Varoluş Dergisi

TROPİKAL İKLİM KUŞAĞINDA BAMBAŞKA BİR SEN: “YENİLİKÇİ DOGMALAR”

İnsanoğlu arayış içindedir. Yol görür, takip eder veya uzaklaşır ya da sadece durmayı seçer.

Günümüzde, çevresel faktörlerin insan psikolojisi üzerine olan etkileri yadsınamaz bir gerçektir. Bir de farklı duygu ve düşüncelerin yeterince karmaşık olan bu denkleme dahil olması, karşılaştığım tüm insanlara sormaktan haz aldığım cümlelere dönüştüğünden dolayı farklı birçok fikir duyma fırsatı yakalamış olmam, işte bu yazının temelini oluşturuyor. Bu yaşa kadar hayattan aldığın en büyük ders neydi? Ne öğrendin? Neler bekledin? Ne planlıyorsun? Neden buradasın?

Bana göre eylemlerimiz bir amaca dayanmalı ya da bütüne hizmet etme şerefine nail olmalı. Bol yağış alan tropikal iklim bölgeleri gibi insanlar da düşüncelerine farklı renkler katarak eyleme dönüştürür. Tıpkı durmak bilmeyen yağmur damlaları gibi. Düşünceler sürekli akar. Eyleme geçmeyi beklerler. Bazıları zamanı gelince kendiliğinden aktif olur. Bazıları ise tozlu raflarda kalmaya mahkûm…

Bazı yargılar insanların belirlediği kurallara gebe kalır. Kural neden var? Neden uyguluyoruz? Yolu takip etmek zorunlu mu? Birçoğumuz bu gibi soruların cevabını aramaya çalışırız. Bazılarımız çoktan kabul etmiştir. Cevaplar onlara öğretilmiştir. Babadan oğula.. Anneden çocuğa.. Yine bir çoğumuz hala cevap arayışını sürdürmektedir. İnsanlık var olduğu sürece sorgulama da devam edecektir. Sorgulamayan, bilmeyen gamsız ve rahattır. Genelde akıllılar endişe içinde iken gamsızlar gece hep rahat uyuyan tayfadır. Belki “dozunda gamsızlık dogması” benim gibi şimdi size de cazip gelmiştir. Uygulamaya geçmeyi beklemektedir.

Her hafta yeni bir kitap basıldığı şu günlerde insanların akıllarında ne çok şey var ve ne kadar fazla şey anlatmak istiyorlar diye sormadan geçemiyoruz. Önümüzde tahrif edilmemiş gerçekler olsa bile. Mutlu olmanın on adımı, beş aşamada huzur, yedi basamak ile pazarlama vb. yenilikçi birçok dogma. Hepsi yol arayanlara yardımcı oluyor sanki ya da olmak zorunda hissediyor. Bu işi maddiyat için yapıyor veya sadece kendi tecrübesini aktarıyorlar. Peki günün sonunda ben ne kazanıyorum?

Seçenekler çoğalırken sıcak iklim olan bölgelere geçmeden kendimizi alamıyoruz. Bazı insanlar sıcak mevsimi bazıları ise soğuk iklimi tercih eder. Ben satırlarda ilerledikçe birçoğumuz uzun zamandır sormayı bıraktığımız soruları hatırlıyor ve cevaplarını düşünüyor. Ortalama sıcaklık ise iyidir. Bize değerlendirme fırsatı sunar. Seçenekleri eleme imkanı ise insana cazip gelir.

İşin özü elbette hissetmek. İçimizde bir şey var ki buna ters düşen her yapıya aslında hayır diyebiliyoruz. Ruhun yolculuğu, bu yazı gibi karmaşık ki anlatmak istediğimiz de aslında tamamen bu. Kolay değil yaşamı anlamak, yorumlamak ve değiştirmek bazı şeyleri. İnsan ömrü, sınırlı olan şu döngüde sadece bir hayat mı yaşıyor, tartışılır. Birçok kez enkarne ile tecrübe kazanarak ilerleyen ve ölümsüz olan ruhun yolculuğu, son dönemde beni en çok düşündüren olgulardan biri.

Hazır bilgi ile dünyaya gelen insanoğluna dayatılan dogmalar ne kadar cevap olabiliyorsa sorularımıza, arayış da o kadar kısa oluyor haliyle. Bilmeyen insan arayamaz ve sorgulamayan insan bilemez. Kendi gerçekliğini yoğuran birçok insan, tutmayan hamur tarifleri gibi dökülüyor etrafımızda. Bir gün fanatikçe takip ettiğimiz kişiler, diğer gün ilgimizi çekmeyebiliyor. Altı dolu olmayan gerçeklere yüklenmiş kalıplar, bu kalıpları yıkmak isteyen ruhun gücüne dayanamayıp parçalara ayrılıyor. Sorguda olan insan daima tetikte olan asker aksine kolayca yön değiştirebiliyor mesela. Acaba gerçek bir mi? Yoksa yanlış mı yönlendiriliyoruz? Kişisel gelişim adı altında hepimize dayatılan düşünce kalıpları bizleri tatmin ediyor mu? Cidden…

Yenilikçi dogmalar işte burada devreye gidiyor. Kim nasıl mutlu ise öyle davransın diyenler bir yana sevgi, saygı ve sadakat üçlüsüne aldırış etmeden manasız hayatlar sürebiliyor birçoğu.. Doğruyu arama hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı. Şu yüzyılda yaşayan efsaneler elbette bize destek oluyor. Hele ki şu dönemde hiçbir değeri olmayan bilgileri insanları aldatarak aktaran umut tacirleri, asıl rehberlerin işlerine engel olmuyor da değil. Kafası karışan insanlar ortalama altmış yılda neyin ne olduğunu anlayana kadar zaten göçüp gidiyor. Peki doğru olan ne? Bu zaman bize yetecek mi? Birden fazla hayat mottosu/argümanı mantıklı mı? Farkındalık denilen olay örgüleri bizleri aydınlatıyor mu? Son birkaç yılda üzerinde sıkça düşündüğüm ve cevaplarını aradığım derin konular…

Yolculuk hızla devam ederken değişen şartlara adapte olmaya çalışan insanoğlu maalesef yorgun. Artık ne hizaya girmek istiyor, ne de tek tip yolu kabul ediyor. Belki de tek talep sadece mutlu olmaktır. Dünyevi ve uhrevi isteklerimiz gerçek olacak mı? Peki isteyen kim? Nefis, ruh, kader, yaratılış büyük kavramlar… Bu kavramlar sayesinde olayları değerlendirme yeteneğine kavuşuyoruz. Belki de tek istediğimiz doğru bilgiye ulaşmaktır. Süreci doğru anlarsak sonuçtan da o kadar memnun kalırız. Bir gün cevabın bize geleceğini ümit eden kesim de burada. Evet!

Bizleri düşünmeye sevk edebilecek son birkaç soru ile yazımızı sonlandıralım.

Peki arayış nerede son bulacak? Vaat edilen topraklara ne zaman geçiş yapabileceğiz? Huzur, bize de uğrayacak mı?

Had aşımı yapmadan cevaplanabilecek sorular gibi gelmiyor sanki… Belki de hile yapıp cevaba kolay ulaşmayalım diye şikesavar bir topluluk sürekli cevapları gizliyordur.

Vicdanımızın rahat olduğu, iyi hissettiğimiz, sürekli gelişim gösterdiğimiz, yenilikçi dogmaların olduğu nice güzel ve mutlu günlere.

Tugay PEHLİVAN

Varolus Dergisi

2 yorumlar

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler