Varoluş Dergisi

HAREKET VE BEDEN FARKINDALIĞI

Yüzme sporu ve yapılacak her türlü spor aktivitesi yahut bedensel hareketler, performans kaygısı olmadan yapıldığında, bütünsel farkındalık çalışmasına dönüşecektir.

Yıllarca Yüzme sporu ile uğraştım. Lisanslı sporculuk yıllarımda, birçok resmi yarışa katıldım. Yüzme bireysel bir spordur, her ne kadar takım ile antrenman yapılsa da yarışlar bireysel oluyor. Sporcular zihinsel ve psikolojik olarak stres altına giriyor ve bu zorluklar ile başa çıkmayı öğreniyorlar. Mücadele etmeyi ve özgüveni spor sayesinde hayatlarına katmış oluyorlar. Çoğu sporcu gibi ben de bu zorlukları ve bu zorluklarla başa çıkarken öğrendiğim kendimi bilme yolunda bana ışık tutan bilgileri sizlerle paylaşmak isterim.

Üniversitenin Spor bölümünde okumaya başladığım yıllarda bir yandan da başka su sporları ile ilgileniyordum. (Mono palet, Dalış)

İnanın en zor zamanlarımı hareket ederek bedenimi çalıştırarak atlattığımı daha şimdilerde fark ediyorum. E tabii ki, su sporlarının en önemli özelliği de sürekli nefes ve diyafram kası ile olan ilişkisi. Şimdilerde nefes terapileri ve nefes koçları çok tercih ediliyor, nedeni de apaçık ortada. Nefes seni şu ana getiren ve sürekli yaşamaya devam eden organizmanın en önemli parçası, hiç şüphesiz nefes varsa hayat vardır.

Yüzmenin faydaları saymakla bitmez ama en önemli faydası nefes ve beden bütünlüğünün farkında olunduğu ve dikkatin sürekli nefese geldiği yegane spordur. Bir tezimde, insanın Yüzme sporu yaptıktan sonra rahatlaması ve sakinleşmesi (zihnin sakinleşmesi ve bedenin normal sağlıklı formuna kavuşması) üstüne bir de güzelce acıkması, sanki tüm beden canlılığını tekrardan geri kazanıyor.

Yüzme sporu ve yapılacak her türlü spor aktivitesi yahut bedensel hareketler, performans kaygısı olmadan yapıldığında, bütünsel farkındalık çalışmasına dönüşecektir.

Sonuç olarak; beden – zihin bağlantısı kurularak yaşam kalitemiz artacak ve beden şifa bulacaktır.

Hareket anne karnına düşmemiz ile başlar. Doğal büyüme ve gelişme evrelerini geçiririz, değişimin bir parçasıyız. Hareketsiz bir yaşam sadece ölüm ile gerçekleşir. Biz istesek de istemesek de kalbimiz atmaya devam edecektir. Nefes alıp verme işlemi bazen yavaş, bazen hızlı da olsa ölene kadar bizimle olacaktır, biz de bu yaşayan organizmanın bir parçası olarak her an var olmaya, yaratımın bir parçası olmaya devam edeceğiz. Bizlerin bu yaşamdan kendimizi ayrı görmemizi sağlayan zihnimizdir. Bu hareketin aksaması ve sağlık sorunları zihnin illüzyonda olmasından kaynaklanır, kendini bu yaşam formundan ayrı görmek, sürekli zihinde yaşamak hareketsiz bir yaşama doğru alışkanlıklar geliştirmemize yol açar.

Farkında olunamayan beden – zihin bağlantısının koptuğu durumlar adeta günümüzün hastalığı haline gelmeye başlamış; boyun düzleşmesi, omurga problemleri, kabızlık, görme bozuklukları, baş ağrıları, kandaki oksijenin hücreleri besleyememesi ve sonucunda oluşan rahatsızlıklar, en masumane olanlarıdır.

Yine beden – zihin farkındalığı düşük ve kopukluk olduğu zamanlarda, hareketsizlik psikolojik olarak bizi etkiler. Mutsuzluk, değersizlik hisleri, kaygı bozukluğu, yaşama karşı isteksizlik, erteleme problemi, zihinde sürekli gelişen yeni fikirler ve bu fikirleri hayata geçirememe, sürekli uyumak isteği vb. her türlü duygusal gel-gitler.

Bu yazdığım fiziksel beden farkındalığında oluşan dengesizlikler kök çakra problemlerinin de bir konusudur.

Not olarak şunu da eklemek isterim: Beden-zihin arasındaki bağlantı kopukluğu dolayısıyla, ihtiyacından çok daha fazlasını bedene yüklemek farkındalık düşüklüğünün göstergesidir.

Örnek verecek olursak; bedenin ihtiyacı olmayan dambıl ve kaldırabileceğinden fazla ağırlıkların altına sokmak, sabah öğle akşam spor yapıp kasların aşırı şişirilmesi, evde aşırı temizlik, 45 kilo kadınların 50 kilo masa, koltuk vb. ev eşyalarının yerlerini değiştirmesi, bu sebeple bele ve eklemlere binen yükün artması sonucunda oluşan fıtık, kas yırtıkları, eklem sıvılarında azalma gibi.

Demem o ki, hareket her anımızda olmalı ama ne yapıyorsak yapalım fiziksel olarak yaptığımız hareketin farkında olmamız; bunu bir farkındalık meditasyonu haline dönüştürür, yaşam enerjimizi arttırır, kök çakramızı dengeli bir şekilde çalıştırır, fiziksel rahatsızlıklarımız iyileşmeye başlar.

Sizlere bugünden başlayacağınız bir pratik önereceğim;

Uygulama 1- Ayaklarınızdaki çorapları çıkartın ve 5-10 dk. arası çıplak ayak evde yürüyün. Bunu yaparken 20 adım topuk üstünde ayak parmakları ve kökleri yerden yukarıda adımlar atın, daha sonra 20 adım ayak parmaklarından yükselerek topuklar yukarıda olacak şekilde üzerinde yürüyün.

Son olarak 20 adım tüm ayaklarınızın içini hissederek yere iyice yapıştırarak ve ayak tabanlarının yer ile olan ilişkisini inceleyerek yürüyün. Bu yürüme anında nefesinizin doğal akışını izleyin, olabildiğince nefesinizi karnınıza doldurun, burundan nefes alıp burundan nefes verin. 5-10 dk boyunca bu çalışmayı başa dönerek devam ettirin. Bu hareketi devam ettirirken yavaş ve sakin yapmak çok önemli. Hareketi yaparken zihninizde beliren düşüncelerin akmasına izin verin müdahale etmeyin.

Uygulama 2- Evden çalışıyorsanız her gün mutlaka en az 20 dk lık yürüyüşler yapın. Yahut işten eve gelirken ya da market alışverişine giderken yolunuzu biraz uzatabilirsiniz. Yürüyüş yaparken dikkatinizi ayak tabanlarına getirin, ayakkabınızın içinde ayak parmaklarınızı oynatmaya ve hissetmeye çalışın, adımlarınızı topuklardan ayak parmak köklerine kadar ayak tabanlarınızı yere daha vurgulu basarak atın. Yerden yukarıya doğru tüm bedeninizde bu hissin yayılmasını izleyin. Her adımda derin nefesler alın ve yavaşça dışarıya bırakın. Yavaş ve sakin atılan adımlar, size iyi gelecektir.

Not: Ayaklarımızın altında bulunan enerji saçakları canlanacaktır. Bu canlılık kök çakramızın parlamasına yardımcı olacak ve fiziki bedenimiz, organlarımızın ihtiyacı olan enerjiyi yer küreden daha sağlıklı alacaktır.

Uygulamalar konusunda merak ettiğiniz bir soru olursa yorum yazarak sorabilirsiniz. Cevaplandırmaya çalışırım.

Ülkemizin ve Dünyamızın Koronavirüs ile verdiği mücadelede sağlıklı bedenler ve sağlıklı zihinler bağışıklık sisteminin güçlenmesi bizlerin bireysel olarak en önemli sorumluluğudur.

 

Elif Yilmaz Öztürk

Elif Yılmaz 1988 yılında Ankara'da doğmuştur.
11 yaşında başladığı yüzme sporuna lisanslı olarak devam etmiş, 14-16
yaş aralığında Milli Takımda yer almıştır. Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. 14 yılı aşkın süredir Yüzme Antrenörlüğü yapmaktadır.
2014 -2015 yılında '200 Saat Yoga Alliance' eğitimini tamamlamıştır.
Sporculara özgü olarak Yoga ve Yönlendirmeli Meditasyon Çalışmaları
yaptırmıştır.
2011 Yılında Usui Reiki Grandmaster/ Teacher 17. Işık aşama İsmail
Bülbül’den Reiki 1. seviyeye uyumlanmıştır. 9 yıllık Reiki yolculuğunda, İsmail Hoca'nın birçok çalışmasına katılmıştır. 2014 yılında Reiki 2.
aşama, 2016 yılında Reiki 3A aşaması, 2020 yılında, Reiki 3B Master Öğretmenlik aşamasına Öğretmeni İsmail Bülbül tarafından uyumlanmıştır.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler