Ya sevememe korkusu işte o başka bir şeydir, yoksa kocaman insan karıncayı incitmekten neden korksun ki, neden elinde yardım etme fırsatı varken, yardım etmesin ki bir başkasına. Neden rabbine yalvarsın ki rabbim şükrü kaçırdıysak sen gözümüzü aç farkında eyle desin ki…Herkes sevememekten korkmaz işte… O hissin hürmetine duruyoruz bu dünyada…
Madem öyle varoluşun incisiyiz, o zaman parlamamız için doğru teşhis etmemiz gerekiyor anlaşılan gelen duyguları, durumları… Herkes konuşmak ister, konuşmayı çok severiz, kimisi konuşmayı tercih etmese bile zihni konuşur, yorum yapar, dinlemez. Başka bir alemdedir konuyu kendi alemine çekmeye çalışır. Kimisi mütemadiyen naziktir, kimisi ben de özlü bir söz söyleyeyim der, kimisi karşılaştırır konunun özünü kaçırır. Herkes dinleyememekten korkmaz işte… Haklı çıkma korkusunu yönetememe…Karşındakini almak lazım verebilmek için işte… Almayı da bilmek.
Anlamak, içinde boşuna an kelimesi olmasa gerek, beraberinde bilmeyi getirir. Hep düalite, varoluşsal çelişkiler onlarda biter gönül gözü açılınca olmakta gelir.
Ben benin içinde erir. Ne gelirse başımıza benden gelir. Beşer şaşar. Aynalar gösterir. Herkes ben demekten korkar. Rabbim her şeyi yoluna koyar. Şahit olan asıl beni bilir. Yardım eder, sever, hoşgörülü olur, affeder. Şahit olamayan ise ben diyememekten korkar.
Yorum yap