( Morfogenetik yazı dizisi son bölüm )
Önceki iki yazımda da belirttiğim gibi, birbirimize görünmez ağlarla bağlıyız. Ve zihnimizde oluşturduğumuz düşünce, biz fark etmeden alanda yayılıyor, bir yer kaplıyor. Böyle bir dönemde o kadar önemli ki bu kavram. Bunun üzerine kafa yorarak bilinçli bir zihinle bir alan yaratmalıyız. Morfik alan dediğimiz bu bağı kurmak, Dünya gezegeninin zor zamanlardan geçtiği bu dönemde, en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri. Ve bu bağ da sevgi üzerine olmalı.
Dünya gezegenine bir şeyleri hatırlamaya, bulmaya geldik. Ve bizler hatırladıkça özümüze biraz daha yaklaşıyoruz. Ve yaklaştıkça da doğduğumuz andan itibaren etrafımızda olan biten her şeyin bir sebebi olduğunu, nedensiz hiçbir şeyin olmadığını, tesadüf diye adlandırdığımız şeylerin aslında bizim yarattığımız bir gerçeklik olduğunu, önceki iki yazımda da deneylerle kanıtlanmış bilimsel gerçeklikleri örnekleri ile yazmıştım.
Yapılan araştırmalar ve deneylerin sonuçları bizi kendi özümüze her geçen gün biraz daha yaklaştırıyor. Sadece etten ve kemikten olmadığımızı, bedenimizin etrafında bir manyetik alanımızın olduğu, buna Aura dendiği ve Auramızın da eterik, duygusal, ruhsal ve kozmik katmanlardan oluştuğu, omurgamızdan bir ilahi hattımızın geçtiği ve bedenimizdeki meridyenlerle de 64 trilyon hücremizin bağlantıda olduğu bilimsel gerçeklerle de kanıtlanmış durumda artık. Ve düşündüğümüz her şeyin manyetik bir çekim alanı yarattığını buna sebebinde Atomik bir beden olduğumuz, bu manyetik alanı titreşerek harekete geçirdiğimizdir. Kısacası bir verici ya da anten gibi dolaşıyoruz diyebiliriz.
Eskiler şöyle derlerdi; bir şeyi kırk kere söylersen olur, korktuğum şey başıma geldi, ne ekersen onu biçersin, rüzgâr eken fırtına biçer, aklıma gelen başıma geldi, sakınan göze çöp batar, rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz, üzüm üzüme baka baka kararır. Doğduğumuz andan itibaren de bu sözleri duyarak büyüdük. Bilimsel tanımların basit açıklamaları aslında hep yanı başımızdaydı. Şimdi tüm bunlara biraz daha derinden bakma zamanı, bunalımlarımızın temelinde var olan özümüzden uzak olduğumuz gerçeğine biraz daha yaklaşmalıyız. Ve tek iyileştirici güçte sevgidir.
Bilimsel tanımları; Morfogenetik alan, kuantum alan nasıl tanımlarsak tanımlayalım, yani bir kişinin kararlı ve kalpten tavrı geniş alanları manyetik olarak etkileyebiliyorsa, zihnimizi zorlayarak bir alan yaratabiliriz. Biz alanımıza ne koymak istiyoruz, günlük kargaşadan sıyrılıp gün içinde hangi zaman bize uygunsa bunun üzerine biraz zaman harcamalıyız. Dünya olarak zor zamanlardan geçtiğimiz bu dönemde, bu manyetik alanımızı ne ile doldurduğumuz çok önemli. Bu alanı kaygı, korku, endişelerle mi dolduruyoruz yoksa sevgi, adalet ve barış ile mi dolduruyoruz. Seçimimiz o kadar önemli ki.
Sevgiyi çoğaltmak için, bilinçli zihnimizle buna zaman ayıralım her gün sadece ayıracağımız beş dakika çok şeyi değiştirir. Gözlerimizi kapatıp sadece o ana konsantre olalım, Sevgiyi çoğaltmaya, Dünyada barışın, huzurun, adaletin manyetik olarak genişleyip çoğalmasına niyet edelim. Ve yarattığımız bu morfik alanın tüm dünyayı sardığını imgeleyelim. Sevgiyle kalın.
Arzu SEZGİN
Yorum yap