Özgürlük, özgünlük olmadan mümkün olmayacak bir kavram bana kalırsa. Özgün olmak, özgürlüğün ilk adımı olmalı diye düşünüyorum. Kendi tarzınızı, kendi ifadenizi, bakış açınızı yansıtmadan diğerlerinin arasında var olunamaz sanki. Diğerleri gibi olmadığın ya da aynılaşmadığın zaman ki yaşadığın korkular öncelikle seni ele geçiriyor, çünkü korkuların seni ele geçirmemesi için de bu özgünlük alanı içerisinde kendini tanımak gerekli. Kendini tanımadan, sadece bir diğerinin kopyası olarak bir faydan olması mümkün değil, toplum içinde yer edinememek de cabası. Düşünün bir kere, kendini çatal zanneden bir kaşık, çorba içmekten mahrum kalacak, içsel olarak yapması gerekeni bildiğinden gayrıdır ki, şükrü geliştirmek yerine, düşmanlığını besleyecek belki, mutfakta aynı çatal kaşıklığa konulduğu için kaybettiği benliğin yansıması olarak…
Özgür olduğu halde tatminsiz bireyler. Bir sürü şey yapmakta hür iradeleri ile hareket ettikleri halde yine de mutsuz bireyler, peki neden? Çünkü doygunluk noktasına hiç ulaşmamışlar, bir insan doygunluk noktasına nasıl ulaşır? Kendi karakterini en dip noktasına kadar tanıyıp, ortaya koyarak, sonra da toplumsal motiflerde bu karaktere göre en uygun yerini alarak. Öte yandan, o zaman ‘benim karakterim budur’ diye ortaya çıkarak edep dışı ulu orta sergilenen karakterler ise İNSAN kavramını içselleştirmedikçe, toplumda belli bir yeri almış olsalar dahi, İNSAN sıfatına da erişemeyebilirler zira.
Yorum yap