Varoluş Dergisi

DÜŞÜNMEK

Merhaba Varoluş Dergisi okurları. Bu ayki yazımda beni seçti diyebilirim. Şimdiye kadar yazmak istediğimde yazacak bir konu hep karşıma çıktı. Böyle bir farkındalıkla yıllarca hiçbir sayı ara vermeden yazmak isterim doğrusu. Bu yazımda ise varoluşla olan ilişkimizin bir parçasını anlatmaya çalışacağım.

Kendimizi ve etrafımızdaki insanları gözlemlediğimizde, yaşadığımız hayatın kişisel gelişimimize olan etkisinin pozitif olmayan ve bizi sürüncemede bırakan durumlarla meydana geldiğini görürüz. Bu gibi durumlarla başa çıkmanın yolu yeni bir davranış şekli geliştirmek, yeni bir bakış açısı geliştirmek, ya da tamamen kendimizi problemli durumun dışına taşıyabilmektir. Hayat bir sınavdır ve uyanmış olmanız sınavın bittiği anlamına gelmez. Sınavda başarılı olmak için yapmamız gereken şey tabii ki düşünmektir. Düşünme eylemini gerçekleştiren zihnimizi bir enstrüman gibi kullanmamız gerekir. Fakat biz zihnimizle çok özdeşleştiğimizde zihnimiz bizi kendi enstrümanı olarak kullanmaya başlar. Bazıları zihni ile o kadar özdeşleşir ki problemli durumları düşünmeyi bir an olsun bıraktığında bütün dünyanın üzerine çökeceği algısına kapılır.

Bundan dolayı düşünce akışımızı nasıl durduracağımızdan ve bunun bizim üzerimizde nasıl bir etkisi olacağından bahsetmek istiyorum. Aslında düşünce akışımızı durdurmanın bildiğim en etkili yöntemi meditasyon yapmaktır. Günde 20 dakika veya hayatın getirdiklerine göre daha fazla süre ile yapılan meditasyonların zihin üzerinde, pozitif değer üretmek, dinlenmek, odaklanmak gibi faydaları görülmektedir. Reiki ödevlerinde de birçok meditasyon uygulaması vardır. Bununla birlikte insanın meditasyon haricinde bahsettiğimiz düşünce akışını durdurması gereken durumlar gün boyunca karşısına çıkabilir. Saat başına 15 veya 20 dakika verilen molalar sadece beden için olmamalıdır. İnsan her ihtiyaç hissettiğinde, yani ne zaman sürüklendiğini hissederse bahsettiğim düşünce akışını durdurabilmelidir. Burada bahsedilen sürüklenme hali özünle olan kontağın kaybedilmesi demektir.

Şimdiye kadar okuduğum uygulamalarda ve kendi deneyimlerime göre ilk önce derin bir nefes alma basamağı olan B0 adımı uygulanabilir. Bu basamağa sıfır ismini vermemdeki amaç uygulama tekrarlandıkça zamanla ihtiyaç duyulmayabilinir. Derin nefes alıp verirken dikkatiniz bedeninize doğru çekilir. Nefes alıp verdikçe göğüs kafesinizin inip kalktığını hissetmek bedeninizdeki mevcudiyetinizi arttırır. Yine müsaitseniz gözlerinizi kapatmak işlemi hızlandıracaktır. B1 basamağı ise vücudunuzun ayak baş parmaklarından yukarı doğru tüm üyelerini sırasıyla hissetmeye çalışabilmenizdir ve bu canlı enerji alanını fark edebilmenizdir. B2 basamağı olan son basamakta ise bütün vücudumuzu aynı anda hisseder ve deyim yerindeyse çevre uyaranlarla bütünleşiriz. Böylece zihnimizi kullanmaktan ziyade hislerimizle algıya geçmiş oluruz. Bu basamakları tanımlamam her ne kadar bir paragraf sürse de içselleştirmek bir veya birkaç yıl gibi uzun süreler alabilir. Uygulamayı tekrarladıkça kendinizi daha iyi tanır, birçok farkındalık geliştirirsiniz.

Evet sevgili okur, işte bu üç basamağı gününüzün her anında uygulayabilmelisiniz, çünkü zihin sizi istemsiz her yere sürükler. Çevresel farkındalığınız, odağınız, düşünce kaliteniz istemsizce kaybolur, ya geçmiş bir anıyı bin birinci kere size dinletir, izletir ya da gelecekle ilgili yeni projeksiyonlar yaratır, varsayımlar aleminde başınızı ağrıtır. İsmail Bülbül hocamda “Uyan” kitabının 95. sayfasında ‘Sen zihinsin, ben sen değilim,’diyor. Bu cümle farkındalığımızı arttırmak için söylenilir ve bizi istemsiz düşünce akışının dışına taşır. Gününüzün belli bir bölümünü karşılaştığınız problemleri çözmek için veya plan yapmak için kullanmak doğrudur, düşünmek ve yaratım için bu dünyaya geldik, bu da doğrudur, anlatmaya çalıştığım şey bu saydıklarım için bütün gününüzü ayırmak sağlığınızı iyi yönde etkilemeyebilir.

Bu uygulamaların başarılı olup olmadığını ise sakinlik derecenizle ölçebilirsiniz. Çok sakin iseniz ve huzurlu hissediyorsanız o an da ya da şimdi de zihninizin ya da egonuzun farkına varmışsınız demektir. Kimisi buna içine dönmek diyor, kimisi bedende bulunmak olarak adlandırıyor. Aslında sonuç özünle beraber bütün olmak ve sürekli zihnini gözlemleyebilmektir. İşte o zaman insan zihni ile değil kalbi ile hareket eder. Karşısındakinin yerine kendini kolaylıkla koyar. Böyle bir tutumun derinliklerindeki kapsayıcı yaratımla, herkes için fayda görülür. İnsan karşısındakinin kalbine bu yolla dokunur. Aynı yolda ikilik yanılsaması kalkar artık bir olunur.

Aydın Yakupoğlu

Ağustos 1979, İstanbul’da doğdu. 2002 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği yüksek lisans bölümünü bitirdi ve özel sektörde çalışmaya başladı. 2013 yılında bir kız çocuğu babası oldu. 2018 yılında Reiki öğretmeni İsmail Bülbül ile tanıştı ve pozitif yönde bir değişim geçirdi. Şu an Reiki 3a (Master) aşamasında ve insanlığa yardımcı olma bilincindedir.

7 yorumlar

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler