Topraktan geldik ve yine toprağa gideceğiz. Toprak yaşamımız için çok önemli ve hatta yaşam enerjimizin en temel öğesi.
Maalesef günümüzde artık ne kadar az olarak toprağı ve sonucunda onun güzellikleri olan yeşili ve ağaçları görebiliyoruz, farkında mısınız? Gün geçtikçe toprak kalmış alanlar azalıyor. Hepsini betona, yollara ve binalara kurban veriyoruz. Bu sadece büyük şehirlerde böyle değil, şehir dışına çıktığımızda da durum bu şekle dönmeye başladı. Tarlalar ekilmiyor, meyve sebze için maalesef artık uğraşılmıyor. Binalar, yollar ve yeni inşaatlarla amaç insanlığa daha iyi yaşam hizmeti olarak görülse de aslında bu sistem tamamen insanlığa karşı çalışıyor ve modern hayat maalesef bizi yeryüzünden tamamen koparma yolunda ilerliyor.
Bir çoğumuz 1995 yılında yapılmış olan Bilim kurgu türündeki ‘Water World'(Su Dünyası) filmini izlemişizdir. Dünyayı, filmde binalar değil de, sular işgal edince insanlar ufak bir vazodaki toprak parçası için bile birbirlerini öldürmeye başlıyorlar ve sonucunda tüm arayış yeniden ayak basılabilecek, yaşanabilecek ve ekilebilecek bir toprak parçası bulmaya dönüşüyor. Filmi izlediğimizde üzerinde yaşayabileceğimiz, birçok besini yetiştirebileceğimiz, ciğerlerimize yağmur sonrası tertemiz kokusunu çekebileceğimiz topraklara sahip olmanın değerini daha da iyi anlayabiliyoruz ve bunu geçen yıllarla kaybetmeye başladığımızı da içimiz acıyarak fark ediyoruz.
Topraklanma tüm canlılar için çok önemlidir. Toprak ana ve yer küreye üzerimizdeki negatif elektriği akıtmak, hem beden hem de ruh sağlığımız için çok önemli. Çünkü vücudumuzun tüm organlarının toprak ananın elektrik potansiyeli ile dengelenmesi ve tüm hücrelerin stabil hale gelmesi bu şekilde sağlanır. Geçmişte toprakla tüm gün haşır neşir olan, ayağını tüm gün üzerinden kaldırmayan, onu eken ve süren atalarımızdan bugünkü vücudu toprakla ayakkabı vasıtasıyla bile buluşmayan bir nesile dönüştük. Atalarımızın ne kadar sağlıklı olduğunu, ne kadar az ilaç kullandıklarını hatta ruhsal hastalıklara bile ne kadar nadir yakalandığını söylemeye gerek bile yok.
Gelin bu hafta sonu bildiğimiz aklımıza gelen ilk park, bahçe ya da sahile gidelim. Ayaklarımızı çıplak olarak toprağa, çayıra, kuma basalım, üzerimizde birikmiş olan tüm olumsuz ve negatif enerjilerin tamamen toprağa aktığını imgeleyelim, bu akış tamamlanınca toprak anadan tüm çakralarımıza gerekli yaşam enerjilerini çekelim. Kendimizi çok daha iyi hissediyoruz değil mi? Yaşam enerjimiz, sevecenliğimiz, vericiliğimiz kısacası mutluluğumuz kat be kat arttı ve yeni nesillere bu duyguyu, hatta bu lüksü bırakmak için elimizden geleni yapalım.
Daha yeşil, daha temize doğru mutlu bir ay olsun…
Yorum yap