Sadece gözümüzle gördüğümüz somut şeyleri gerçeklik sayıyoruz. Haklıyız aslında, çünkü dünyevi boyut burası. Ama eğer sadece gözümüzle görebildiklerimiz gerçek olsaydı, öldüğümüzde bedenimiz de yok olmazdı. Beden (görünen) ölüp, ruh (görünmeyen) yaşamaya devam ediyorsa, “gerçeklik dünya gözünle göremediklerinde” mantığı da yerine oturmuş oluyor.
Dünya hayatında büyük bir adaletsizliğin olduğunu görüyoruz. Savaşın, cinayetin olduğu, haklının ve çabalayanın cefa çektiği, tecavüzün arttığı dünya şartları içindeyiz. Fakat yine dünya gözüyle, adına adaletsizlik diyoruz. Çoklu evren modelleri içinde sürdüğümüz yaşam, tesadüf gibi basit bir kelimenin üzerine kurulu olamazdı. Cevabı yine bilinmezliğe geliyor. İnsan, kendi gelişimi için yaratılmış olmalıydı. Öyle olmasa yaptığımız hatalar, verdiğimiz zararların karşılığında hayatımız da zarar görmezdi ve anlamlar çıkaramazdık. Bir düşüncenin, niyetin, bir iyiliğin, kötülüğün, sana geri dönüşleri oluyor. Demek ki her durumda sınandığımız mecburi bir gelişimin içindeyiz. Direndikçe dertleri büyüten, teslim oldukça hafifleten bir gelişim… Biz bir gelişimin içindeysek; geliştikçe en üst kıvama ulaşmak, ilahileşmek, kendimizi aşmak, koşulsuz bir varlığa ulaşmak üzere tekamüldeysek; zincirlerimizden kurtulmak, öğrenmenin üst mertebesine ulaşmak ise bu hayattaki amaç, o zaman 4,5 milyar yıldır var olan dünyada insana tek bir ömür biçilmiş olabilir miydi? Adaletsizlik kavramına gelmek üzereyim.
Sakat doğan bir bebeğin neden sakat doğmuş olabileceğine dair; annenin kronik hastalıkları, kullandığı ilaçlar, geçirdiği enfeksiyonlar, ya da kromozomal bozukluklar gibi sebeplerden bahsedilebilir. Yüzde yetmiş oranında, sorumlu etken belirlenemez. Sen sağlıklı doğdun, ama bir bebek sakat doğup çok yaşamadan öldü. O zaman bu bebek neyi deneyimleyebildi? Ne öğrendi birkaç günlük, yıllık yaşamında, eğer tek bir ömrümüz varsa?.. Ya da bir genç kız neden tecavüze uğrar ve öldürülür?
Haksız bir yaşam göğüslüyor olabileceğimize hiçbir an inanmadım. Ruhum daha derin bir gerçekliğin olduğunu söylüyor… “Eğer her yaptığımız iyi ve kötü davranışların bir karşılığını alıyorsak, bilmeliyiz ki bu geri dönüşüm sonsuzlukta işliyor.”
Tecavüze uğrayıp öldürülmenin sebebi, bunu geçmiş yaşamında bir başkasına, hatta aynı kişiye yapmış olmaya dayanıyor. Bunun gerçeklik denklemini Astroloji de kanıtlıyor. Doğum haritasındaki Ay düğümleri, karmayı anlatan 8. ve 12. evler, ve zamanı yöneten Satürn gezegeninin haritadaki düz ya da retro hali, harita sahibinin genç bir ruh mu yoksa çok fazla bedenlenerek dünyaya gelmiş yaşlı bir ruh mu olduğunu gösteriyor bize. Astrolojik açıdan böyleyken, kişilerin başka hayatlar yaşadıklarını hatırladıkları, dünyada kanıtlanmış birçok hikaye var. Adaletsizlik kavramı burada yerini adalete bırakıyor.
Bunu bir de İslami açıdan ele almalıyım, çünkü aynı denklemi orada da görüyoruz.
Bakara suresinin 28. ayeti şöyle der: “Nasıl oluyor da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölürken sizi o diriltti, sonra yine sizi öldürecek, yine diriltecektir ve sonra yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”
58. ayette ise: “Sonra belki şükredersiniz diye ölümünüzün ardından sizi diriltmiştik” denir.
Duran suresinin 8. ayeti: “Ondan başka ilah yoktur; hem diriltir, hem öldürür. Hem sizin rabbinizdir, hem de evvelki atalarınızın rabbi” der.
Enam suresinin 122. ayetinde ise: ”Ölürken kalbini diriltip insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de işledikleri, güzel gösterilmiştir” denmiştir.
Reenkarnasyonu kabul eden ilahiyatçı neredeyse yok. Fakat benim fikirlerim de dahil her bilgi, bir başkasının gerçekliği değildir. Gerçek bilgi, deneyimsel bilgidir. Platon’da ruhumuzda doğuştan bilgilerin bulunduğunu savunur ve “Bizler zaten bildiklerimizi hatırlarız” der.
Reenkarnasyonun gerçekliğini insanların kanıtlanmış hikayelerinde, astrolojide ve İslamiyet’te görüyoruz.
Geçmiş yaşamlardaki olumsuz karmayı temizlemek ve gelecek yaşama olumlu karmayla girebilmek ise, kendimiz için ve de başkalarının yararına hareket etmekle gerçekleştirilebilir. Haritamızdaki 8. ev geçmişten gelen zorluklardan arınma şansı sunar. Bizi engelleyen yüklerden kurtulabilmek için ne olduğunu fark edebilmek gerekir. Üzerine gitmek, değişimi kabul etmek ve korkusuz olmak…
Sevgi ve farkındalıkla
Özlem Aydın
Yorum yap