İki aylık aradan sonra yeniden merhaba! ‘Kahve, kurabiye ve rahat bir koltuk’ üçlüsünü de bir araya getirebildiğimize göre okumaya başlayabiliriz.
Günlük bilinç yoklamasını da atlamayalım elbette…
Anda mıyız? Dikkatimiz nerede? Düşüncelerimizde kaybolmuşsak, ne düşünüyoruz?
Hayatın bize getirdikleri kadar götürdükleri de var elbette…
Bu esnada yaşadığımız duygu durum değişiklikleri, bazen iyi bazen de kötü hissetmeyi seçemediğimiz halde, kendilerini göstermekten pek de çekinmiyorlar. En nihayetinde bir yandan kendimiz için hayırlısını da bilememek, kontrolü kaybetmemize ve bir açmaz labirentine girmemize neden olabiliyor.
Bazen de işte böyle birkaç ay, sizi uzakta kalmaya zorluyor bazı deneyimler… Sonunda bir bakarız ki ortalık süt liman… Yola çıkma vakti gelmiştir çoktan…
Bundan bir birkaç vakit sonra canımızı sıkan şeyler yeniden vücut bulacak mı hayatlarımızda? Belki de yapamadıklarımızdan dolayı pişmanlık peşimizi bırakmayacak… Tam bir muamma… Öyleyse neden rüzgarı da arkamıza alıp, güvenli limanlarımızdan ayrılmayı seçemiyoruz? Araştırma, hayal etme ve keşif tanımlarımızı yeniden mi gözden geçirmeli?
Nice hikayeleri bizlere anımsatacak yeni bir seriye hazır mıyız? İlk interaktif öykü ile başlayalım:
Seher vaktiydi. Hava, henüz kirlenmeye vakit bulamamıştı. Bol oksijeni özgürce çekerken ciğerime, gene sol tarafa bakarken yakaladım kendimi…
‘Depresif düşünceler uzak kalmalı benden’ diye geçirdim dimağımdan. Aynı anda ocakta yanan ateşi hatırladım. Çaydanlıktan gelen kaynama sesiyle yeni bir rezonansa girecektim. Önümüzdeki birkaç saniye içerisinde gelecekti nice güzel satırlar, parmak uçlarımdan ekrana doğru ve usulca tabii…
Birileri tarafından üzüldüğümüzde ilk akla gelen kalıpla ‘kalbimi kırdın’ deriz. Bir olaya çok canımız sıkıldığında ise ‘kalbim acıdı’…
Bu vb. tanımlamaları oluşturma sebebimiz nedir?
Her daim mutlu olmak mümkün olmadığı halde, neden kötü bir olay yaşadığımızda bu denli olumsuz etkileniyoruz?
Başımıza gelen felaketlerde hangi tutumu sergiliyoruz? Hangi kaçınma davranışları bizi ele geçiriyor? Hangi kabulleniş bize destek oluyor? Daha önce ‘yasın beş evresini’ yaşamış mıydık mesela…
Sıkı sıkıya tutunduğumuz, bırakmaktan korktuğumuz şeyler ne? Olaylar, insanlar…
Özgürlüğün tanımı bilinçaltımızda doğru mu kayıtlı? Yoksa sabah evden çıkıp akşama kadar sokakta dolaşmayı mı “özgürüm” olarak tanımlıyoruz?
‘Zaman hızla akıp giderken tükenen ömrümüzü nerelerde geçirdik?’’ sorusunu muhatap alan nefsimizin gücü hala bizi kontrol mü ediyor yoksa?
Hayatta birkaç iyi öğretmen olmadığı gibi, en belirgin olan ve her an karşılaşabileceğimiz bu durumlara örnek verirken yavaşça ilerliyoruz.
En iyi öğretmenlerin zaman, reddedilme, başarısızlık, boş bir cüzdan, tecrübeler ve kalp kırıklıkları olduğu söyleniverirmiş…Söz ağızdan çıktı ya bir kere… Bizler de birkaç anekdot ekledikten sonra, gündem oluşturduğumuz konuya geri gelerek, yukarıda sorguladığımız bazı anların/durumların cevaplarını kalplerinizin insiyatifine bırakıyoruz. Bu çalışma karşılıklı bir seans niteliğinde olacak…
• En son ne zaman kalbiniz kırıldı?
Soruları okurken karmaşada kalan ve bir takım ‘olması gerekli anksiyete nöbetine’ giren arkadaşlar için son bir soru daha:
Cevapları bildiğimiz halde maalesef ki devam edebiliyoruz bazen… En önemlisi ise bu hengamede aklımıza mukayyet olmak. Yoksa alınan tavsiyeler, gidilen terapiler, okunan kitaplar ve yapılan aktiviteler sizi döngüden çıkaramıyor ve yıllar boyu aynı yükleri sırtınızda taşıdığınız için ödediğiniz maddi ve manevi bedeller size hayli ağır bir fatura çıkartabiliyor.
Çok dikkat etmeli, öz güven ve öz benlik kavramlarına odaklanmalı, bazen bencillik de yaşanmalı, sağlıklı ve mutlu olma yolculuğumuzda…
Herkes bir, her şey illüzyon, her yol ise mübah, bu dünyadan geçiş, uyanış denen, ezelde hür irademiz ile seçtiğimiz bu muhteşem sınavda!
Kişilere, olaylara müdahale etmeden izlemeli bazen… Tıpkı bizler gibi her şey ve herkes gelip geçiyor… Bugün mezarlıklarda gömülü olan nice çeşitli hayatlar da artık mutlak sonu bekliyor…
Her zaman çabalamak da doğru değil. Sonuç olarak bataklıkta da olabilirsin… Rahatla ve bırak…
Boş vakti ve sağlığı, iyi değerlendirmeli vesselam.
Tugay PEHLİVAN
Yorum yap