Bazen gittiğiniz bir yerde kendinizi çok iyi ve rahat hissettiniz mi? Ya da ilk kez gördüğünüz birisini yıllardır tanıyor, biliyor gibi? Daha önce hiç bilmediğiniz bir dilin konuşulduğunu duyduğunuzda içinizde bir şeyler kıpırdadı mı? Veya bir müzik aletini diğerlerinden çok daha kolay ve de hızlı öğrendiğinizi fark ettiniz mi? Bence tüm bunların tek bir sebebi olabilir. Tüm bunlara içinizde, doğumunuz itibariyle bir yatkınlık var ve bu yine bence geçmişte, farklı bir hayatta yaşadıklarınızla ilgili…
Yeniden doğuş ya da re-enkarnasyon dünyada bir ömür boyunca mümkün mertebe “tekamül’’ünü (ruhsal gelişimini) tamamlamış bir ruhun bedeni terki yani ölümü sonrasında; belirli bir plan doğrultusunda, dünyaya tamamen yeni bir yaşamla geri dönmesi inanışıdır. Her dünyaya gelen için bir beden oluşur ve o beden canı taşır. Ömür sonunda ölen candır, ruh ölmez, vücudu terk eder ve çıkar. Bu inanışta geriye gitme yoktur. Ruh yeni yaşamında daha kötü bir hayatı tecrübe etmez ya aynı düzeyde, ya da daha iyi bir yaşamı deneyimler yani tekamül hep ileri doğrudur. Amaç tecrübe ve yaşanılanların arttırılarak ve çeşitlendirerek büyük yaratıcıya adım adım yaklaşmak ve son noktada O’nun yüce varlığında yok olmaktır. Zor geçen bir hayat sonrası ileriyedir gidiş ve tüm canlılarınn benzer duygu, düşünce ve tecrübeleri yaşamadan, kendilerini geliştirmeden Yaratana dönmemeleridir. Ben zaten çok zengin bir evde sonsuz imkanlarla hayata gözlerini açan bir bebekle, anne babasını kaybederek savaşın ortasında doğan zavallı bir bebeğin ilerleyen yıllarda aynı tekamül evrelerini yaşamalarına mantıken ihtimal vermiyorum. Şans ve şanssızlık değildir bunlar, tamamen planlanmış hayatların aynı ruhlarca farklı bedenlerde sırasıyla yaşanmasıdır.
Bugün dünya üzerinde yaşayan insanların beşte biri canlıların birden fazla hayat yaşamasına inanıyor. Re-enkarnasyon aslında temel olarak bir Hindu inanışı olarak ortaya çıksa da; son yıllarda yaşanan bazı olaylar ve araştırmalar sebebiyle artık her kıtada farklı ırk ve dine mensup çok fazla inanana sahip. Mesela ABD’de son yıllarda yapılan bir araştırmada ülkede yaşayan Hristiyanlar arasında da yaklaşık %25’nin yeniden doğuşa inandığı ortaya çıktı.
Aslında bu inanış yeryüzündeki büyük temel dinler tarafından kesinlikle reddediliyor. Bilinir büyük dinlerin hiçbirinin re-enkarnasyon fikrini kabul etmemesi; insanların bu dünyada bazı yasakları boşvermesi, din adamlarını dinlememesi, kendi doğrularını bulması ve sonraki yaşamlarda bugün yapılan hataları düzeltebilme fikrine sıcak bakmamasıyla ilgili. Dinler Yaratanla araya girip belirli kurallarla yol gösteriyor, yeniden yaşama inancında ise rehber sadece tecrübeler, kulla Yaratan arasında kimse yok. Aslında bilinenin aksine re-enkarnasyon inancı ahiret yaşamını ve mahşeri asla inkar etmez. Bunu birçok kişi bilmeden anlamadan öyle zanneder ve sonra da tamamen karşı çıkar.
Re-enkarnasyon kişisel kabullenmedir, birçok insanın sorguladığı “ben kimim, neden yaşıyorum, ölünce ne olacak, bu dünyada yaptığım iyi ve kötü davranışlar nasıl değerlendirilecek?” sorularının bireyin kendi içinde cevabını verdiren ve hep daha iyiye ve ileriye yönlendirmeyi amaçlayan bir inanıştır, bu inanca sahip olanın ana dininden soğumasına ya da çıkmasına da gerek yoktur, yalnız kuralcı aracılar aradan çıkarılır ve insan kendi yolunu çizer. Kimseyi küçümsemez çünkü bunu düşünce ve eylem olarak yapanların ileride aynen bu durumları bizzat yaşayacaklarını bilir.
Yeniden yaşam fikrine ister inanalım istersek de reddedelim, ama içinde olduğumuz bu yaşamda daha çok öğrenmeye çalışalım, diğer canlılara iyi davranalım ve farkındalığımızı arttırıp sonucunda bugünün tadını çıkaralım. Sahip olduklarımıza şükrederek onları israf etmeden kullanmak, ihtiyacı olana gerektiğinde yardım etmek; zaten kişisel gelişimimizi hızlandırıyor, bu da mevcut hayatımızdaki sürekli mutluluğun ve de huzurun anahtarı olmakla beraber tekamülümüzün de tek anahtarı oluyor…
“Allah’a nasıl nankörlük ediyorsunuz ve inkar ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet hepiniz O’na döndürüleceksiniz.” Kuran’i Kerim Bakara 28. Ayet
“Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; o zaman ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü?” (Mevlana Celaleddin Rumi)
Merak ettiğim konulardan biridir. Aydınlatıcı bir yazı olmuş teşekkürler👍
Hakan hocam yazı okurken farklı zamanlarda birkaç kere daha okuma isteği doğurdu bende. Teşekkür ederim.
Hakan hocam merhaba yazılarınızı uzun süredir takip ediyorum. Yazının sonunda ki Bakara suresi ve Mevlananın yazdığı yazı ile son buluşu,çok anlamlı olmuş. Yaşarken ölmek ve yeniden doğuş da bu tekamülün bir başka konusumudur.?
Birde geçen dönem pandemi zamanı canlı yayın olmuştu,çok farkındalık katmıştı canlı sohbet. Sevgilerimle
Merhaba Elif Hanim oncelikle, yazilarimi takip etmenize cok sevindim. Yasarken olmek sorunuz yani hayatta cok buyuk acilar cekmek tabiki tekamulu cok hizlandirir ve sonraki yasamlari da olumlu olarak sekillendirir. Instagramda canli yayin benim icin de cok zevkli ve anlamli olmustu, tekrarina insallah diyelim…
Merhaba Elif Hanim oncelikle, yazilarimi takip etmenize cok sevindim. Yasarken olmek sorunuz yani hayatta cok buyuk acilar cekmek tabiki tekamulu cok hizlandirir ve sonraki yasamlari da olumlu olarak sekillendirir. Instagramda canli yayin benim icin de cok zevkli ve anlamli olmustu, tekrarina insallah diyelim…