela bir öğün yeme, hazırlama, şu içme, bardak yıkama, çöp atma, giyinme vs. olabilir.
Ram Dass’ın dediği gibi “An, zamanın içinde değildir.” Zamanın içinde olanlarsa; zihin, mekan, maddedir. Hem anda olup hem zihinde olamayaacağıma, her an sadece birinde olabileceğime ve bunu seçende ben olduğuma göre, ben, anda olduğumda neler mümkün olur?
Hepimize her şeyin tadına daha çok varabileceğimiz farkında, kendinde ve anda bir yaz geçişi diliyorum.
Ahu BİRLİK
Yorum yap