Mutluluk nedir?
Mutluluğun sırrı nedir?
Daha mutlu olunabilir mi?
Uzun süreli mutluluk var mıdır?
Her şeye rağmen mutlu olmak mümkün mü?
…
Daha önce bu sorular üzerine siz de düşünmüşsünüzdür.
Filozoflar sayfalarca kitaplar yazmış bu kavram ve mutluluk arayışı hakkında.
Peki, “Bu yazımda mutluluğun sırrını vereceğim.” desem ne dersiniz? Güldüğünüzü duyar gibiyim. 🙂
Mutluluk tanımlanabilir mi?
Mutluluğun fizyolojik tanımından kısaca bahsedecek olursak böbrek üstü bezlerinin serotonin salgılaması sonucu oluşan his “mutluluk” olarak tanımlanır. Vücutta bu hormonun yüksek oranda bulunması morali yükseltir. Bu hormonun yüksekliğinde kişi depresif duygulardan uzaktır; ruhsal hali dengededir. Vücuda rahatlama hissi hakimdir, enerji yüksektir, kişinin konsantrasyonu tamdır, kendini huzurlu ve sakin hisseder.
Mutluluk kavramına daha çok felsefi ya da psikolojik taraftan yaklaşmak istiyorum. Mutluluk kişinin özel hayatında duyduğu memnuniyet ve hissettiği olumlu duygular sonucunda zihninin sakin ve huzurlu olması durumudur. Mutluluk, kişinin hedeflerini gerçekleştirmesi isteklerini elde etmesidir aynı zamanda. Genel olarak yaşamdan tatmin olma da diyebiliriz.
Acaba mutlu olmak kendi elimizde mi?
Genel olarak insanlar bir amaç için yaşarlar. Kalıcı sosyal ilişkiler, hedeflerine ulaşmak için çalışmak ve değerlerine göre yaşamak bireye mutluluk verir.
Bir köpeği sevmek, bir hobi ile ilgilenmek, deniz kenarında yürümek, bir ağaç dalından meyve koparıp yemek, o ağacın gölgesinde oturup kitap okumak, bir fincan demli çayın tadını çıkarmak gibi hayatın basit zevklerinden hoşlanıp mutlu olunabilir. Elbette, sürdürülebilir (kalıcı) mutluluk için çaba sarf etmek gerekecektir.
Küçük şeylerden mutlu olmak, sosyal bir birey olmak, sevmek, sevilmek ve günlük olağan ilişkileri başarılı olarak sürdürmek dışında; bir amaç bulmak, kendine hedef koymak ve bunlara ulaşmak bir insan için yaşam doyumunu artıran unsurlardır.
Mutlu olmayı istemek yani mutluluk arayışı ve onu uzun süre elinde tutma isteği büyük bir çoğunluk için hayat amacıdır. İyi bir okulda okumak, sağlıklı olmak, iyi bir işe sahip olmak da mutluluk kaynaklarıdır. Fakat bu saydığımız mutluluk kaynakları aynı zamanda mutlu olma yolundaki minik adımlardır sadece.
Mutluluğun bir tanımı olarak kişinin hedeflerini gerçekleştirmesi isteklerini elde etmesidir demiştik ve hatta belki de kendini gerçekleştirmesidir. Bunun yolu da elbette kendini iyi tanımaktan geçmektedir.
“Ben kimim?”
“Nereye aitim?”
“Değerlerim neler?”
“Misyonum ne?”
“Nasıl bir anlam arıyorum?”
“Kendimi nasıl gerçekleştirebilirim?”
Kendini tanıma, zayıf ve güçlü yönlerini bulma konusunda bir mevcut durum analizi olan “SWOT Analizi” yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Terapilerde sıkça kullanılan ve kişisel gelişim kitaplarında sürekli karşımıza çıkan, iş hayatına da uyarlanmış en bilinen analizdir. İlk defa duyduysanız başlangıç olarak denemenizi tavsiye ederim. 🙂
Mutluluğa karşı bakış açısını geliştirip değiştirebilmek için önce kendimizi tanımak, ne istediğimizi bilmek, buna yönelmek önemlidir. Kendimizi ne kadar iyi tanırsak ve kendimizi ne derece gerçekleştirebilirsek mutluluğu da o derece iyi anlamlandırabiliriz.
Kalıcı mutluluk ve kişilerin hayatlarını mutluluk hissi içerisinde sürdürebilmesi, çeşitli farkındalıklar ve farklı bakış açıları kazanması ile olur. Mutluluk konusunda konuşuyorsak bu konuda çok sayıda kitabı olan ünlü Psikolog Martin Seligman’ı anmaz isek bu yazı eksik kalır. Kitaplarında mutluluğu tarif etmiş, mutluluğun doğası hakkında aydınlatıcı olmuş, kişisel düşüncelerini ve çeşitli bilimsel verileri paylaşmıştır.
Konumuzla direkt ilgisi olmasa da ek bilgi vermek istiyorum. “Öğrenilmiş çaresizlik” kavramını literatüre kazandırmış kişi olan Seligman, ayrıca “öğrenilmiş iyimserlik” kuramının da yaratıcısıdır. Kısaca bir işi başarmanın mutlaka bir yolunun olduğuna inanmak, yaşanan başarısızlığın geçici olduğunu bilmek ve sorunlara çözüm geliştirmek olarak açıklayabiliriz.
Aynı Seligman mutluluk tarifinde ise; “Kişinin kısa süreli keyif arayışından ziyade onun için hayatı anlamlı kılan bir amaca yönelmesi ve bu amaca bağlanarak hayatını devam ettirmesi, mutlu olabilmesi için çok önemlidir.” der. Ayrıca hayatın her alanında kişilerin güçlü yönlerine odaklanarak sürdürülebilir gerçek huzur, mutluluk ve anlam elde edebileceğini açıklıyor.
Daha fazla bilgi edinmek isteyenlere yazarın “Öğrenilmiş İyimserlik” ve “Gerçek Mutluluk” adlı kitaplarını önerebilirim.
Dün katıldığım bir kişisel gelişim eğitiminde öğrendiğim, benim için yeni olan bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum sizlerle sıcağı sıcağına. 🙂
Öğrendiğime göre kendini tanımak için yapılan kişilik testlerinden biri olan “Johari Penceresi” insanların kendileri ve başkalarıyla ilişkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olan bir tekniktir. Çeşitli sorulara verilen yanıtlar sonrasında grup içindeki bireyin kendini nasıl tanıdığı ve çevresindeki insanlarla olan ilişkilerinde başkalarının bireyi nasıl tanıdığı ortaya konur, böylelikle bireye kendisini daha yakından tanıma imkanı verir. Bu şekilde kişinin öz farkındalığı artar, daha sağlıklı iletişim kurma yollarını öğrenir ve sosyalleşme konusunda önündeki engellerin farkına varır.
Kendini tanımak ve daha iyi ifade edebilmek için, Johari Penceresi’nde yer alan “açık alan”ın genişletilmesi, “bilinmeyen alanın” daraltılmasının gerektiğini de özet olarak verebilirim sanırım.
“Kör alan” kişinin başkaları tarafından bilinen ama kendisinin bilmediği özelliklerini içeren alanken; gizli bölüm kişinin kendisinin bildiği ama başkalarının bilmediği özelliklerini içeren alandır.
Bu analizde amaç, gizli karenin ve kör nokta karesinin “gönüllü” olarak daraltılmasıdır. Bu da kişinin kendi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlar.
Diğer insanlarla girdiğimiz yollar farklı, yapmak istediklerimiz farklıdır; kendimizin farkında olursak başkalarının değerlendirmelerinden negatif geri bildirimleri alıp iyileşme fırsatı olarak görüp kullanırsak; kendi kendimizi değerlendirip kendimize hak ettiğimiz notu verebiliriz.
Varoluş nedenimizi keşfetmek ve mutlu olmak yolunda kendimizi tanıma süreci önem arz etmektedir. Kör alanlarımızı, gizli alanlarımızı fark edip; bir anlam ve amaç için yaşamayı seçmek yani “kendimizi gerçekleştirmek” mutluluğun nirvanasıdır belki de, ne dersiniz?
Tarih boyunca ünlü düşünürler de mutluluk için farklı tanımlar yapmıştır. Aşağıda katkısı olacağını düşündüğüm birkaç tanesini listeledim. Her birinin üzerinde düşünmek gerekir, çünkü hepsi de farklı açılardan mutluluğun tanımına ayna tutan tarifler.
“Mutluluk kendimize bağlıdır.” Aristotales
“Çoğu insan kendileri olmaya karar verdikleri kadar mutludur.” Abraham Lincoln
“Sadece her şeyle mutlu olmayı bilen kişi her zaman mutlu olabilir.” Konfüçyüs
“Mutluluk özgür olmaktan, yani hiçbir şey istememekten ibarettir.” Epictetus
Mutluluğun tanımı, tarifi, kendini tanıma, keşfetme derken epeyce beyin fırtınası yaptık. Biraz daha kafamız karışsın öyleyse. 🙂
Lika Chase “Mutluluğun temel koşulları; yapacak bir şeye, sevecek bir şeye, ümit edecek bir şeye sahip olmaktır” demiş.
Yoksa mutlu olmak, elindekilerle yetinmeyi bilmek midir aslında sadece?
Sevgimle…
Seher BAKIM
Yorum yap