Filmlere bile konu olmuş bir olaydır, diş macunu tüpü… Ortadan sıkılınca kavga sebebi olur genelde, evin takık bireyi onu öyle görünce birden sinirleniverir, ya da köpüklü bırakılmış sabun, etrafına su sıçramış lavabo, yürürken ayağa takılan oyuncak, trafikte yol vermeyen araç sürücüsü, çekmeceleri karıştıran evlat, ekmek almayı unutan koca, yemeği yakan hanım.. İnsanın içindeki öfkeyi bir anda alevlendirebilir. Ya da içinde bir kere kalınan asansöre benzer kapalı yerler, korkuyu ilk andaki gibi taze tutabilir. Bu tarz olaylar, birçoğumuzun hayatının bir karesine yaşanmıştır diye düşünüyorum.
Peki, ‘Patella Refleksi’ni bilir misiniz? İsmi farklı gelebilir ama hani var ya diz kapağına vurunca bacağın aniden refleks olarak hareketi. İşte o…
Diş macunu tüpünden çıkan kavgayla, ne alaka diyeceksiniz ama aslında aynı biliyor musunuz? Hatta, diş macunu tüpünden ziyade, birçoğumuzun hayatı ile…
Hayatımızı belirleyen eylemlerimizi, vücudumuz nasıl oluşturuyor, etkilere nasıl tepki veriyoruz kısaca bahsedeyim size. O zaman, siz de diş macunu ile yaşantınız arasında ilişki kuracaksınızdır. Böylece, “Ben/benim” dediğiniz kendinizi sorgulamaya adım atarak, içinizde bir ışık yakacaksınız, bu ışık da farkındalığınızı arttıracaktır. Bu şekilde, olaylara çok yönlü yaklaşacak ve çözümsüz dediğiniz meselelere çözüm bulacaksınız. Böylece, sizi sinir eden insanlar, korkutan olaylar “Aa böyle de olabilir.” düşüncesi ya da “Ne saçma şeye takmışım.” fikirleri ile kafanızdan bir bir silinecek. Rahatsız edici duygularınız yerini güzel hislere bırakacak. Hisler güzelleşince yaşam da değişecek, güzelleşecek.
İçsel / dışsal bir etki varlığında, bu etkinin bir sinyali oluşur. Bu sinyal, vücudumuzda bulunan alıcılarla (reseptör) alınır, omurilik vasıtasıyla beyne taşınır. Beyin, gelen bilgi içeren sinyali işler ve ne cevap vereceğimizi belirler ve ‘Yap!’ diye diğer sinir sistemi elemanlarına emreder. Emir, yine omurilik vasıtası ile ilgili yere gelir ve tepki oluşur.
İşte olay; gelen sinyalin beyinde işlenmesidir. Bu işlemede milyonlarca hücre görevlidir. Bu hücreler milyonlarca bağ kurarlar, bu şekilde oluşabilecek eylemlerin olasılık sayısını siz düşünün artık. Ama biz sanki başka eylem yokmuş gibi aynı tepkiyi verir dururuz.
Refleksif davranışlarda; uyarı sonucu oluşan sinyal, beynin sorgulayıp, işlem yapan ve eylem için emir veren kısmına kadar çıkmaz. Uyarı sinyaline, daha aşağı sinir sistemi elemanları tarafından cevap verilir. İşte sinyal beyne çıkmadığından yorumlanmaz, yenilenmez. Tepki olarak, daha önceden kayıtlı olan bir davranış şekli verilir. Bu yüzden uyarı gelince işlenmesi için vakit kaybedilmeden, kayıtlı tepki hemen verilir. Hep aynıdır ve anidir. İşte doktor dizinize çekiçle vurduğunda oluşan etki, beyne kadar çıkmadan omurilikte tepkiye dönüştürülür. Kayıtlı bir davranış olduğundan cevap hemen verilir ve siz tekme atarsınız. Peki bunu diş macunu tüpü ve yaşantımızda nasıl bağdaştırırız?
Patella refleksi; doğuştan omuriliğimizde kayıtlı olan bir reflekstir. Bazı refleksif eylemler ise sonradan öğrenilir. Aynı etkiye aynı tepkiyi vere vere, ilgili nöron bağlantıları kuvvetlenir, çoğunlukla iş beyinden ziyade omuriliğe devredilir. Diş macunu tüpünü her ortadan sıkılmış gördüğünüzde öfkeli tepki vererek onu sinir sisteminin, tabiri caizse ezberlediği bir eyleme dönüştürürsünüz. Veya annenizin aynı cümlelerine taka taka, anneniz artık sizi sıkmaya başlar, eşinizin başta sizi rahatsız etmeyen sakız çiğnemesi, dinleye dinleye, oflaya poflaya, artık eşiniz ağzına sakızı alır almaz sizi sinirlendirmeye başlar. Aslında dize vurunca tekme attıran omurilik refleksi ile benzer şekilde, siz macunu, sakızı gördüğünüzde sizin sürekli yinelediğiniz reflekse dönüşen öfke sinyaliniz omurilik tarafından size yollanmakta, siz de bağırarak vb. tepki vermektesiniz. Halbuki; hemen tepki vermeyip, etki sinyalinin omurilikten beyne gitmesi için biraz vakit tanısanız veya başka zamanda olayı sakince sorgulayıp, akıl kaynatsanız, beynin o yorum yapan milyonlarca hücresi size çok mantıklı hatta olumlu cevaplar sunacaktır. Kocamın macunu ortadan sıkması beni sinir ediyor, trafikte kimse yol vermeyince öfkeleniyorum düşünceleriniz, hatta öfkeli biriyim, korkağın tekiyim gibi kişisel inançlarınız bir bir yok olacaktır.
Tepkilerinizi, inançlarınızı, duygularınızı bir an bile olsun sorgulayın, bu şekilde gerçekten aklınız devreye girecektir. Tek bir nöron ateşlemesi ile bile olsa uyarı sinyalini omurilikten beyne gitmesine izin verin. Siz sakin oldukça, aceleci davranmadıkça bu durum kuvvetlenecektir inanın. Bu durum da yeni yollar, yeni tepkiler, yeni sonuçlar üretecektir. Bu sonuçlar sıkıcı dediğiniz hayata, kötü dediğiniz insanlara, çözümsüz dediğiniz olaylara çözümler getirecektir.
Kendinizi izleyin, çevrenizi izlediğiniz kadar. Davranışlarınızı, sözlerinizi fark edin. Birçok davranışınızın, düşüncenizin sizin dışınızda geliştiğini, robot gibi otomatik olduğunu, meselelere tek taraftan baktığınızı, önyargıyı adet haline getirdiğinizi, kısaca hayatı ezberleyip, her gün bir öncekinin aynısını yaşadığınızı göreceksiniz.
Sonra farklı yaşamak, farklı hissetmek, farklı düşünmek, farklı tepki vermek istediğinizde ya isteklerinizin yanlış olduğuna inandığınızdan ya ben öyle birisi değilim inancınızdan aynı sıkıcı hayatı yaşamaya devam edeceksiniz.
Sonuç genelde mutsuzluk, bıkkınlık, huzursuzluk…
Sorumlusu zor hayat, adaletsiz dünya..
Bir düşünün bakalım.
Siz ezbere yaşıyorsanız, hayatın suçu ne?
Şahane bir yazı ağzına kalemine sağlık Emine ??
Çok çok değerli bir bilgi bu ! Müthiş bir yazı olmuş gönlüme alıyor daha çok denemeye niyet ediyorum bu vesileyle ?❤